Fehmi KORU
Her gece yatağa kendini teslim ederken ve her sabah yeni bir gün için uyanırken, insan olan, İdlib’te kendini sıkışmış hisseden, her an hayatını sonlandırabilecek bir askeri saldırıya uğrayabileceği endişesi yaşayan, yaşadığını ispat edebileceği nesi varsa bir çıkına doldurmuş, çoluğunu-çocuğunu kurtarmak için hangi istikamete doğru kaçacağını hesaplayan Suriyelileri düşünür.
Pek çoğumuzun durumun vahametini anladığımıza ve istenmeyenin başa gelmemesi için dua ettiğine eminim.
Buna karşılık, İdlib’e ve orada köşeye sıkışmışlığın can havliyle ne yapacağını bilemez haldeki milyonlara çok farklı gözlerle bakanların da az olmadığını sanıyorum.
İdlib’i yalnızca kendi çıkarları açısından değerlendiren, verecekleri kararla milyonların hayatını karartabilecek siyasi güce sahip olanlar var uluslararası arenada. İnsan hayatı onlar için bir anlam taşımıyor; oradaki insanların hayatlarının devamı veya sona ermesinin ülkelerine ne kazandırıp ne kaybettireceği hesabındalar.
‘‘Ülkelerine’’ diyorum, ama siz bunu ‘‘Kendilerine’’ diye anlayın.
Çoğu için ülkeleri ile kendilerinin çıkarları arasında fazla bir fark yok.
Esad devam etmeli mi?
Beşşar Esad bu tiplerden biri ve en merkezi noktada bulunduğu halde başkaları arkasına saklanıp kendini unutturabilme özelliğine sahip olduğu için de en tehlikelisi…
İdlib Beşşar Esad’ın başında bulunduğu ülkenin bir parçası, orada sıkışmış endişeli kitleler de onun ülkesinin vatandaşları… Ancak Esad açısından İdlib’tekiler kendisine muhalif ve yok edilmesi gereken insanlar… O insanların bir milyonunun bebek ve çocuk, ötekilerin büyük çoğunluğunun da eline hiç silah almamış sivil olması Beşşar Esad için fazla bir anlam taşımıyor.
Eli silahlı muhalif ile sıradan muhalif arasında bir fark yok onun gözünde.
Ülkesini harabeye döndürmede en büyük sorumluluğun kendisinde olduğunu fark etmez görünüyor Esad.
Bütün planları doğru çıksa ve sonunda yabancı dostları sayesinde koltuğunda kalmayı başarsa bile, harebeye ve kan çanağına dönmüş ülkeyi yönetemeyeceğini göremiyor. Kendisine arka çıkan, silahlarıyla destekleyen, insanlarının üzerine birlikte ölüm yağdırdıkları yabancıların bunu neden yaptıklarını da hesap edemiyor.
Görüyor belki de, herkesin hesabını da biliyor, ama umursamıyor.
’’Esad yerinde kalsın’’ diyenler, onunla görüşülerek, müzakere edilerek sonuca ulaşılmasını tavsiye eden birileri kendilerine ‘barıştan yana insanlar’ gözüyle bakılmasını istiyorlar. Oysa vaktiyle durum farklı olsa bile Esad’ın yerinde kaldığı her gün artık yeni huzursuzluklara gebedir.
Yeni formül bulunmalı, Esad’sız bir formül
İdlib’e kadar süren ve bir ülkeyi tarihiyle birlikte yok olma noktasına getiren süreci yakından izlediğimi sanıyorum. En başından itibaren, Esad’ın, kendisine neden itiraz edildiğini, insanların ailelerinin asırlar boyu oturdukları yerleri terk etmelerine, bazılarının ölümü göze almalarına yol açmış ihtilafın esas sebebini anladığına dair tek bir cümlesini hatırlamıyorum.
Şöyle bir cümlesine bile razıyım: ‘‘Haklı olan benim, ancak insanlar ölmesin, ülkem harap olmasın diye makul tekliflere açığım…’’
Derdi, ülkesinin başında kalmayı sürdürmekten ibaret; o dert ülkesi için ölüm demek olsa bile…
Türkiye’nin ’Esad’lı çözüm’den yana tavır almasını arzu edenler, nasıl oluyor da, sayılarının 4 milyonun üstünde olduğu bilinen, ülkelerinde hayatlarını güvende hissetmedikleri için çoğunluğu Türkiye’ye olmak üzere komşu ülkelere sığınmış Suriyeli mültecilerin bulundukları yerlerde kalmaktan başka bir çareleri bulunmadığını göremiyorlar?
Mültecilerin çoğu, Esad’lı bir çözümde, devamlı mülteci kalmaya mahkum olacaklar.
Savaşta insafsızca davranmış bir lider ‘barış’ geldi diye acıma duygusuna mı kavuşacak? Bir an bunun olabileceğini varsaysak bile, mülteci durumuna gelene kadar en yakınlarını kaybetmiş, evleri barkları harap olmuş Suriyeliler buna inanıp ülkelerine geri dönecekler mi?
Çözüm için başka formüller aramak gerekiyor.
Uluslararası kamuoyu Suriye ve halkı için bulunacak en uygun formulü zorla da olsa Esad’a kabul ettirmeli. Yalnızca muhalif saflardaki teröristleri değil, devlet adına teröre bulaşmışları da silahlarından arındırıp kitlesel kıyımlara yol açmış olanlar hesaba çekilmeli.
İdlib kana bulanmadan, yeni mülteci dalgalarına yol açılmadan…
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025