Halil BERKTAY
Vücutta zamanla biriken toksinleri atmaya, İngilizce veya Fransızca de-toxification’dan kısaltıp detoks deniyor. Çeşit çeşit detoks tedavileri var. Daha çok bu gibi şeylere bol vakit (ve tabii para) bulabilen kesimler arasında, son yirmi-otuz yılda moda oldu sanırım. Tam farkında değilsem de.
Peki, Türkleri ve Kürtleriyle bu toplumun kültürel detoksu nasıl gerçekleşecek?
Geçenlerde (geçenlerde dediysem, belki iki ay oldu bile), Boğaziçi’nden genç bir öğrenci geldi; eski-yeni solcuların yaşam öykülerine ve bugün nerede durduklarına ilişkin bir araştırma projesi çerçevesinde benimle de konuştu. Sordukları (ya da benim sorulmadan söylediklerim) içinde bir konu, devrime ne kadar inanıp inanmadığımız ve/ya nasıl bir zaman ufku içinde gerçekleşeceğini tasavvur ettiğimizle ilgiliydi. “O zamanlar” devrimi ne kadar kolay bir süreç gibi düşündüğümüzü anlatmaya çalıştım. Bir, Marksist teoriye inanç, “bilimsel” öngörülerinin mutlaka doğrulanacağı beklentisi ve güveniyle elele gidiyordu. İki, toplum dediğimiz şeyin büyüklüğü, hacmi, uçsuz bucaksız karmaşıklığı hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Aynen Marksizmin dediği gibi, her şey sınıflardan ibaretti ve işçi sınıfı ile diğer emekçilere “gerçek çıkarları”nı anlatmak onları seferber etmek için yeterliydi. Bu bağlamda üç, en geniş anlamıyla “kültür” dediğimiz şeyin konumlar, kimlikler ve davranışlar üzerindeki belirleyiciliği, bilmediğimiz, hattâ yok saydığımız bir diğer alandı. Olsa olsa gene “sınıf”sallaştırıyor; “burjuva kültürü”ne indirgiyor ve bunu eski, eğreti bir elbise gibi, bir çırpıda çıkarılıp atılacak bir şey sanıyorduk.
Şu bir iki haftanın olayları, hızlı gençliğimin bu gibi sığlıklarını hatırlattı. Şimdi, şu 592. yazımda diyeceklerimi daha 12. yazımda da söylemişim: Siyasal iyimserlik, kültürel kötümserlik (tarih 22 Aralık 2007; Taraf henüz altıncı haftasındaymış, 12 bin satıyormuş ve bütün gazeteler arasında 30. sıradaymış; oysa iki haftadır 74 binlerde ve 18-19. sırada). “Bir düşünün” demişim, “bu ülke, biricik Nobel’ini bile kutlayamadı; Orhan Pamuk’un değersiz, İsveç’in ise güya soykırımcı olduğuna ‘ikna’ edildi. Ben sıkıldım, onyıllar boyu siyasal iyimser olmaktan.” Devam etmişim: Diktatörlüğün manevî evreni dediğim bu kültür değişmedikçe, siyasî olumluluklar hep çok sınırlı kalacak. Onun için, “yeni bir demokratik kültür birikimi” lâzım.
Bu açıdan, etrafımıza tekrar bir bakalım. Evet, son Kürt açılımı sürüyor ve bu sefer barış umutları gerçekten çok yüksek. Ama bu, madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise, meselâ Paris cinayetleri; Erdoğan’ın özellikle güneydoğudaki “nitelikli” Türk ailelerin üçten de fazla çocuk yapmasını istemesi; son olarak CHP milletvekili Birgül Ayman Güler’in açıklamaları var. AKP’nin yeni anayasada “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” denmesini önermesine karşı Güler, mevcut “Türk vatandaşlığı” ibaresinin kalmasını savunmuş. Gerekçe olarak da “Türk” kavramının bir ırk veya etnisiteyi anlatmadığını öne sürmüş. Ardından, “Türk bir ulusun, Kürt bir milliyetin adıdır” demiş. “Türk ulusu, Kürt milliyeti” kavramlarının bilimsel olduğunu iddia etmiş. Bu kadar cahil biri ama buna karşı çıkacakları önce kendisi cahillikle suçlamak atikliğini de gösteriyor.
Burada bunlarla, öncelikle birer kültür verisi olarak ilgiliyim. Birgül Ayman Güler’in söyledikleri, politikada yenik düşen “Ergenekon”un siyaset kültüründe süregelen devletçi-milliyetçi varlığıyla ilgili. Bunun “eğitimli orta sınıf faşistleri” var; CHP’si, İP’si ve Aydınlık’ı var; saf Atatürkçüleri var; Silivri “Halk Cephesi” var; “anti-emperyalist sol”u var; Hrant için bir konuşmanın da Nedim Şener’e verilebilmesi örneğinde görüldüğü gibi, kendilerini unutturup her yere girerek akı kara, karayı ak gösteren OdaTV’cileri var; hem Balyoz kararlarını itibarsızlaştırmaya, hem “nefret suçları”na karşı herhangi bir şey yapılmasını “AKP’ye yarar” gibi inanılmaz bir gerekçeyle baltalamaya çalışan yeni TKP yanlısı hukukçuları var. Aklıma Lenin’in (hiç tahmin etmediği anlamlarda da olsa) geçerliliğini koruyan bir gözlemi geliyor: Eski düzen öldüğünde, derhal gömülüp yeryüzünden silinmez. “Ceset aramızda çürür ve hepimizi zehirler.”
Başbakan Erdoğan’ın 20 Ocak’ta Gaziantep’te bir düğünde söyledikleri de, onyıllardır biriken aynı kültürel zehrin bir yansıması. Hem kardeşlik diyor, hem genel olarak Kürtlere bizatihî şüpheli bir kitle olarak bakıyor tıpkı Miloşeviç’in Kosovalılara, ya da Abdülhamid’in Hıristiyanlara, ya da İttihatçıların Ermenilere baktığı gibi. Türk milliyetçiliği, devlet ve derin devletle sınırlı değil; sirayet gücü çok fazla; sistemin periferisinden gelen politikacıları bile işte böyle etkiliyor, esir ediyor.
Paris’te üç Kürt kadınını kim, niçin öldürdüğü bence hâlâ bir muamma. Ömer Güney diye birinin tutuklanması, bence bunun PKK’nın (veya bir fraksiyonunun) işi olduğunu kanıtlamaz. Ajan mıydı, ya da kimin ajanıydı; PKK çevresi veya içine kimler sızdırıp kullanmak istedi? Benim bu tür meraklarım da yok, spekülasyon heveslerim de. Ama açık ki bu da çok kirli bir dünya. Kullanılan sözcük dağarcığına bir bakın: iç hesaplaşma, silâh, devrimci yargı ve infaz, para trafiği, casuslar, provokatörler... Bunlar normal deyimler mi? Evet, çok ezilmiş bir halk, güçlü bir hareket, geniş bir taban. Ve bunlarla birlikte, devletlere özgü her tür pisliğe şimdiden bulaşmış, bir tek toprağı olmayan bir “devlet.” Bütün gözeneklerine şiddet bulaşmış bir kültür. Diyelim ki 2013-2014’te barış oldu. O geniş ve genişliği ölçüsünde heterojen taban, bu kültürden nasıl arınacak, temizlenecek?
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024