Hasan CEMAL
Gazze konusunda Erdoğan’ın tepkileri haklı ve meşrudur ama, deyip durmak lazım. Çünkü Türkiye’nin hem ‘Batı aidiyeti’nden, hem de ‘coğrafyası’ndan kaynaklanan kritik dengeleri vardır. Yedi düvele meydan okuyan bir retoriğin cazibesine fazla kapılmak, Türk dış politikasının kritik dengelerini olumsuz etkiler ve nüfuz alanını, etki alanını daraltır.
Bazen konular birikir, yazamazsın. Bu sefer de öyle oldu.
Araya bir hafta ‘Kuzey Irak’ girince, birçok sıcak meseleyi köşemde ele alamadım.
Bunlardan biri ‘idam’dı.
Diğeri de Gazze.
Başbakan Erdoğan’ın ölüm cezasını inatla savunmasını dehşet içinde izledim.
Demokrasiydi, insan haklarıydı, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğiydi, Avrupa Birliği ortaklığı ve hedefiydi, altında Türkiye’nin imzası olan uluslararası sözleşmelerdi, nereden bakarsanız bakın, Erdoğan’ın idamı savunması hepsini yerle bir ediyordu.
Yazık.
Tayyip Erdoğan geçen yılki genel seçimler öncesinde de idam cezasını gündeme getirmişti, “Ben başbakan olsam Öcalan’ı asardım” diye...
O zaman da, bugün de aynı noktayı vurgulamak istiyorum. Demokrasilerde elde yağlı urgan siyaset yapılmaz.
Ayrıca, her şey çoğunluk değildir demokrasilerde. Çoğunluğun her şey demek olduğu rejimlerin demokratik değil otoriter yanı ağır basar.
Sözü uzatmak gerekmiyor.
Bugün hâlâ idam cezasını savunmak ne demokrasiye yakışır, ne Türkiye’ye yakışır, ne de TürkiyeCumhuriyeti’nin seçilmiş Başbakanı’na.
Gazze’ye gelince...
Gazze’de İsrail’in uyguladığı terördür, zulümdür. Buna karşı çıkmak, bunu lanetlemek bir insanlık görevidir.
Ahmet Altan’ın deyişiyle:
“İsrail’deki ‘sağcı’ hükümetin her sorunu şiddetle çözmek istemesi Ortadoğu’yu yeniden ölüm sarmalına soktu.
Filistinlilerin haklarını vermemek için süren bu direnç, Filistinlilerle birlikte aslında İsraillilerin de hayatını cehenneme çeviriyor.
İnsanlığın en fazla borçlu olduğu kavimlerden biri Yahudiler; sanatta, felsefede, bilimde Yahudilerin yaptıkları katkıları silseniz insanlık tarihinde derin bir boşluk oluşur.
Böylesine parlak bir ırkın, tarihin en büyük soykırımına maruz kalmış bu ‘mazlum’ kavmin bugün geldiği bu ‘zalim’ durak, zekâyı reddeden ve şiddeti yücelten bu yönetim, uzaktan bakıldığında ne kadar anlamsız gözüküyor.” (Taraf, 16 Kasım 2012)
Bu satırlara katılıyorum.
Gazze konusunda Türkiye’nin İsrail’e göstermiş olduğu tepkiler haklıdır, meşrudur. Başbakan Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ateşkese kadar uzanan süreç içinde sergilemiş oldukları çabalar da öyledir, isabetli olmuştur.
Ama burada biraz durmak istiyorum. Çünkü, eleştirilmesi gereken taraflar da var.
Mavi Marmara sonrasında da bir noktayı belirtmiştim. Evet, İsrail bu baskınla hem uluslararası hukuku hiçe saymış, hem de insanlığı ayaklar altına almıştır. Bunun hesabını vermek ve Türkiye’den özür dilemek zorundadır.
Bu noktayı o tarihte belirtirken, bir de soru sormuştum:
Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini neredeyse sıfırlaması ille de gerekiyor muydu?
Bu sorunun yanıtı bence ‘hayır’dı. İsrail’le ilişkilerin sıfırlanması, Türkiye’nin dış politikada manevra ve etki alanının daralmasına neden olacağını düşünüyordum.
Hâlâ aynı görüşteyim.
Şimdi de Tayyip Erdoğan’ın bir başbakan olarak dış politikada Gazze’yle iligili olarak bir üslup sorunu olduğunu düşünüyorum.
Bazen ölçü kaçıyor.
Oysa, üslup ve ölçü dış politikanın ayrılmaz parçalarıdır.
Bir başbakanın iki dudağının arasında üslup ve ölçü kaçmaya başladığı vakit sadece ayıp olmaz, dış politikada da kaybedersiniz, zamanla etkiniz azalır.
Bunun gibi, dış politikada sokağa oynarken de son derece dikkatli olmak gerekir.
Sokaktaki adam nezdinde -veya örneğin Arap sokağında- kahramanlaşmaya dönük çabalar, eğer sınır fazla zorlanırsa -ki şimdilerde zorlandığı, hatta bazen aşıldığı kanısındayım- Bumerang gibi hiç beklemediğiniz anda ters de tepebilir.
Türkiye’nin hem ‘Batı aidiyeti’nden, hem de ‘coğrafyası’ndan kaynaklanan kritik dengeleri vardır dış politikada.
Yedi düvele meydan okuyan bir retoriğin cazibesine fazla kapılmak, Türk dış politikasının kritik dengelerini olumsuz etkiler, etki alanını, nüfuz alanını zamanla daraltır.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024