Fehmi KORU
Yazımı okumaya başlamadan önce lütfen şu sorunun üzerinde biraz düşünün: “AK Parti bu hallere düşecek bir parti miydi?”
Kuruluşuna giden günleri gözümün önüne getiriyorum…
Ardından seçim öncesi ve sırasında yaşananları…
İktidara geliş ve seçim zaferi sonrasında kurulan ilk hükümeti…
Hükümet programı hazırlıklarını…
Yeni hükümetin kendisini de sınırlayan ilk 100, 500 günlük icraat programlarını…
Çeşitli meslek örgütlerinin görüşleri alınarak ve RTÜK tarafından düzenlenen bir medya zirvesine hiçbir ayrım gözetmeden çağrılan gazetecilerin de katkılarıyla hazırlanan Türkiye’nin en özgürlükçü basın yasasının çıkarılmasını…
Avrupa Birliği (AB) ile yakınlaşma ve Kopenhag zirvesinde tam üyelik sözü alınmasını…
Ortaklık müzakerelerini bile beklemeden Avrupa’da geçerli ilkelerin benimsenip uygulamalara yansıtılmasını…
O günlerde yaşanan heyecanları…
Bunların hepsinin yakın tanığıyım.
Kimler geldi, kimler geçti
Ankara ve İstanbul’da kuruluş öncesi istişare mahiyetinde bir çok toplantı yapıldı. O toplantıların çoğunda katılımcı olarak bulundum.
Şimdi bakıyorum da, o toplantılarda görüşleri alınmaya değer görülmüş değişik meslek gruplarından, eli kalem tutan, akademik araştırmalarıyla, değişik mecralarda açıkladıkları görüşlerle temayüz etmiş kişilerin neredeyse hiçbiri yerlerini ve konumlarını korumuyor. Sahnenin dışındalar…
Partinin kuruluş metinleri, parti programı, başında Prof. Beşir Atalay’ın bulunduğu araştırma kurumu ANAR’da yine çok yönlü ve katılımı zengin toplantılar eşliğinde kotarıldı. O metinlere temel teşkil eden çalışmalar, ayrı bir parti fikri ufukta görünmezken, değişik kurumlar için ve farklı amaçlarla ANAR’ta yapılmaktaydı zaten. Partileşmeye gidilen yolda icraata dönük hazırlıklar, daha önce Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) daire başkanlığı yapmış Beşir Atalay’ın bir araya getirdiği bir kadronun eseridir.
Beşir Atalay bugün AK Parti’de değil. Onun hazırlıklarda birlikte çalıştığı ülkenin parlak beyinleri bugün ya DEVA Partisi ya da Gelecek Partisi saflarında…
Onları dışladı AK Parti.
İlk hükümeti Abdullah Gül kurdu. Yıllardır siyasi alanda eleştirisi yapılan ne kadar sorunlu konu varsa hepsini -hem yeni parti içerisinde hem de hükümet olarak- değiştirip dönüştürmeye dönük bir kararlılıkla işe başlandı.
Ülkeye çoğulculuğu, insan hak ve özgürlüklerini, hukuk devleti ilkelerini -kısacası demokrasiyi- ancak parti içi demokrasiyi AK Parti’ye benimseterek getirebilecekleri bilinciyle…
Türkiye’yi çevre ülkelerde gözü olan işgalci bir güce dönüştürme ve topraklarında yabancı bir ülkenin askerlerini sürekli bulundurma girişimi olan 1 Mart (2003) tezkeresi o sayede en az 100 AK Parti milletvekilinin de katılımıyla reddedilebildi.
Abdullah Gül’ün başbakan olduğu hükümet yetkin bir bakanlar kadrosu ve gerçekçi bir programla işe koyuldu. Abdullah Gül en kısa zamanda siyasi yasaklı Tayyip Erdoğan’ı Meclis’e taşımayı ve başbakanlığı ona devretmeyi amaçlayan bir çizgi izledi. Daha sonra başarılı bir dışişleri bakanlığı ile ülkeye AB üyeliği kazandıracak temaslar yürüttü. Zamanı geldiğinde bütün engellere rağmen cumhurbaşkanı oldu ve AK Parti açısından övünülecek bir performansı Çankaya’da sergiledi.
Bugün Abdullah Gül de AK Parti saflarında değil.
