Fehmi KORU
Muhalefet erken seçim istiyor, iktidar cephesi ise buna şiddetle karşı çıkıyor.
Tabloda görünen bu.
Acaba bu tablo gerçeği yansıtıyor mu, yoksa bu tabloda yanlışlık mı var?
Önce İYİ Parti lideri Meral Akşener erken seçim beklentisini açıkladı, ardından yeni kurulan iki partinin liderleri –Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu– içinden geçilen sıkıntılı günlerin erken seçimi kaçınılmaz hale getirdiğini bildirdiler. En sonunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da onlara katıldı ve iktidarın küçük ortağının liderine ülkeyi erken seçime götürme çağrısı yaptı.
Bu açıklamalara baktığımızda “Muhalefet erken seçimi istiyor” demek gerekir.
Muhalefetin tek ses haline dönüşen çıkışlarına hem AK Parti’den hem de MHP’den sert tepkiler geldi. Ak Parti sözcüsü “Gündemimizde erken seçim yok” derken, MHP lideri de seçimin zamanında yapılacağını söyledikten sonra cumhurbaşkanı adaylarının Tayyip Erdoğan olacağını da açıkladı.
İkinci dönemini sürdüren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden -üçüncü dönem için- aday olabilmesi ancak seçim tarihinin erkene alınabilmesiyle mümkün oysa…
Senaryoyu bir yere not edin
Daha önce de açıkladığım üzere, ne kadar inkar edilirse edilsin, ben seçim tarihinin erkene alınacağını düşünüyorum. Muhalefet cephesinin birbiri ardına yaptığı erken seçimden yana açıklamaların, iktidar açısından vakit olgunlaştığında, şimdi buna karşı çıkan cephe tarafından kullanılacağını sanıyorum.
İktidar cephesinin Meclis’teki sandalye sayısı, erken seçim kararının alınabilmesi anayasa değişikliğiyle üye tam sayısının üçte iki çoğunluğuyla -yani 360 oyla- gerçekleşebilme şartına bağlandığından ve AK Parti ile MHP’nin toplam milletvekili sayısı bunun altında (291+48=339) kaldığından, seçim tarihinin erkene alınabilmesi için muhalefet milletvekillerinin de desteğine ihtiyaç bulunuyor.
Anayasanın seçim tarihini erkene alınabilmesi için öngördüğü ikinci bir yol daha var: Cumhurbaşkanı da tek başına seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor.
Sözün kısası, iktidar cephesi uygun gördüğü vakitte, şimdi yaptıkları erken seçim taleplerini hatırlatıp Meclis’ten yetecek sayıyı bularak da seçim tarihini erkene çekebilir, bu olmadığı takdirde cumhurbaşkanı da anayasanın verdiği yetkiyi kullanarak ülkeyi seçime götürebilir.
Şöyle bir senaryo bana muhtemel görünüyor:
Daha önce üç kez erken seçimi gündeme taşıyarak ülkeyi sandık başına götürmeyi sağlamış olan MHP lideri, güvenlik endişelerinin arttığı bir dönemde, “Seçime gitmekten başka yol kalmadı” çıkışını yapar… AK Parti icraat ortağının bu talebine olumsuz tepki vermez, tam tersine şimdilerde muhalefet partilerinin yapmakta olduğu çıkışları hatırlatarak “Hodri meydan” çeker… Böyle bir durumda, şartlar kendileri için ne kadar aleyhte olursa olsun muhalefet cephesinin seçimden kaçması kolay olmayacağı için ve öyle bir görüntü yüzünden içlerinden yeterli sayıda kaçak verme ihtimali ortaya çıkacağından, ülke apar topar sandık başına gidecektir…
Neden böyle bir senaryo?
Şundan: Anayasa cumhurbaşkanı için iki dönem kısıtlaması getiriyor. İki dönem cumhurbaşkanlığı yapan bir daha aday olamıyor. Tayyip Erdoğan 2014 ve 2018 yıllarında halk tarafından seçildi ve anayasanın kısıtlama alanı içerisine girdi. 2018 seçiminin sistem değişikliği sonrasında yapılmış olması kısıtlamayı işlevsiz bırakmıyor; değişen hükümet sistemi çünkü, seçimlerle ilgili bir düzenlemeyi ise içermiyor. Değişen anayasa ile iki dönem cumhurbaşkanlığı yapmış olana üçüncü kez aday olabilme imkanı ancak seçim tarihinin erkene alınması ile sağlanabiliyor.
Evet öyle.
Anayasa ne diyor?
Anayasanın ilgili maddesini (116) okuyalım:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üççoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder.
Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş yıldır.”
Ne deniliyor gördünüz: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”
Dikkatinizi çekerim: İki dönem cumhurbaşkanlığı yapmakta olan birinin üçüncü kez aday olabilmesi, yalnızca “seçimlerin yenilenmesine Meclis tarafından karar verilmesi halinde” mümkün olabiliyor.
İşte aynı tabloya -iktidar ve muhalefetin birbirine ters görünen tavırlarına- bakarak, Abdülkadir Selvi ne zaman “Seçim tarihi erkene alınmayacak” yazsa, ben burada “Göreceksiniz, erken seçim kaçınılmaz olacak” deme ihtiyacı hissediyorum.
[Abdülkadir Selvi aylar öncesinden başlayarak sık sık “Hükümette bakan değişikliği yapılacak” diye yazdı; hem de “Bayramdan önce” veya “Bayramdan sonra” gibi tarihler de vererek… Ve tabii bakanlar hala değişmedi. Onu yanıltan birileri var. Muhtemelen erken seçim konusunda da yanıltılıyor.]
Orhan Uğuroğlu Yeniçağ gazetesinde Tayyip Erdoğan’ın zamanında yapılacak bir sonraki seçimde neden aday olamayacağını hukukçuların görüşlerini de alarak yazıyor.
Ertuğrul Günay da, iki gün önce, Artı Gerçek sitesinde, anayasayı hatırlatarak muhalefet cephesini erken seçime çok istekli görünme konusunda uyaran hukuki gerekçeleri dile getirdi.
Peki de, erken seçim muhalefet tarafından istenemez mi?
İstenir elbette. Şartlar böyle bir talep için uygun olduğu bir sırada muhalefet de sandığı isteyebilir. Muhtemelen kamuoyu yoklamaları iktidar cephesinin oy kaybetmekte olduğunu, muhalefetin ve göstereceği uygun bir adayın şansının arttığını gösterdiği için erken seçim çağrıları muhalefet tarafından yapılıyor.
Ancak anayasa uygun vakti belirleme üstünlüğünü gerekli sandalye sayısını yüksek tutarak iktidara veriyor.
Muhalefetin iyi düşünmesi lazım.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025