Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Dört Tarz-ı Siyaset
31.07.2025
97
Komisyon ile birlikte CHP’nin önünde son derece verimli ve etkili bir alan açıldı. Özgür Özel durumun farkında. Komisyonu, dikta rejimini engelleyecek bir zemin olarak kullanacağını açıkça söylüyor. Demokrasi ve hukuk, Süreç’in olmazsa olmazı olduğuna göre CHP’nin bu hamleleri DEM ve diğer muhalif partiler tarafından da desteklenecek.

Şu sıralarda hepsinin üzerinde baskı kuran Özgür Özel’inki.

Diğerleri?

En görünür ve kalıplaşmış sıçramalarla Erdoğan, ezberlediğimiz bilmecelerle dolu Bahçeli ve küçük bir havuzdan okyanusların derinliğini hatasız ölçen ve “Teröristbaşı” sıfatından hızla uzaklaşıp artık Türkiye siyasetinin ağır abisi haline gelen Öcalan. Bu dört siyaset tarzı, Zeus’un şimşekleri gibi birbirine çarpıyor ve devlet işlerinin görüldüğü karanlık dehlizler gündüz gibi aydınlanıyor.

“Nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabını bu aydınlıkta, dört tarz-ı siyasetin birbiriyle çarpıştığı alanlarda ararken iki kritere göre bir ayrıma gitmemiz gerekiyor.

Dil ve Strateji:

Birincisi:

Dil düşünceyi aktarmanın değil saklamanın aracıdır. Bahçeli ve Öcalan bu prensibe uygun konuşuyor. Çok konuşan ve makine gibi mesaj üreten Erdoğan ve Özel, bu prensipten uzak politika yapıyor.

İkincisi strateji adı verilen zekâ ve hesap-kitap işi siyasî planlama yeteneğine dair. Bahçeli’ninki ince ayarlı. Keskin nişancılar gibi havayı, rüzgârı, nemi, sıcaklığı, mesafeyi hesapladıktan sonra soğukkanlı bir şekilde nokta atışı yapıyor ve hedefi suya gömüyor.

Öcalan teori ile politika pratiğini görünmeyen dikişlerle bütünleştiriyor, zihni berrak ve attığı adımlar, kendi tabanı anlamasa bile tutarlı. Şartların olgunlaşmasını beklerken, kendisi de en yapıcı pozisyonda ortamı ısıtacak katkılarda bulunuyor.

Saray’a iktidarı kaybetme korkusu bir kâbus gibi çökmüş, önüne çıkan her gündemi simsiyah güneş gözlüklerinin arkasından bu gözle ele alıyor. Geri dönüşü olmayan 19 Mart operasyonundan sonra, bir çıkış yolu bulamadığı için stratejik hamle yeteneğini bütünüyle kaybetmiş vaziyette. Asa ve mühür elinde olmasına rağmen, sert esen rüzgârlara ve akıntıya karşı koyamıyor, istikamet tutturamıyor.

Politik zemin üzerinden hegemonyasını kuran Özgür Özel’in dilinin altında sakladığı bir şeyler, attığı adımların arkasında inceden hesaplanmış bir strateji var mı? Dil ve strateji; ikisi tek bir pozisyonda birleşiyor. Özel’in sağlam bir stratejisi var ve çok konuşarak, yani dili aktarma aracı olarak kullanarak bu stratejiyi bütün detayları ile önümüze seriyor. Bir stratejisi var ve bunu açıklıkla dile getiriyor. Gizlediği sakladığı hiçbir şey yok ve üstelik bu açıklık politikası onu daha inandırıcı ve sahici kılıyor. Elbette karşı cepheye de tedbir alma fırsatı veriyor.

Komisyon ne anlama geliyor:

“Terörsüz Türkiye”den uzaklaşıp “Kardeşlik ve Dayanışma” adını alan Süreç, Komisyon sayesinde neredeyse bütünüyle CHP’nin kontrolüne ve denetimine girmiş oldu. Sadece Süreç değil, Süreç sayesinde hemen bütün alanlarda siyasî inisiyatif yeteneği de artık CHP’nin elinde. Buradan yürürse CHP Türkiye’yi tez zamanda seçime götürebilir. Özgür Özel bu durumun farkında ve kemiksiz bir dille bu durumu kendi tabanına izah ediyor.

