Fehmi KORU
ABD’nin New York kentindeki bir mahkemede yargılanan Halk Bankası’nın genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın cezası önceki gün açıklandı. Yargıç Richard Berman’ın açıkladığı 32 ay hapis cezası Ankara’nın şiddetli tepkilerine yol açtı.
Tepki verenler Atilla’nın ‘suçsuz’ olduğunu bir kez daha vurguladılar.
Yargıç Berman’ın da aslında Atilla’nın atılı suçtan yargılanması gereken en son kişi olduğu kanaati taşıdığı karar duruşmasında sarf ettiği cümlelerden ve verilebilecek cezanın en asgarisini ‘sanığa’ uygun görmesinden anlaşılıyor.
İddia makamı Atilla için 100 yılın üzerinde ceza talep etmişti.
12 Öfkeli Adam
Bu işte bir tuhaflık mı var?
Hayır yok. ABD’de yargılamalar genellikle ‘jürili’ yaplıyor. Jüri 12 kişiden oluşuyor ve yargılanan kişinin ‘suçlu’ veya ‘suçsuz’ olduğuna jüri üyeleri karar veriyor. Atilla da jürili bir mahkemede yargılandı ve atılı suçların 5’inden jüri tarafından ‘suçlu’ bulundu. Yargıcın o hükme rağmen beraat kararı vermesi herhalde beklenmiyordu.
Gözaltına alındığı günden bugüne kadar cezaevinde kaldığı süre düşüldükten sonra 15 ay daha hapis yatacak Hakan Atilla.
Her günün insan hayatı için değerini düşünürseniz, yargıcın bile ‘suçsuz’ saydığını belli ettiği bir kişinin hayatının üç yılını hapiste geçirecek olmasını haksız bulabilirsiniz. Halkı da olursunuz.
Jürili yargı sistemleri genellikle doğru sonuçlara ulaştırsa bile, kamuoyunun aşırı ilgisine muhatap bu davada yaşandığı gibi, bazen haksızlıklara da sebep olabiliyor.
Yargılamanın başladığı günlerde (30 Kasım 2017 tarihinde) burada paylaştığım ‘Türkiye Sarraf’ın ve 12 öfkeli adamın insafına bırakılmamalıydı…’ yazımda şimdi verilen kararı beklediğimin ipuçlarını sunmuştum.
ABD’nin suç saydığı eylemleri gerçekleştiren kişinin (Reza Zarrab’ın) ‘itirafçı’ kimliğine bürünmesi ile onun yaptıklarına göz yuman ve hatta onun bu iştahından yararlandığına inanılanların ortada görünmediği bir davada, Hakan Atilla, korunmasız bir durumdaydı.
Bir tür ‘günah keçisi’…
Onun durumunu sinema tarihinin en başarılıları arasında gösterilen Sidney Lumet’in 1957’de çektiği ‘12 Öfkeli Adam’ filminde sergilenene benzetiyorum. Bir cinayet davasında jüri üyeliği yapanlar, kişisel hislerini, suç konusundaki eğilimlerini de mahkeme ve kendi aralarındaki müzakerelere taşıyorlardı o filmde.
Film ile New York’taki gerçek dava arasında önemli bir fark var: Filmde idamla yargılanan gençle ilgili bir karara varılıyor ve o karar yanlış da olsa (ki, film o konuda hiçbir ipucu vermiyor) son hüküm teşkil ediyor; oysa New York’taki davada verilen hüküm ile her şey bitmişe benzemiyor.
Yargıç Berman’ın karar duruşmasında söylediklerinden arkasının geleceğini anlıyoruz.
Benzetmek gibi olmasın da…
Beklenen, Atilla’nın yöneticilerinden olduğu bankaya yönelik Amerikan resmi makamlarının yüklü miktarda maddi bir ceza talebi yoluna gitmesi… Bu arada, Atilla davasında adı geçmiş çeşitli konumlardaki dokuz kişi ile ilgili de bazı girişimlerin başlatılması…
Konu aslında bizler açısından başka bir yönden de önemli.
Türkiye Kamuoyu, son 10 yılda, önce Ergenekon-Balyoz, şimdilerde de 15 Temmuz hain darbe girişimine karışanlar ile onları azmettirdiğine inanılan FETÖ/PDY unsurları merkezli yargı konularıyla meşgul.
İlkinin sonuçlarını gördük: Devlette en üst düzeyde görev yapmışların da ‘sanık’ sıfatıyla yargılandıkları davalarda en ağır cezalar verildiği, bu cezaların bir bölümü Yargıtay tarafından da onaylandığı halde, sonradan ortaya çıkan ‘kumpas’ görüntüsü sebebiyle kararlar sonradan tersine döndürüldü.
Şimdi görülen davalarda da çok sayıda insan yargılanıyor.
Bizde ‘jüri’ sistemi yok ve mahkemelerde kararları yargıçlar veriyor. Bu da, sonuçta yargıç konumundaki birkaç kişinin omuzuna bir faninin taşımakta olağanüstü güçlük çekeceği bir büyük sorumluluk yüklüyor.
Yargıç Berman içine sindiremediği bir kararı tefhim ederken ‘jüri’ ile bağımlı olmanın rahatlığı içerisindeydi; bizde ise her karar mahkeme heyetinde yer alanların vicdanını da yansıtmakta.
‘‘Adaletin kestiği parmak acımaz’’ gibi yargısına güven ifade eden özdeyişleri bulunan bir toplumda adalet dağıtan mekanizmanın bir unsuru olan insanlar her zaman el üstünde tutulmuş, yargıçlar ‘Hakim Bey’ sıfatının taşıdığı saygınlığın muhatabı olmuşlardır.
Yazılı kurallar, anayasa ve yasalar, yargı mensuplarına, devletin başka unsurlarında bulunmayan kimseden emir ve talimat almadan vicdani kanaatlarıyla sonuca ulaşma yetkisini de bu sebeple vermiştir.
Tarafsız ve bağımsız olmak ve öyle de davranmak zorundadır yargı mensupları.
New York’taki davada varılan sonuç, özellikle yargıçlarımıza ve genel olarak hepimize, bu gerçeği hatırlatmaya yaramalı.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025