Fehmi KORU
Netanyahu’nun son başbakanlığı döneminde sürekli ‘savaş’ üreten bir ülkeye dönüştü İsrail.
Güvenlik gerekçesini öne çıkartarak ‘savaş’ açılıyor, savaş sırasında daha da artan güvenlik endişesi, yeni cepheler açılmasını getiriyor.
Dünya tarihinde böyle dönemler vardır: ‘30 Yıl Savaşları’ adıyla anılanı (1618 to 1648), Avrupa’nın dört bir yanına savaşın yayıldığı ve süreklilik kazandığı bir dönemin eseridir.
En son dünyamıza öyle bir kanlı dönemi 1939-1945 yılları arasında Almanya yaşattı.
O zamana kadar dünyada baş gösteren savaşlarda kaydedilen can kaybının bütününden daha fazla insan öldü Birinci Dünya Savaşı’nda…
En fazla can kaybı -5.3 milyon-, savaşı çıkartan ve hemen bütün Avrupa’yı savaş alanı haline getiren Almanların kaderine düştü.
İsrail, bir yıl önce uğradığı Hamas eylemini, Netanyahu’nun ‘nihai çözüm’ anlayışını hayata geçirme amacıyla kullanmak yerine, kalıcı bir güvenliğe kavuşmak için fırsat bilseydi, her şey farklı olabilirdi.
Öyle yapmadı İsrail. Saldırıların sebebini anlamayı ve Filistinlilerin Gazze’de yaşadığı çağdışı şartların ortadan kaldırılmasına imkan sağlamayı hiç düşünmedi; iki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze’yi savaş alanına çevirdi.
Hamas’ın elinde tuttuğu İsrailli rehineleri kurtarma gerekçesiyle yerle bir etti Gazze’yi. Kadın-çocuk-yaşlı ayırmaksızın 50 bine yakın insanın canına kıydı. Bugün Gazze yaşanmaz halde.
Netanyahu’nun ‘nihai çözüm’ planı tuttu mu?
Tutmadı.
Gazze’de hala iki milyon Filistinli başka yerlere gitmeye direniyor…
Rehineler, savaş sırasında yağdırılan bombalarda hayatlarını kaybettiği gibi, Hamas’ın elinde hala 100’ün üzerinde rehine bulunuyor…
Netanyahu, kendisinden asırlar önce, bulduğuyla yetinmeyen monarklar ve 100 yıl önce bütün Avrupa’nın kana bulanmasına yol açan Führer gibi, hedef genişletme yoluna gitti.
Gazze’den sonra Lübnan’a saldırdı.
Ardından İran’ı hedef haline getirdi; İranlılar bu yüzden önceki geceyi üzerlerine füzeler yağabileceği endişeyle geçirdiler.
Bununla da yetinmedi, Korkulu beklentiyi bütün bir bölgeye salacak biçimde “Ortadoğu’ya füzeler gönderebilirim” mesajı yayımladı Netanyahu.
Uluslararası coğrafi tasniflerde Avrupa içerisinde gösterilen Türkiye bile kendisini bir süredir İsrail’in hedeflerinden biri olarak görmeye başladı.
Vehim mi bu?
Benim bu soruya vereceğim cevabın hiç önemi yok. Önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, en son da, Meclis’in açıldığı gün yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu ihtimali seslendirdiler.
Ne dediler?
Hakan Fidan: “İsrail, Gazze’deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan’a geldi. Lübnan’dan sonra nereye gider? Hangi hedefler üzerinde çalışır? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var, şimdilik o öngörüler bizde kaldı.”
Numan Kurtulmuş: “İsrail’in Lübnan’a saldırması, arkasından Suriye’yi hedef alması, Nil’den Fırat’a kadar ‘Vadedilmiş Topraklar’ın nihai hedeflerinden birisinin de Türkiye olduğu açıktır.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan: “İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkanla karşı duracağız.”
Paranoya mı?
Devletin en üst düzey yöneticilerinin hepsinin toptan ‘paranoya’ etki alanına düşmesi zor.
Herhalde bir bildikleri vardır.
İsrail, dünyayı savaş alanına çevirmiş 1940’ların Almanyası gibi, her gün yeni bir cephe açarak ve başka yeni cepheler açabileceğini duyurarak nereye varmak istiyor?
“Nil’den Frat’a kadar vaadedilmiş topraklar” hülyasını gerçeğe kavuşturmak mı istiyor?
Veya, dünyanın sonunu getireceği Tevrat’ta bildirilen ‘Kıyamet Savaşı’ ile Mesih’i davet etmeyi mi planlıyor Netanyahu?
Tevrat’ta yer alan bu tür ifadeleri kendisinden daha iyi bilecek durumdaki dindar Yahudilerin önemli bir bölümü Netanyahu’nun savaşına destek vermiyor.
Savaş kabinesinde birkaç fanatik bulunsa da, ‘dindarlık’ iddiasının üzerine oturabileceği biri değil Netanyahu.
Daha da önemlisi, dünyadaki toplam Yahudi nüfus 15 milyonu geçmediği halde, ‘Nil-Fırat’ arasındaki geniş topraklar nasıl işgal edilebilecek?
Kalıyor geriye tek ihtimal: Netanyahu’nun sallanan koltuğunu korumak için dünyayı ateşe vermesi…
Bu kadar basit olabilir mi?
‘100 Yıl Savaşları’ diye anılan (1337–1453) iç içe geçmiş birkaç savaş, birer taht kavgasıydı.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025