Durumu şöyle özetleyelim:

Süreç, dev bir kaldıraç gibi Türkiye’yi otoriter rejime giden dar ve dik patikadan alıp, otoban gibi geniş ve düz demokrasi ve hukuk yoluna taşıyor. Erdoğan elinde tuttuğu otorite araçlarını kaybedeceği, daha ötesi iktidardan olacağı için gelişmelere uzun süre direndi. Komisyon’un teşkili, iradesini ve gücünü aşan mecburiyetlere teslim olduğunu gösteriyor. Mecburiyet, Türkiye’de Süreç’i tetikleyen bölgesel gelişmelerdi: İran’ın oyundan düşmesi, Suriye’de rejim değişikliği ve jeopolitik dengelerin yeniden inşa edilmesi. Daha yeni, birkaç gün önce Erdoğan’ın kapımıza bırakılmış öksüz bir yavru kedi gibi Süreç’i sahiplenmesinin sebebi de, Suriye’de Türkiye’nin, Büyük Güçler ile uzlaşarak elde ettiği pozisyonu kaybetme riskiydi: Dürzi-Bedevi çatışması, İsrail’in müdahalesi ve ABD politikasının yalpalaması…

Erdoğan CHP’yi dışarda tutmak için iki deneme yaptı. Türk-Kürt-Arap İttifakı söylemi ve CHP’yi dışarda bırakarak DEM’i Cumhur İttifakına dahil etme teşebbüsü. Komisyona, tam da Özel’in farkettiği şekilde CHP’yi kritik role soktuğu için sonuna kadar direndi. Komisyon, yani Süreç Türkiye için ertelenemez bir Milli Güvenlik Sorunu ve Beka Meselesi olduğu için evet demek zorunda kaldı.

Baksanıza tepede bir orkestra şefi gibi harmoniyi sağlayan MİT Başkanı var. CHP, ona güveniyor ve tavsiyelerine uyuyor. Erdoğan ne yapsın?

Özel, nitelikli çoğunluk şartını dayatıp kabul ettirerek ayağına gelen bu fırsatı bir zafer çelengi ile taçlandırdı.

Komisyonu bir boks ringi olarak tasavvur edin:

Saray ile CHP arasında, bir hayat-memat meselesine dönen karşılaşma, CHP’nin bileklerinde ters kelepçe memleketin orta yerinde kurulu ringde yediği dayağa dönmüştü. Komisyonla birlikte roller değişti. Hala CHP’nin kolları bağlı, ama bu sefer AK Parti’yi köşeye kıstırıp, Tayland boksu kurallarıyla kafa-tekme darbeleriyle durumu lehine çevirebilecek.

Komisyon, DEM, daha doğrusu Kürt siyaseti için son derece verimli bir halkla ilişkiler alanı demek. “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” talepleri yerine gelmiş ve biriktirdiklerini sergileme fırsatı bulmuş olacaklar. Kürt sorununun konuşulması, empati duygusunun gelişmesi ve gerçekten bir kader birliğine geçiş iradesinin ete kemiğe bürünmesi için bu komisyon çok önemli destekler sağlayabilir. Öcalan’ın bu komisyon üzerindeki ısrarı da büyük ölçüde memleketteki tek taraflı havayı değiştirmek içindi. Sırtımızda yumurta küfesi taşımıyoruz. Kürt sorunu, Türklerle Kürtler arasında bir kavganın konusu değildi. Doğrudan Devlet’in zorladığı ulus devlet formatı ile Kürtler arasındaki uyuşmazlığın eseriydi. Devlet bu sorunu, çözecek. Komisyon bu çözümü geliştirecek, tasdik edecek ve halka mal olacak.

15 Temmuz’dan sonra kurulan Darbe Komisyonu’nun ne kadar baskıya maruz kaldığını ve nihaî raporunu açıklayamadığını hatırlayın. Bu tür komisyonlar, keramet sahibi iktidarların işine gelmiyor.

Komisyon ile birlikte CHP’nin önünde son derece verimli ve etkili bir alan açıldı. Özgür Özel durumun farkında. Komisyonu, dikta rejimini engelleyecek bir zemin olarak kullanacağını açıkça söylüyor. Demokrasi ve hukuk, Süreç’in olmazsa olmazı olduğuna göre CHP’nin bu hamleleri DEM ve diğer muhalif partiler tarafından da desteklenecek. Bahçeli nokta atışlarla, demokrasi ve hukukun devletin bekası, yani Süreç için ne kadar hayati olduğunu vurguladığına göre AK Parti sap gibi tek başına ortada kalacak.

Komisyon, dört tarz-ı siyasetten sadece AK Parti’nin daha doğrusu Sarayınkine kapı aralamıyor. CHP’nin, Özgür Özel’in dilinden açık siyaseti bu fırsatı sonuna kadar kullanacaklarını, etini, sütünü, yününü demokrasi ve hukuk için kullanacaklarını gösteriyor.

Bize de “Kardeşlik ve Dayanışma Komisyonu memlekete hayırlı olsun!” demek düşüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar