Fehmi KORU
Ülkemiz siyasetinde ideoloji söz konusuysa her şeyi mübah görme alışkanlığı var mıdır? Siyasi rakibini tuşa getirmek için gerçekler çarpıtılabilir mi? Doğrular yanlış, yanlışlar doğru gibi gösterilebilir mi? Başka türlü baş edilemeyen rakiplere sözle saldırı yapılır, lâkaplar takılır mı?
Bu soruların hepsinin cevabının ‘Evet’ olduğunu biliyoruz. İdeoloji söz konusuysa ötesi teferruattır bizde. Gerçekler göz göre göre çarpıtılır, doğrularla yanlışlara yer değiştirilir... Kendi siyasi tutumunu, projeni, programını açıklamak yerine, siyasi rakibine sözle saldırır, olmadık lâkaplar da takarsın...
Öyle olmasaydı, hemen bütün siyasi partilerin liderleri birbirleriyle mahkemelik olurlar mıydı?
Şu sırada mahkemelerde görülmekte olan sayısız siyasi hakaret davası var.
Türkiye’de siyasetin bu fazla hoş olmayan tabiatını ülkemizi yakın takibe alan yabancılar da biliyor elbet. Bugünün dünyasında bilgi sahibi olmanın önünde hiçbir engel yok; bir ülkede yaşanan, hemen ânında başka ülkelerde duyuluyor.
Ancak bizim siyasi literatürümüz dışarıdan bakanlarca ‘bize özgü’ sayılarak müsamahalı değerlendirilir. Bir lider yadırganacak bir söz sarf ediyorsa, bu biraz da öteki liderin çıkışına bağlanır. Bu sebeple de, yabancı gözlemciler, tek tek partileri veya liderleri ‘centilmenlik’ ölçüsüne vurmaz, “Hepsi aynı” tespitini yapıp geçer...
Siyasi hayatımızla ilgili ‘genellik’ kokan değerlendirmeler acaba bundan böyle değişir mi; özellikle de Brüksel’deki ‘randevu krizi’ sonrasında?
İktidarın doğal alternatifi sayılması gereken bir siyasi partimizin lideri, biliyorsunuz, geçen hafta Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’deydi. Oradayken, ‘Sosyalist ve Demokratlar İttifakı’ lideri olan Avusturyalı bir Avrupa parlamenteriyle görüşmesi öncesinde, ittifakın flaması önünde, ülkemiz iktidar partisi liderinin aleyhinde hayli ileri lâflar sarf etti.
Sonrasında, evsahibi sosyalist politikacının randevuyu iptal etmesi üzerine, Brüksel’i Ankara’ya çeviren gelişmeler yaşandı: Davetli kendisinin protesto ederek randevuya gitmediğini ileri sürdü. Sosyalist politikacının tavrının kişisel çıkar hesaplarıyla ilgili olduğunu düşündüren çıkışlar yaptı. Partisi sözcüleri daha da ileri giderek, ne alâkası varsa, adamın eşinin iş ilişkilerini gündeme taşıdı. Sosyalist liderin ülkemizdeki iktidar partisinin kongresine katılmasını ‘suç’ gibi gösteren ve adamı ‘Sosyalist Enternasyonal’ örgütüne şikâyet eden de çıktı.
Hızını alamayıp adama ‘sol soytarı’ lâkabı takan bile oldu.
Ne dersiniz, bütün bu gelişmeler genel olarak Avrupalı politikacılar ile dünyanın dört bir tarafındaki sol ve sosyalist partilerin dikkatinden kaçmış mıdır? Kaçmadıysa değerlendirmeleri ne olmuştur?
Kendi kanaatimi yazayım: İlk kez Türkiye siyasi hayatına ayrıştırıcı bir gözle bakmanın ihtiyacını hissetmiş ve o kesimden kendilerine ulaşan daha önce ciddiye alıp kulak verdikleri şikâyet ve eleştirileri yeniden gözden geçirmeye başlamışlardır. Brüksel-Ankara ekseninde yaşanan bu siyasi gelişme Avrupalılar açısından bir ‘uyandırma zili’ görevi görmüştür.
Daha fazla içine kapanma iyi bir şeyse, bu krizi yaşayan ve yaşatan siyasi partiyi öyle bir dönem bekliyor...
Zor bir dönem olacak herkes için...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025