Fehmi KORU
Ülkemizin ilk işçi konfederasyonu olan Türk-İş’in genel mali sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası genel başkanı Ergün Atalay, 28 Şubat sürecinde sergiledikleri yanlış tutum sebebiyle sorumlularından olduğu kuruluş adına özür dilemiş...“O yapının içinde olmamamız gerekirdi” demiş...
28 Şubat sürecinin en gizemli yönlerinden biri, Refahyol iktidarının ömrünü kısaltmak üzere girişilmiş ‘post-modern darbe’ plancılarına kendilerini kullandıranlar arasında işçi kuruluşlarının da bulunmasıydı... Ömrü kısa sürmüş Refahyol hükümeti, israfların önünü keserek, devlet kaynaklarını tek havuzda toplayarak elde ettiği artı değerle çalışanların ve emeklilerin gelirini artırmaya çalışıyordu çünkü...
Hükümeti düşüren ittifak, hemen ardından, kamu kaynaklarını yağmaladı ve herkesin yarı yarıya fakirleşmesine, çalışanların gelirlerinin düşmesine yol açan ekonomik krizi doğurdu. 28 Şubat sürecinde durumdan vazife çıkartarak‘Beşli Çete’ içerisinde yer alan Türk-İş ve DİSK, bu eylemleriyle, temsil ettikleri işçi kesimine büyük zarar verdiler.
İktidar ilişkilerine sınıf çelişkileri açısından bakanların ‘olması imkânsız’ saydığı bir işi başarmıştı 28 Şubatçılar; emekçileri temsil eden işçi kuruluşlarıyla sermaye sınıfının öndegelen işveren kuruluşlarını aynı eylem planında buluşturarak... Kanlı-bıçaklı olması beklenen bu iki kesim ‘Beşli Çete’ haline dönüşüp süreç içerisinde askerle birlikte çalıştı.
Ne kadar garip, değil mi?
Kitapların yazdığına aykırı bir başka gariplik de, bizdeki sermayedarların darbeler konusunda sergiledikleri tavırdır. Aslına bakarsanız, emekçi-işveren çelişkisini yumuşatmaya da yarayan demokrasi, istikrar getirdiği için, servet sahiplerinin önlerini görebilmelerini ve büyümelerini de sağlar. Bu sebeple de, sermayedar kesiminin demokrasi üzerinde titizlenmesi beklenir.
Öyledir de, neden bizdeki zenginler demokratik dönemlerde huzursuzluk yaşar ve askeri müdahaleleri bekler? Neden darbe teşvikçileri arasında her zaman büyük sermayedarlar vardır?
Benim aklımın alamadığı muammalardan biri de işte budur...
Siyasi hayatın kesintiye uğramadığı şu son on yıl ülkemiz sermaye sınıfı için ‘altın dönem’ oldu; bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor ve servet sahipleri de doğruluyor. Servetlerine servet katanlar arasında büyük holdingler de var; herbirinin varlığı on yıl öncesiyle mukayese kabul etmeyecek hale geldi.
Memnun olmaları gerekmez mi?
Wikileaks belgeleri arasında yer alan bir ABD yazışması, ülkemizin en büyük holdinglerinden birinin patronlarının, yapılacak ilk seçimde Ak Parti’nin iktidardan düşeceğini, yerini bir koalisyon hükümetinin alacağını Amerikalı diplomatlara ‘müjde’ tarzında anlattığını ortaya koydu.
Akıl alır gibi değil, ama bu da bize özgü gariplikte bir gerçek...
İşçilerin hakkını korumakla görevli sendikalar çalışanların hallerini iyileştirmeyi kendisine öncelikli görev olarak üstlenmiş bir hükümeti düşürmek amacıyla zengin işverenlerle ortak hareket ediyor, demokrasiden nemalanıp servetlerine servet katan sermayedar kesimi ise, bu imkânı kendilerine bağışlayan istikrar yerine istikrarsızlık kaynağı koalisyon özlemiyle yanıp tutuşuyor...
Gerçekten garip bir durum bu...
Hiç değilse işçi kesiminden bir özür geldi; büyük patronlar ise burunlarından kıl aldırmamayı sürdürüyorlar...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025