Ayhan BİLGEN
Başbakan’ın yolsuzluğu yeniden tanımlama çabası aslında her şeyi özetliyor. İnsanlık gün geçtikçe yolsuzluğun kapsama alanını genişleten tanımlar yapmaya çalışırken, bizde tersine bir sürecin işlemesi, gittikçe yolsuzluğun kapsama alanına giren eylemlerin daraltılması son derece dikkat çekicidir. Mevcut mevzuattan bile geriye düşen bir anlayışla bırakın yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmeyi, aksine gayrı meşru fiilleri olağanlaştıran bir sürece girmişiz demektir.
Başbakan, yolsuzluğu sadece kamu bütçesinden çalma anlamında ele alıyor. Bu boyutu ile zimmet diye tarif edilen suç aslında yolsuzluğun parçalarından birisidir. İrtikap ve rüşvet bu bağlamda ele aldığınızda suç olmaktan çıkmaktadır. Nitekim rüşvet , kamu otoritesi içindeki konumundan faydalanarak elde edilen haksız kazançtır ve görüntüde kamu bütçesinden çıkan bir şey yoktur. Ama gerçekte böyle olmadığını herkes bilmektedir. Devlete satmak üzere hizmet yada mal üreten bir tüccarın bu işi yapmak için adeta ek maliyet unsuru gibi vermek zorunda kaldığı rüşveti bir biçimde yaptığı işten çıkarmaya çalıştığı bilinmektedir. Verdiği rüşvetle,kendi karından fedakarlık yapmak yada bunun faturasını devlete çıkarmak tamamen tüccarın tercihine göre şekillenecektir. Birinci ihtimal serbest piyasa zeminine zarar verirken, ikinci ihtimal doğrudan kamu yönetimini yozlaştırmaktadır.
Sonuç itibarı ile Başbakan’ın yolsuzluk tanımı içine girdiğimiz süreci özetlemektedir. Türkiye görüntüde muhafazakar bir iktidara sahipken fiilen korkunç bir hızla yozlaşmaktadır. Bu süreci tersine çevirecek radikal adımlar atılması gerekirken, oyunun kurallarını değiştirmeye kalkmak, uçuruma daha erken yuvarlanmaya hizmet etmekten başka sonuç doğurmayacaktır.
Bu yozlaşmanın sadece mali sonuçlardan ibaret olmadığını son derece geniş bir alanı tahrip ettiğini hepimiz biliyoruz. Haksız kazanç hırsı ortaya canavarlaşmış bir toplum çıkarır. Bu sadece bireysel bir ahlaki yozlaşma bağlamında ele alınamayacağı gibi kişisel ahlaki iyileşme ile de çözülemez. Bu bir sistem sorunudur.
Bu çözülmenin yansımalarından birisine, uyuşturucu kullanım ve satışının hızla yaygınlaşmasına, Adana ahalisi her gün şahit olmaktadır. Güvenlik güçleri bir yandan sorunu salt kriminal bağlamda çözmeye çalışırken diğer yandan bu manzarada başka bir role sahip olduğu halk içinde yaygın biçimde konuşuluyor. Hava kararır kararmaz arka mahallelerde köşe başlarında resmi polis otoları operasyon hazırlığı yaparken, sivil polis otolarından bu pazara göz yuman hatta ortak olan ilişkilerin taştığı herkes tarafından konuşulmaktadır.
Haksız ranta bu kadar bulaşmış bir ülkede merkezi yönetim nasıl bir çarkın dişlisi ise yerel yönetim de benzer bir konuma mahkum olmaktadır. Arazi ve imar ilişkilerinden, kamu harcamalarına kadar bir çok noktadaki kokuşma, yerelde daha somut biçimde görülmektedir. Çöküşün sonuçlarına her gün bizzat şahit olan toplum bir noktadan sonra bunun önlenemez olduğuna inanmaya başlamaktadır.
Bu açıdan toplumsal ve siyasal mücadelede başarılı olabilmek için önce, inanç, kararlılık ve irade sorununu çözmek gerekmektedir. Başbakan’ın hayatın her alanında kuralları değiştirme arayışına başka türlü dur deme imkanı kalmamıştır.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2015
7.04.2015
5.04.2015
31.03.2015
29.03.2015
24.03.2015
22.03.2015
16.03.2015
15.03.2015
8.03.2015