Hasan CEMAL
KAYSERİ
Diyarbakır’dan sabah erken çıktık, Silvan yolundayız. Önümüzde sapsarı bir ova, göz alabildiğine uzanıyor dört bir yana doğru. Günün ilk ışıklarının vurduğu tarlalardan iç bayıltıcı kokular geliyor.
Ama bu güzelim toprakların neredeyse her karışı acıyla yoğrulduğu için de, kulağıma adım başı yürek burkan bir şeyler çalınıyor.
“Şu su kulesini görüyorsun ya” diyor Abdulhay, “Darbe sonrası 1980’lerin başında bu kulenin dibindeydi sorgu merkezi. Gözler bağlı olarak getirilir, bir tek tuvalette açılırdı. Küçük tuvalet penceresinden su kulesini görünce de, nerede olduğumuz anlardık.”
Dinliyorum, güneşin altında parlayan sapsarı tarlaları seyrederken:
“Her gelen, dayakla birlikte ‘Benim bir suçum yok’ diye başlardı bağırmaya. Sorgucu da, ‘Ulan seni buraya camiden mi getirdiler?’ derdi. Bir seferinde, benim de tanıdığım bir imamı namaz çıkışı alıp gelmişler. Dayak faslıyla klasik diyalog cereyan edince, imam efendi, ‘He vallahi, beni camiden getirdiler’ deyivermiş...”
Faili meçhul cinayetlerden çocuklara...
Tel örgüler... Kum torbaları... Yüksek duvarlar... Nöbetçi kulübeleri...
Bölgede yıllardır hiç değişmeyen görüntüler. Ve ben bunları gördükçe hep aynı şeyi düşünürüm. Ne zaman ‘devlet’i halktan ayıran bu duvarlar yıkılır, ancak o zaman barış kapımızı çalar.
Silvan’a girerken 1990’ların başındaki faili meçhul cinayetlere, korkutucu Hizbullah hikâyelerine kulak veriyorum. Azizoğlu Caddesi’nde, Mecidiye Mahallesi’nde kim, nerede, nasıl, ne zaman kafasının arkasına sıkılan tek kurşunla...
Bayram sabahı Azizoğlu Caddesi’nde çocuklar cıvıl cıvıl, neşeyle oynuyorlar. İstisnasız oğlanların hepsinin elinde plastikten tabancalar, makineli tüfekler...
Aralarında Galatasaraylı olmayan yok gibi. Neredeyse hepsi Drogba hayranı, hep bir ağızdan Drogba Baba diye bağırıyorlar. Fotoğraflarını çekip tweet atıyorum.
Çözüm sürecinde bekleyiş aşaması
Silvan’ın merkezinde Kültür Cafe. görkemli dut ağacının altına oturuyoruz. Vantilatörler dönüyor, tepemizdeki ince borulardan soğuk su zerrecikleri püskürüyor.
“Çözüm süreci ne alemde?..”
“Durakladı abi...”
“Eski heyecan yok!”
“Hükümetten demokrasi paketi bekleniyor, yani o ikinci aşama vaziyeti...”
“Halbuki, Apo’nun 21 Mart’taki Newroz çağrısıyla umutlar ne güzel yeşermişti.”
“Ama hiç olmazsa kaç aydır ölüm haberleri gelmiyor dağlardan... Artık oturup karşılıklı konuşulabiliyor. İmralı da, Kandil de devrede... Bayram da gürültüsüz patırsız geçiyor.”
‘Türk kahvesini özellikle vermiyoruz’
Elazığ’dan Malatya’ya doğru yol alıyoruz. Kahvaltı vakti. Abdulhay, “Hiç kahvaltıda kavurma yedin mi?” diye soruyor.
Kendisine biraz tuhaf bakıyorum. Sonra aklıma geliyor, Diyarbakır’da sabah kahvaltısının ciğeri, mükellef İngiliz kahvaltısının böbreği...
Sabah saatin sekiz buçuğu.
Kömürhan mevkiinde, tabelasının üstünde kahvaltı-kavurma yazan tertemiz salona giriyoruz. Kavurma, yanında tereyağlı beyaz pilav, yan bahçeden domates soğan, buz gibi kola, üstüne bal...
Hiç beklemiyordum bu kadarını...
“Sade bir Türk kahvesi lütfen.”
Garson biraz mahcup:
“Maalesef, neskafe var.”
“Nasıl yani, burada Türk kahvesi yok mu?”
“Yok abi, kusura bakma. Özellikle vermiyoruz.”
“Allah Allah!”
“Buraya geliyor, bir kahve söylüyor, ne oturmasını biliyor, ne etrafa bakmasını... Buranın nezahetini bozuyor.”
Etrafa bakıyorum, daha çok başörtülü hanımların bulunduğu masalar...
“Bir neskafe ver o zaman.”
“Neskafe üçlü mü, tekli mi?..”
“Anlamadım.”
“Sütüyle şekeriyle mi, yoksa...”
Yol kenarında ‘Drogba Baba’ sesleri
Elazığ’ın girişinden çıkışına kadar, ikişer ikişer Türk bayrakları asılmış. Şehri ortasından ikiye bölen upuzun ana yolun geliş ve gidiş istikametinde, kaç kilometre bilmiyorum ama, uzayıp gidiyor bayraklar.
Nereye başımızı çevirsek bayrağımız, ama bu kadar abartılı gösteriye galiba ilk kez tanık oluyorum.
Darendeli Hakan...
Babasıyla yol kenarında pestil, kayısı, kayısı kurusu satıyor.
Benim klasik soru:
“Hangi takımı tutuyorsun?”
“Galatasaray.”
“En çok hangi oyuncuyu seviyorsun?”
“Drogba tabii...”
“Yarın gece yenecek miyiz Fenerbahçe’yi?”
“Evet, golü de Drogba Baba atacak.”
Drogba Baba...
Böyle giderse, Cimbom’da Drogba gün geçtikçe bir efsane haline gelecek galiba. Yeni bir Hagi mi, yoksa daha ilerisi mi? Geçen hafta Londra’da Arsenal’ı yenip Emirates Kupası’nı aldığımız zaman bir Drogba tweeti atmıştım. Şöyle bir rt gördüm:
“Drogba babaaaaa, ezan söyle arkanda namaza duralım!”
Minare mi, füze mi?
Harput...
Develi...
Kayseri’ye yaklaşıyoruz.
Bu yerler, bu isimler bana ister istemez tarihimizin acılı sayfalarını, 1915’i hatırlatıyor.
Darende’deki cami gerçekten ilginç. Minare mi, füze mi? Fotoğrafını çekip tweet atıyorum. Fazlasıyla ilgi çekiyor.
Erciyes Dağı zarif doruğuyla her zamanki gibi etkileyici...
Ben ağır ağır maçın havasına girmeye başladım. Acaba Drogba hayalim Kadıköy’den önce Kayseri’de gerçekleşecek mi? Geçen yılki gibi Süper Kupa’yı bu yıl da yeni sezonun başında Fenerbahçe’den kapacak mıyız? Büyük ihtimalle...
Nihayet yazım bitmek üzere. Otelin önünde toplanan damardan Galatasaraylıların sloganları yükseliyor:
“Cimbom buraya, Cimbom buraya!”
“İmparator Fatih Terim!”
İyi ki futbol var.
İyi pazarlar!
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024