Halil BERKTAY
“Balyoz” dâvâsı kararı, işin sanık aileleri tarafında ister istemez duygusal sahneler ve büyük tepki gösterileriyle karşılandı. Silâhlı kuvvetleri dokunulmaz kabul etmiş; askerî vesayet rejimine arka çıkmış; Nokta’nın Darbe Günlükleri yayınına ve sonra Taraf’ın açıkladığı dosyalara hep burun kıvırmış, rastgele yalan demiş veya görmezlikten gelmiş; ilk Ergenekon iddianamesini “av tüfeğiyle darbe” gibi imâlı, delilleri gülünçleştirmeye çalışan manşetlerle karşılamış bir basın, cezaların beklenmedik kapsamı ve ağırlığıyla birlikte bu acıyı da fırsat bilip yoğun bir dezenformasyon kampanyasına daha girişti. Bu sefer ön plana çıkarılan, “içi boş dâvâ(lar)” değil, “hukuksuz yargılama” teması oldu. Öyle bir yaygara koparıldı (ve koparılıyor) ki, bir kısım ciddî sol demokratta bile tereddütler uyandı. Yargılamanın âdil olmadığına dair endişeler bazı demokratik sol partilerin basın bildirilerine dahi girdi.
Ben bu reaksiyonun çok haksız ve yersiz olduğu kanısındayım. Bir bakıma, nereden kaynaklandığını anlamıyor değilim. Türkiye tarihinde böyle bir karar hiç olmadı. Üstelik, 2000’li yılların başlarındaki çeşitli darbe girişimlerine ilişkin bu ve diğer bütün dâvâların tavsadığına dair yaygın bir kanaat da vardı. Nasıl sonuçlandıracaklar bütün bunları; bitti bu iş; göreceksiniz bir şey çıkmayacak; sadece birkaç kişiye göstermelik cezalar verecekler ve gerisi yırtacak deniyordu sık sık, internette, sosyal medyada veya dost sohbetlerinde. Bu tavırda kısmen, bu ülkede devletin ve/ya hükümetin yaptığı-yapacağı hiçbir şeye zerrece inanmama ve güvenmeme kinik’liğinin bir payı vardı. Aşağılarda bir yerde “Marksist devlet teorisi” saklanıyor; üzerine, (şimdiye kadar en az beş ayrı noktada tekrarlanan, ama her seferinde yanlış çıkan) “AKP’nin orduyla artık tamamen uzlaşmış olduğu” kötümserliği biniyordu. Kısmen de itiraf edilmeyen bir korku ve endişe söz konusuydu : bu adamlar çıkar ve mevkilerine geri dönerlerse, vay halimize ! İnsan psikolojisinde çok sık görüldüğü gibi, olmaması istenen sonuç, sanki kaçınılmazmış gibi gösterilip dillendirilerek hem iç korkular için teselli bulmaya, hem de gelecekteki “ben demedim mi”lerin zemini hazırlanıyordu.
Ne ki, hiçbir olmadı bunların. Mahkeme, “biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” kibirine de, bu kibire yer yer eşlik eden açık-örtük tehdit ve diğer nümayişlere de zerrece aldırmaksızın; hattâ (12 Mart ve 12 Eylül’de yargılanan eski solcu kuşaklardan ödünç alınmış) bu tür “siyasî savunma” denemelerini ağırlaştırma sebebi sayarak, yargılanan emekli-muvazzaf toplam 325 kişiye 13-20 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi. En tepedeki üç eski komutan (Çetin Doğan, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek), müebbetten çevrilmek suretiyle 20’şer yıl aldı. Mahkûmiyet yağmuru tutuksuz sanıkların bazılarına kadar uzandı. Böylece, birçok hukukçunun da saptadığı gibi, halen yürüyen diğer dâvâlar için de emsal oluştu. Bundan böyle hiçbir Ergenekoncu, bayrak sallamakla, vatan-millet-sakarya nutuklarıyla sıyırmayı umamaz artık. Alper Görmüş’ün dediği gibi, gerçekten nihilizme sığınmaktan başka çareleri kalmamış gibidir. Ben de şunu ekleyeyim : 1918 sonrası İtalya ve Mussolini’yi hatırlatan, faşizan bir kıvam var bu nihilizmde. Ne ki, onları öyle bir sürpriz tırmanış ve başarı şansının beklediğini hiç sanmıyorum.
Evet, benzersiz bir karardır, müthiş bir karardır; askerî vesayet rejiminin belini biraz daha kıran bir karardır; en önemlisi, militarist ideolojiye darbe indiren bir karardır; çünkü bundan böyle kimse orduya dokunulmaz diye bakmayacak, askerlerin de suç işleyebileceği ve bu yüzden yakalarına yapışılabileceği, bir daha kolay kolay unutulmayacaktır. Bunca yıldır sürdürülen demokrasi ve sivil toplum mücadelesinin kısmî ama muazzam önemde bir başarısı değil de nedir bu sonuç ? Ancak sevinebilir, hem de topyekûn sevinebiliriz.
Hal böyleyken, böyle bir karar ummayan o alışılmış solcu kinik’liğinin yön değiştirip, bu sefer (tahmin etmediğimiz derecede iyi olan, belki o kadar iyi olduğu için) bu karara dudak bükmesini ve (mealen) “keşke âdil olsaydı” türü mırıldanmalara kapılmasını anlamak zor gerçekten. El insaf; ağzıyla kuş tutsa kimseyi memnun edemeyecek mi bu hükümet, bu mahkemeler ? Her durumda, neme lâzım, “ihtiyaten” bir de AKP’ye vuralım demek, siyasî akıl ve basiret mi oldu şimdi ? Açık konuşalım; ben hiç öyle köklü bir haksızlık, kapsamlı bir adaletsizlik görmüyorum ortada. Tek tük yanlış kararlar olmuş olamaz mı, şu veya bu kişi hakkında ? Olabilir kuşkusuz. Ama ortada bir de aslî gerçeklik var. Bunlar devlet memuru mu ? Devlet memuru. Hükümete saygılı ve emrinde olmaları gerekir mi ? Gerekir. Aylar yıllar boyu, mevcut hükümetin ne kadar kötü olduğunu ve gitmesi gerektiğini konuşmuşlar mı ? Konuşmuşlar. Bu, propaganda mı ? Bal gibi propaganda darbe propagandası. Sırf bu kadarı bile (liberal demokratik değerlere aykırı olmakla kalmayıp) düpedüz suç oluşturmuyor mu ? Oluşturuyor. Üstelik bir de, hiçbir “savaş tehlikesi” ve “acil durum” kılıfına girmeyecek iç politika sorunlarını, savaş oyunları ve plan tatbikatlarına konu etmişler mi ? Etmişler. Bunun için ekipler kurup görev vermişler mi ? Vermişler. Bunlar, sırf Taraf’ın savcılığa teslim ettiği bavuldakilerle değil, ayrıca Gölcük’teki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan da çıkan ve başka yerlerde de bulunan bilgisayarlar ve disketlerle doğrulanmış mı ? Doğrulanmış.
Daha ne konuşuyoruz allahaşkına ?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024