Ayhan BİLGEN
HDK ve HDP ile ilgili değerlendirmeleri paylaştığım üçüncü ve son yazıda, toplumsal alanla siyasal alan ilişkisinin ne anlam ifade ettiğini ele almaya çalışacağım. Türkiye siyasetinde temel sorun toplumsal alanla siyasal alan arasındaki ilişkide yapısal çelişkilerdir. Toplumsal alanın siyasal alanı belirlediği , toplumsal gerçekliklerin siyasal karar süreçlerini şekillendirdiği bir yönetim yapısı yerine, toplumun beklentilerinin iktidar siyaseti eliyle kontrol edildiği bir ortamda yaşıyoruz.
Aslında küresel ölçekte yaşanan temsili demokrasi krizi de tam bu çarpıklıktan besleniyor. Siyasal gücü elinde bulunduranların aynı zamanda savaş teknolojileri, enerji kaynakları ve nihayet ekonomik rantı yönetiyor olması toplumsal alanın edilgenleşmesini beraberinde getiriyor.
Toplumda en alttakilerin, dışlanan, ayrımcılığa uğrayanların çoğunluğu oluşturduğu ülkelerde azınlık diktatörlüklerinden söz edilir. Toplumun genel ekseriyeti sistemden rahatsız değil ve farklı kesimlerin uğradığı haksızlıkları önemseyen bir tutum içerisinde ise siyasetin öncelikli hedefi , bir zihin değişikliğini cesaretlendirecek dili geliştirmek olmalıdır. Bu nedenle yönetenlere itiraz ve muhalefet ederken beklenti psikolojisini pekiştirmekten kaçınmak son derece önemlidir ve ciddi bir dikkat gerektirir. Sivil toplum çalışmalarında normal karşılanabilecek söylemler, siyasal muhalefet çalışmalarında iktidarı güçlendirme işlevi görebilir.
Topluma hitap etmek ve onun hakları ve sorumluluklarını hatırlatan bir tarz geliştirmek son derece önemlidir. Bu tarz, iktidar içi kavgalardan medet uman değil kendi özgücünü esas alan ama elbette iktidar içi gerilim ve kırılmalardan da zarar görmemek için akılcı davranmayı gerektirir.
Topluma hitap edebilecek, onun güvenini tesis edebilecek bir dil geliştiremiyorsanız Napolyon’un savaşı kaybetme nedenini ararken aldığı ,“barut yok” cevabı gibi bir durumla karşı karşıyasınız demektir. Barut yoksa gerisini konuşmaya gerek yok demektir. Siyasette toplumsal güveni sağlayacak bir siyasal iletişim geliştiremiyorsanız diğer katılım sorunlarını tartışmak da ikinci aşamaya kalır.
Eğer dönemsel olarak yükselen ilgiyi örgütleyebiliyor, iç yapınızda istihdam edebiliyorsanız aşağıdan yukarıya bir genişleme olanağını da yakalayabilirsiniz. Bu mümkün olmadığında siyaset geleneksel rant aracına dönüşür ve toplumsal denetimden koparak iç yozlaşma, içe kapanma çıkmazına sürüklenir.
İdeolojik ve toplumsal kaygılar taşıyarak siyaset yapma iddiası taşıyanlar da bu gerçeklikten muaf değildir. Söyleminiz son derece toplumsal kaygılara dayansa bile, çalışma alışkanlıklarınız kişisel konum koruma refleksleri taşıyorsa, toplumun özveride bulunması ve sahiplenme duygusu içinde hareket etmesi beklenemez.
Kürt siyasetinde tüm handikaplara rağmen toplumun teveccühü, ödenen bedeller ve genel mücadelenin sağladığı motivasyonla ilgilidir.
Türk sol ve sosyalist hareketlerinin altmışlı yetmişli yıllarda yaptığı özverili çalışmalar, toplumun mağdur kesimlerinde sisteme karşı öfkenin örgütlenmesinde öncülük rolünü kazandırmıştır. Ancak geçmişin birikimi ile uzun süre siyaset yapmak mümkün değildir. Seksenli yıllarda yetişen muhafazakar kadroların ülke yönetiminde etkili olduğu, doksanlı yılların kuşağının ise bambaşka paradigmalarla yetiştiği dikkate alınırsa, 1980 öncesinin hatırası üzerinden iletişim kurmak imkansızdır.
Deneyim paylaşma ve yol gösterici katkı sunmanın ötesine geçilebilmesi için, hem genç kuşakların içinde bulunduğu psikolojiyi anlamak, hem de bizzat gençlerin katılımı ile karar süreçlerinin şekillendirildiği çalışma ortamları kurmak gerekir.
Toplumsal rahatsızlıklar ve yerel karşı çıkışlardan harmanlanarak ulusalı da aşan, küresele yönelebilen bir muhalefet söylemi bugün de geliştirilebilir. Bu karşılıklı etkileşim konusudur. Elbette sadece koro şefliği değil aynı zamanda yerele umut aşılama, topluma inanç ve heyecan taşıma işidir.
Türkiye’nin geçmişten devraldığı kamplaşma siyasetini boşa çıkaracak bir analitik sentez, gerek kadrolarda gerek söylemde kendini hissettirmedikçe egemen siyaset güçleri karşısında mesafe almak kolay olmayacaktır.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2015
7.04.2015
5.04.2015
31.03.2015
29.03.2015
24.03.2015
22.03.2015
16.03.2015
15.03.2015
8.03.2015