Akif BEKİ
Ezidi inancında, baş meleğin tanrı buyruğuna karşı gelmesi asalet ve sadakatindendir.
İnsanın üstünlüğünü tanımaması onun kibrinden, itaatsizliğiyse hainlikten değil. Tanrıya rağmen tanrıdan başkasına eğilmeyecek kadar sadıktır.
Yine de asiliği cezasız kalmaz. İtaat etmediği için "düşmüş melek" ilan edilir.
Ama sadakatinin büyüklüğü de ödülsüz bırakılmaz. "Affedilmiş şeytan"a terfi ettirilir, dünya işlerinin de başına geçirilir.
Şeytan, aynı anda hem hain hem sadık görünüyor.
İhanetle sadakat, aynı madalyonun iki yüzü bu yorumda. Büyüklenmeyle teslimiyet, isyanla itaat de...
Nereden baktığınıza bağlı.
Yalnız, bu sınamadan geçenin önünde iki seçenek kaldığı da söylenmiş oluyor: Ya 'lanetlenmiş melek' ya 'affedilmiş şeytan' konumu.
Hiç sınanmamış gibi, eski hale dönme imkanı bulunmuyor.
Sadece 'ilahi aşk'ta mı kazanmakla kaybetmek arasındaki çizgi bu kadar incedir? Hayır, beşeri versiyonları da öyle.
Aşkın gururla imtihanından geçen ve edilgenliğe boyun eğmeyen, bir daha eskisi gibi olabilir mi? Ego çarpışmasıyla açılan çatlaktan içeriye fitne girmeye, büyü bir kere bozulmaya görsün!
Gururuna değil asaletine de yenilmiş sayılsa sonuç değişmiyor. Baş melekken, 'şeytanılain' olmayı muhakkak tadıyor taraflar.
Başkaldırdığından değil bağlılığından yaptığı, 'en sevgili'ye mal edilecek şerleri üstlenerek kendini feda ettiği sonunda anlaşılsa bile...
'Sana gelen bana gelsin' anlayışıyla, sevgiliden bilinecek kötülüklere kendini siper eden aşıkları da aynı son beklemiyor mu?
En ufak bir şüphenin gölgesini kaldırmaz, kırılır vazo. Tamirle de eskisi gibi olamaz artık.
Arjantinli yazarın, benzeterek "Siz Borges misiniz" diye soran hayranına, muzipçe "Bazen" karşılığını verdiği yazılır. Ve bu, günün her saati kendisi olmayı sevmediğine yorulur.
Ama gözlerini sonradan kaybeden Borges'in aynalarla da arası hoş değildir. Bu da "Çünkü ayna başkasıdır" sözüyle açıklanır.
Başkası olmayı, kendisine yabancılaşmayı da sevmemesi bir çelişki. Belki 'büyülü gerçekçi' edebiyatını besleyen de bu çelişik iç dünyasıdır.
İçinde yaşadığı ortamla bağ kuramasa, kişiliğine ve bedenine aidiyet hissedemese bile kendisi olmaktan vazgeçemiyor insan.
Hatta...Gerçeğe kalın bir sis perdesinin ardından baktıran, aynadaki yüzünü başkasınınmış gibi gösteren, kendi bedenine yabancılaştıran 'gerçekdışılaşma' diye bir rahatsızlık var. Gerçeklik algısını bozan bir rahatsızlık. Bu 'depersonalizasyon bozukluğu'ndan mustarip olan dahi doğasına ihanet edemiyor.
Kendi kişiliğinize ait hissedemezken başkasını nasıl seversiniz? Sevmeyi imkanızlaştırmaz mı? Sevilmeden sevecek bir aşk kahramanı bulabilirseniz, ancak 'sevilen' rolünde olabilirsiniz.
'Ah nerede böyle melek, kaldı mı ki öyle aşklar' içlenişlerini duyar gibiyim.
Ona rağmen sevmek, kovsa da ayrılamayacak şiddette müptelası olmak, ölümsüz aşk efsanelerinde rastlanabilen bir melaikelik.
Nazım'ın "Tahir ile Zühre"sinde dokunaklı, etkileyici duruyor: "Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?"
O da seni, en az senin onu sevdiğin kadar sevmiyor, sadakatine güvenmiyorsa aşk değil, aşkın trajedisi oluyor fakat. "Sensiz yaşayamam" feryatlarıyla süründürülmek, kaçınılmaz son.
Volkan Konak'a bağlayarak bitirmeden önce, araya siyaset sıkıştırmazsam o da bu yazının trajedisine dönüşebilir korkarım.
Siyasi bağlılıkta da ihanetle sadakat yer değiştirebiliyor, evet.
Cemal Enginyurt, "40 yıllık partim" dediği MHP'den ihraç edildi. Bir TV'de de içini döktü, samimi bir yüzleşmeydi.
Kendisinden önce atılanlara, ters düşenlere hep 'hain' dediğini hatırlattı. Şimdi hainlikle suçlanma sırasının kendisine gelmesini o yüzden hak ettiğini söyledi mesela!
Ama lideri Bahçeli'ye bağlılığı sürüyor. Bahçeli'nin sevgisini de inkar etmedi, şüphe duymuyor.
"Lütfun da hoş, kahrın da hoş" mertebesine erdiği anlaşılıyor.
Bağlılığın cevrine, cefasına razı. 'Kim oluyorsunuz da beni ihraç ediyorsunuz' diye büyüklük taslamaktan uzak.
Fakat kendisine de sadakati büyük; şahsına ihanet, şahsiyetinden fedakarlık etmiyor.
Her halükarda bir bedel ödenecek madem, en iyisi kendin kalmak değil midir zaten?
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025