Fehmi KORU
Acaba ABD’de bir yazar, “Ülkelerin bütününü ‘terörist’ olarak görüp insanlarının hepsine yasakçı bir tavırla yaklaşmak doğru olmaz” diye yazmış olsa.. bir gazete, bu uyarıyı, ‘küstah ifadeler’ olarak yansıtır mıydı?
Bir değil çok sayıda yazar bu uyarıyı yaptı ABD’de; yapanlara yasakçı yaklaşımın sahibi olan kişi, ‘küstah’ dahil pek çok yakışıksız ifade kullandı; ancak yapılanı doğru bulan gazeteler bile, uyarıyı yapanları iğneleme yoluna gitmedi.
Ben sadece sormam.. sorularımın cevabını da veririm..
Girişin sebebi, iki gün önce burada benim yaptığım uyarıya bir gazetenin verdiği tepki…
“Dersimiz ekonomi: Siyasi reformları canlandırmazsak sıkıntılarımızın üstesinden gelemeyiz” yazıma.
Ekonomimiz sinyaller veriyor(du); bir bölümünü kendi paramızla tuttuğumuz derecelendirme kuruluşlarının hepsi birden, “Bu ülkeye yatırım yapmayın” anlamına gelen kırık notlar verince ‘sinyal’ sözcüğü önemsiz kaldı.
Neden böyle oldu?
Dünyanın öndegelen 10 büyük ekonomisinden biri olacağı iddiasının sahibi ve bunu gerçekleştirebileceği beklentisini uyandırmış olan Türkiye.. neden sıralamada arkalara düşmeye başladı?
Paramız birkaç ay içerisinde pula dönüverdi, neden?
Sorular cevabı hak etmiyor mu?
Ediyor ve ben de bu sorulara.. şimdi değil.. bu durumun henüz ufukta görülemediği günlerden başlayarak.. cevaplar arıyorum.
Bulabildiğim cevap şu:
AK Parti’nin ülkeyi ekonomik kriz içerisinde bulduğu (2001) yılı, aynı zamanda partileştiği tarihtir de.
Kuruluş beyannamesi ile başlayarak.. katıldığı ilk seçim bildirgesine de aldığı.. seçimi kazanınca hükümet programı haline dönüştürdüğü.. AK Parti’nin kuruluş felsefesi ve onun icraya dönük yüzü.. doğru tercihlerdi.
O felsefeden uzaklaşıldığı için ekonomimiz kötü durumda.
Kaç zamandır, bu tespit eşliğinde, “AK Parti fabrika ayarlarına dönse iyi olur” tavsiyesinde bulunuyorum.
Hükümet içinden ekonomiyi bilen isimlerin de, meselâ ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in de, benimkine benzer tespitleri var.
Başarılar kolay kazanıldı
Tavsiyeler tutulur da tutulmayabilir de…
Partinin kuruluşunda belirlediği ilkelere dönmesi herhalde zor olmaz. O ilkelerin başında ‘demokrasi içerisinde kalkınma’ ilkesi geliyordu; kısa sürede büyük reformlar yapıldı. İkincisi, ‘önce etrafındakilerden başlayarak her ülkeyle iyi geçinme’ ilkesiydi; o ilke gereği ABD ile eşitlik üzerine oturan ilişkiler tesis edildi, Avrupa Birliği’nden üyelik perspektifi koparıldı.
İhracatımızı yukarılara fırlatan, ülkeyi yabancı yatırımcı için cazip hale dönüştüren de temelde bu iki ilkedir.
Yine demokrasiyi önceleyelim, yine dosluk halkasını genişletelim, eski başarı avdet edecektir…
Görüşüm bu.
Bu yapılmazsa?
Türkiye gibi kalabalık ve çalışkan nüfuslu bir ülke yok olacak değil ya; elbette bir yolu bulunacaktır.
İçine kapanarak ve daha sert bir rejime dönüşerek de yoluna devam etmesi mümkündür.
Verdiğim İran ve Venezüela örneği oradan çıkıyor.
Bu iki ülke, yıllardan beri, içine kapalı bir sistemi sürdürüyorlar… Bütün dünyaya meydan okuyarak; kaynaklarını iç üretime kaydırarak…
Sorun şu: Petrol ve doğalgaz zengini olmalarına rağmen, her ikisinin de ekonomik performansları fazla iç açıcı değil.
Petrol ve doğalgaz fukarası Türkiye o yoldan giderse herhalde iyi olmaz.
O halde?
Yapılması gereken, ülkemize neredeyse 10 yıl üst üste, pek çok alanda başarılar yaşatmış iktidarın, gerçekten 2070’li yıllara kadar etkisini sürdürme gibi bir davası varsa, bunu sağlayacak formül olarak daha 2001 yılında keşfettiği temel ilkeleri hatırlamasıdır.
Benim yaptığım da bu. Hatırlatmak…
Amerika’da yapılan yanlış
ABD’de yeni seçilen başkanın, Donald Trump’ın, ilk icraat olarak, 7 Müslüman ülkenin vatandaşlarına başkanlık kararnamesiyle koyduğu vize kısıtlamasına karşı çıkan Amerikalılar da… “Bu, Amerika’nın temel değerlerine aykırıdır” gerekçesi ile bunu yapıyorlar.
Gerekçeleri doğrudur: ABD bir göçmenler ülkesi olarak kurulmuş ve bu özelliğini her yıl onbinlerce yabancıya Amerikan vatandaşlığı sunarak sürdürmüştür. Başarılı bir devlet görüntüsü varsa, müreffeh ise, o başarı ve refahta, dünyanın dört bir köşesinden ülkeye gelmiş beyinlerin ve kol gücünün katkısı vardır.
Özgürlükçü bir ülke olmasının da…
Böyle bir ülkeyi ‘terörle mücadele’ bahanesiyle yanlış bir uygulamaya yönlendirmek, fazla uzun olmayan bir vadede, ‘başarılı devlet’ ve ‘refah devleti’ görüntüsünü bozacaktır.
Nokta.
İki ülke arasında neden bu mukayese?
Ekonomide sorunlar yaşanmasını getiren sapma, Türkiye’de, ‘terörle mücadele’ yüzünden oldu. ABD’de ‘vize kısıtlaması’ sebebinin ‘terörle mücadele’ gerekçesi olması gibi.
Terörü yenebildi mi Türkiye?
Hayır, değil mi?
Peki, vize kısıtlaması getirdi diye terörü bitirebilecek mi ABD?
Çok kuşkuluyum.
Bir yandan terörle en sert biçimde mücadele ederken, bir yandan da ülkeleri başarıya taşımış temel değerler ve ilkeleri korumak.. esas yapılması gereken, iki ülke için de, budur.
Teröristin elindeki gerekçeler alınırsa.. terörist dımdızlak kalır..
Bunu yazmak ve söylemek hiçbir zaman ‘küstahlık’ değildir.
Kendilerini dost tavsiyelerine kapatan varlıklar.. bireyler, örgütler.. partiler.. ülkeler..
Yanlış bir iş yaparlar…
Hayır, bunu yazmak da küstahlık değildir…
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025