Halil BERKTAY
[28.4.2019] Yıllardır devam ediyor bu fasıl. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden hemen sonra tavan yaptı. FETÖ’cüler (sayesinde) başaramayınca şimdi de ekonomik saldırıya geçtiler dendi. Döviz borsalarında dengeyi sağlamak için, halka yurtseverlik uğruna dolar satma çağrılarında bulunuldu. O ân için millet buna cevap verdi de. Yığınla insan tasarrufunu TL’ye çevirdi. Sarsıntı atlatıldı. Atlatılmış gibi oldu.
Ama durum düzelmedi. Çünkü gerek uzun vâdeli ve yapısal, gerekse daha kısa-orta vâdeli ve konjonktürel sorunlar sürüyor. Uzun vâdeli sorunları bırakalım; daha kısa ve orta vâdeli olanlarına bakalım. Bunlar tamamen, bugünkü iktidarın (a) genel çizgisiyle; (b) daha özel olarak da ekonomik politikalarıyla ilgili. Her ikisi başarısız ve giderek daha başarısız. Hele son kategoride, en üst yonetimin önemli sorumluluğu söz konusu. İdeolojik mülâhazalarla, para politikası araçlarına çok yanlış müdahaleler oldu. Olmadık yerde faizleri düşürmek, en azından arttırmamak dayatıldı. Dış ekonomik ilişkilerin (dolar değil) Türk Lirası üzerinden döndürülebileceği gibi “ilke” ve “vizyon”lar ortaya atıldı. (Tabii medya alkışladı. Ama ne oldu, arkası geldi mi; şimdi hatırlayan var mı?) Böyle hayaller yayılmak istenirken, bütün bilgili, yetenekli, ayağı yere basan ekonomi yöneticileri, bakanlar, müsteşarlar, Merkez Bankası başkanları suçlandı durdu. Hepsi birer birer gitti. (Nelerle suçlanmışlardı; haklarında kim, neler demişti; şimdi hatırlayan var mı?) Ne oldu? İç ve dış iş camialarının rasyonel bir yönetim umudundan geriye pek bir şey kalmadı.
Bir bütün olarak diplomasinin ve Türkiye’nin dış ilişkilerinin hali, hepsinin üzerine tüy dikmekte. Birilerinin, bunun adını koyması lâzım. Referandum ve seçim süreçlerinde, haklı bazı eleştirilerin çok aşırı bir üslûp ve terminolojiye taşınması (Almanya ve Hollanda’nın doğrudan doğruya “Nazi” diye suçlanması) yüzünden, AB ile ilişkiler ağır hasar gördü. Suriye ve Kürt politikaları ise iflâs noktasında. Ne Batıdan destek buldu, ne Rusya ve İran’dan. Astana süreci toplantılarında enistemediği sonuçları Ankara hep sineye çekti, kabullenmek zorunda kaldı. Afrin’den farklı olarak, kimse Menbiç’i vermedi, Türkiye’yi Fırat’ın doğusuna sokturmadı. 31 Mart – 17 Nisan arasında yaşanan (ve hâlâ da dinmeyen) İstanbul krizi, Türkiye’nin demokrasisi ve istikrarına güveni büsbütün sarstı. Şimdi sırada S-400’ler sorunu var. Putin satmakta; Trump, bütün ABD kurulu düzeni ve hattâ Avrupa ise aldırmamakta ısrarlı. Ve hükümet, kendisini nasıl çıkacağı bilinmeyen bir dehlize, bir tuzağa, âdetâ kendi eliyle sokmuş bulunuyor.
Belki hepsi, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemeye çalışırken gücünü fazla abartmasından; çok fazla cephede dövüşmeye başlamasından; üstelik bunu, Ortadoğu gibi son derece hassas ve zaten destabilize olmuş bir bölgede, Batıdan tümüyle koparak (veya kopmayı göze alabileceği blöfünde bulunarak) gerçekleştirmeyi ummasından; bu bağlamda, Rusya’ya da aşırı yakınlaşması ve yaslanmaya başlamasından kaynaklanıyor.
Zaten küreselleşmiş ve habire daha fazla küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Sermaye, tek tek ülkelerin gerek politik, gerek ekonomik durumuna gayet duyarlı. Sıcak para, risk nerede daha az ve/ya getiri nerede daha fazla ise, ya da bu iki faktörün optimal bileşimini nerede bulabileceğini düşünüyorsa, ona göre kâh oraya, kâh buraya akıyor. Bunlar ekonominin temel kuralları. Bütün giriş dersleri ve ders kitaplarında okutuluyor. “Üst akıl” filân demeyin artık. Yok böyle, özel olarak Türkiye düşmanı, özel olarak Türkiye’ye savaş açmış, herkesi ve her şeyi tek merkezden yöneten, bütün döviz piyasalarına hükmeden, sırf Türkiye’yi çökermek için TL satan-sattıran monolitik bir “üst akıl.” Olsa olsa, bir yığın küçük küçük “alt akılsızlık” mevcut. “Üst akıl” bunların hatâlarının günah keçisi oluyor.
Ben size basit bir örnekle anlatayım, bu “ekonomik saldırı” veya “ekonomik terör” süreçlerinin nasıl işlediğini. Günlük hayatta, aslında herkes biliyor nasıl bir ortamda yaşadığımızı. TL’nin dolar ve avro karşısında iki aydır adım adım düşüşü, apaçık ortada. Bu da, daha fazla ve daha hızlı düşebileceği beklentisini arttırıyor. Yukarı-orta gelir düzeyinde bir profesyonel düşünün. Bir ay öncesi itibariyle, aylık gelirinden 5500 lira tasarruf ediyor olsun. Bu demek ki, dolar 5.50 TL iken, her ay 1000 dolar satın alıp bir kenara koyabiliyor/du. Ne ki, dolar 6 lira olursa bu tasarrufu ayda 917 dolara; 6.50 olursa 846 dolara; 7 lira olursa 786 dolara düşecek. Esasen trend de o yönde. Görünen köy kılavuz istemez; bu koşullarda TL üzerinden borçlanıp (ve ödeyip) her kuruşuyla dolar almakta yarar var. Neden her ay azalan miktarlarda dolar alasınız; şimdi, toptan almak çok daha iyi. Diyelim 100,000 lira tüketici kredisi kullandınız. 5.50 üzerinden
18,182 dolar satın aldınız. Tutun ki ayda 4500 TL ödüyorsunuz; eh, zaten aşağı yukarı o kadardı (veya biraz üzerindeydi) aylık tasarrufunuz. Gene o kadarını ödemeye devam ediyorsunuz bankanıza. Ama 18,182 dolarınızın TL değeri, başta 100,000 iken dolar 6’ya çıktığında 109,000; 6.50’ye çıktığında 118,000; 7’ye çıktığında 127,000 oluyor. (Belki, eğer doğru tahmin ederseniz, 7’de satıp TL 127,000’e dönebilir, sonra dolar düşerse bu sefer faraza 6’dan alıp bu sefer 21,167 dolarla younuza devam edebilirsiniz.)
Bin kişi yapsa bu sözünü ettiğim işlemi. TL’den 18 milyon küsur dolarlık bir kaçış demektir. On bin kişi yapsa, 180 milyon küsur dolarlık bir kaçış demektir. Ki yaparlar, yapacaklar. Kuşkusuz benden duydukları (!) için değil. Bu kadarını herkes bildiğinden, hesapladığından. Ticaret bunun üzerine kurulu.
Buyurun size, “üst akıl” yönetiminde, üst-orta gelir düzeyinden bin veya on bin kişilik bir “ekonomik terörist” kitlesi.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024