Halil BERKTAY
[15 Nisan 2023] Sonrasında ne olduğunu biliyoruz. O “son kavga” hiç bitmek bilmedi. Bir tür devrim oldu olmasına, örneğin 1917’de Sovyetler Birliği’nde. Marksist sosyalizme inanmış, kendine program edinmiş küçük bir parti, iki büyük şehirde silâhlı ayaklanma yoluyla iktidarı ele geçirdi. Buna ilk sosyalist devrim dendi.
Ne oldu? O kadar küçümsenen “burjuva demokrasisi”nden daha ileri bir demokrasi gerçekleşebildi mi? Ne gezer! Tam tersi oldu. Başaran örgüt, yani Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik fraksiyonu, daha ilk andan itibaren restorasyon (ya da eski rejimin geri gelmesi) korkusuna kapıldı. 1917-1922 İç Savaşı’ndan galip çıkması (yani silâhlı devrim aşamasının sona ermesi) bu korkuyu dindirmedi. Kapitalizm her yerde pusudaydı. Kâh emperyalizm, kâh Batılı istihbarat servisleri, kâh parti içindeki revizyonistler kılığına giriyordu. Buharin gibi sağ muhaliflerin ve Troçki gibi “sol” muhaliflerin hepsi, son tahlilde burjuvazinin ajanlarıydı. Böyle hainlere karşı “proletarya diktatörlüğü”nün sürdürülmesi gerekliydi.
Sürdürüldü de. 1936-1938 Moskova Duruşmalarının ötesinde de sürdürüldü. Çünkü sürekli bir beka dâvâsı vardı ortada. Rejim yaşamak için bir “düşman kültürü”ne muhtaçtı. Bütün Stalin dönemi ve sonra (kısmî yumuşamalara rağmen) Kruşçev dönemi ve Brejnev Dönemi ve Andropov ve Çernenko dönemleri boyunca hep sürdürüldü. Ve sonunda, demokrasi yokluğu, yaratıcılık yokluğu, kalite yokluğu, verimlilik yokluğu yüzünden, kendi sonunu getirdi. Sosyalizmden kapitalizme geri dönüş korkusunun ve dolayısıyla “proletarya diktatörlüğü”nün (siz isterseniz, aşırı merkeziyetçi bir polis ve güvenlik devletinin, deyin) bugünden ebediyete uzanması açısından, ister Mao’nun popülist kitleci varyantıyla, ister Şi Cinping’in çok daha klasik, Stalinist, tepeden inmeci varyantıyla Çin, dönüp dolaşıp aynı yolu izledi. İzliyor. Şimdilik başarılı gözüküyor ama büyük çatırtılara gebe. Ne olacağını göreceğiz.
Sosyalizm tarihi bir yana; ben asıl Türkiye’nin son yirmi küsur yılını düşünüyorum, bu açıdan. AK Parti liderliği, örgütü, kadroları, medyası… nasıl 2015’te, 2018’de, 2019’da ve şimdi de 2023’te, her bir seçime “bu seçim çok önemli, bu seçim hayat memat meselesi, bunu mutlaka kazanmak zorundayız” diye bakmak; “işte bu seçimi kaybetmeye tahammül edemeyiz” zannetmek; dolayısıyla “artık bu nâzik koşullarda hiçbir çatlak sese, farklı fikire tahammül edilemez” diye diye habire darlaşmak, katılaşmak ve kendi içine kapanmak noktasına geldi?
Kaçıncı defa dinliyoruz, bu “son kavga” hikâyesini? Demokratik bir ülkede, nedir bu restorasyon korkusu? Alt tarafı bir seçim kaybetmenin, bütün bir “karşı-devrim”e dönüştürülmesi? Ülkenin sürekli bir beka (= devrimin sürdürülmesi) atmosferinde yaşatılması? AKP ve daha genel olarak Cumhur İttifakı, nasıl oldu da 1946-50 arasının Recep Peker gibi en sert Tek Particileriyle aynı sendromu yaşamak ve hattâ fizikman da benzeşmek, aynı mütehakkim asık suratlılığa bürünmek noktasına geldi? Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024