Gül’ün siyasete kazandırdığı Ali Babacan AB ile başlayan ortaklık müzakerelerini yürüten isim oldu. Bir yandan pula dönmüş TL’yi yeniden değerli bir para haline dönüştürüp üzerinden altı sıfır atarak neredeyse ‘1 TL = 1 Dolar’ dengesine kavuşturan ekonomiden sorumlu bakanlık görevini yerine getirirken, diğer yandan da AB üyesi olmaya namzet ülkenin bunu sağlayacak yasal düzenlemelerini bir bir yerine getirme çabası gösterdi Ali Babacan…
Nerede bugün Ali Babacan? O da AK Parti’de değil.
Medyası yoktu AK Parti’nin. Gazeteler ve televizyonların geniş bir cephe halinde karşısına dikildiği, yanında sayabileceği sadece bir-iki gazete ile tek TV kanalının bulunduğu, benimsediği ilkeler ve onları hayata geçirme iradesine güvenerek kendisine destek çıkan kalemlerin sayıca az olduğu bir partiydi AK Parti.
Şimdi ise her denilene “Oley” çeken geniş bir medya ordusu, muhaliflerini yıldırmak için kılıçlaşan kalemleri, eleştirenlerin üzerine her türlü münasebetsizliği reva gören trolleri ve troliçeleri var.
Kendisini ilkesel olarak destekleyen, iktidarı sırasında herhangi bir talepte bulunma tenezzülü göstermeyen kalemler ve görüş sahipleri ise sayelerinde ortadan kayboldular. Yeni gelenler onlardan ‘medeni ölü’ olarak söz etme terbiyesizliğini gösterebiliyor.
Filmi başa sarabilsek…
O günlerle bugün arasında zihinsel yolculuk yapar ve “Kimler vardı, şimdi kimler var?” mukayesesi ile devirlere bakarken işte o soru gelip takılıyor aklıma:
“AK Parti bu duruma düşecek parti miydi?” sorusu…
Acaba ülkenin makus talihini değiştirecek bir yapılanmaya gönüllü olarak katılmış, kuruluş öncesi ve sırasında yeni parti oluşumu için beyinlerine fazla mesai yaptıranlar olmasaydı da bugün AK Parti’nin itibar ettiği kalem erbabı ile ekranlara çıkartılan destekçileri o görevi yapsalardı…
Beşir Atalay’ın başında bulunduğu ANAR ve onun bir araya getirdiği parlak isimlerden oluşan kadro yerine şimdi doğru-yanlış bakmadan her icraatı iyi gösterme amaçlı raporlara imza atanlar ilk parti programını hazırlasalardı…
İlk AK Parti hükümetini Abdullah Gül kurmasa, hükümet programı farklı insanların eseri olsaydı…
O sıralarda AK Parti kadroları ile siyasi çizgisine şaşı bakan meslektaşların yakından tanıdığımı bildikleri için bana ısrarla ama inanmaz ifadelerle sordukları “Erdoğan’ın önünü açıp başbakanlığı bırakır mı Gül?” sorusu aklıma her geldiğinde, “Acaba Gül yerine herhangi bir başka isim onun konumunda olsaydı bunu yapar mıydı?” diye düşünmeden edemiyorum.
Sahi yapar mıydı?
Yukarıda andığım isimler ve onların temsil ettiği görüşler uzun yıllar AK Parti içerisinde varlığını sürdürmeseydi, 1 Mart tezkeresi reddedilebilir, hükümetin önüne kurulmak istenen -darbe hazırlıkları gibi, parti kapatma davası gibi, 367 rezaleti gibi- tuzakların üstesinden gelinebilir, askeri vesayet aşılabilir miydi?
Sorulacak daha çok soru var, ama onları da sizler düşünüp kendi kendinize sorun.
Benden bu kadar.
ΩΩΩΩ
Bir not:
En baştaki “AK Parti bu duruma düşecek parti miydi?” sorumu beğenmeyip ya da yadırgayıp “AK Parti’de bugün bu soruyu hak edecek ne var?” karşı sorusunu sorabilecekler çıkabilir. Bir başlangıç olarak onlara şu metni [https://www.karar.com/ali-babacan-yalovada-1594998] okumalarını öneririm. (FK)
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025