Hasan CEMAL
Bu yakınlarda, TRT’nin bir gününde cumhurbaşkanı adaylarına ayrılan süreye bakın.
Erdoğan’a:
1 saat 48 dakika.
İhsanoğlu’na:
2 dakika 38 saniye.
Demirtaş’a:
8 saniye.
Allah aşkına söyleyin.
Hakkaniyet bunun neresinde?
Adalet neresinde?
Bu kadar partizanlık olur mu?
Hiç mi insafınız kalmadı?
Milletin vergileriyle çalışan TRT, tarafsız yayıncılık ilkelerini benimsemesi gereken bir kamu kuruluşu böylesine korkunç bir tarafgirlik içinde nasıl olabilir, sorusunu da geçiyorum.
Eyy TRT yöneticileri!
Geceleri başınızı yastığa koyup mışıl mışıl uyuyabiliyor musunuz?..
Gerçekten çok yazık!
Ölçü hiç bu kadar kaçmamıştı.
Bu kadarını hatırlamıyorum.
TRT her devirde devlete, siyasal iktidarlara yakın durmuş, arada bir borazan da olmuştur.
Ama kuşkunuz olmasın.
Kantarın topuzu hiç bugünkü kadar kaçmamıştı.
Genelkurmay'dan onaylı TRT yılları
Yıllar öncesini anımsıyorum.
Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi olduğum zamanların TRT’si gözümün önünden geçiyor.
TRT televizyonu tek tabancaydı.
Siyah-beyaz ekrana bir kere çıktın mı, hele ekrandaki de siyasal tartışma programıysa, bütün Türkiye bir anda seni tanır, sokakta meşhur olurdun.
Ama bu TRT programları öyle kolay gerçekleşmezdi.
Örneğin konusu Genelkurmay onayına tabiydi.
Program canlı olmaz, banda çekilirdi.
1979 yılı olmalı.
TRT Genel Müdürü rahmetli Doğan Kasaroğlu, programa katılacak olanları her zamanki gibi makamında toplamıştı.
Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi’yi, Tercüman Genel Yayın Yönetmeni Güneri Cıvaoğlu’nu anımsıyorum.
Tatlı sözlü Kasaroğlu uyarılarını esprilerle süslü bir dille yapmıştı.
Hassas bir dönemden geçiliyordu.
Dikkatli olmalıydık.
Yoksa, yayından önce makas atılabilirdi programa...
Her kanattan lider ve gazeteci
TRT ekranına çıkardı
İktidarda Demirel’in Milliyetçi Cephe hükümeti vardı.
Siyaset müthiş cepheleşmişti.
Türkiye 12 Eylül’e doğru yol alıyordu.
Cumhuriyet’le Tercüman gırtlak gırtlağa kavga ediyorduk.
Cumhuriyet’in köşe yazarlarıyla Başbakan Demirel’in arası da farklı değildi.
Ama bakın buna rağmen, üstelik televizyonda devlet tekeli olan TRT, herhangi bir ayrım yapmadan, siyasal yelpazenin bambaşka kanatlarından gazetecileri kendi ekranına davet edebiliyordu.
Daha sonraki yıllarda da bu değişmedi
1980’li yıllarda, seçim zamanlarında siyasal parti liderleri, yelpazenin tüm kanatlarından gazeteciler tarafından soru yağmuruna tutulmuştu TRT ekranlarında…
Hep kötüye gitti TRT
Muhalefet tarafından her daim iktidar borazanlığı ile suçlanmış olsa da, TRT’de belli bir ölçü, standart korunabilmişti.
TRT’den, bir kamu kuruluşu olarak, daha iyiye gitmesi beklenirdi.
Ama hep kötüye gitti.
Erdoğan’a:
1 saat 48 dakika.
İhsanoğlu’na:
2 dakika 38 saniye.
Demirtaş’a:
8 saniye.
Geldiği yer bu.
Peki özel kanallar farklı mı?
TRT böyle de, ‘özel’ler farklı mı?
Tek tük istisnalar dışında berbat.
Medya çoktan beri ‘alo Fatih hatları’yla, ‘havuz medyası’ylaTayyip Erdoğan’ın borazanı haline gelmiş durumda.
Erdoğan, kendi huzuruna, sadece canını sıkmayacak soruları bulabilen, sorabilen gazetecileri kabul buyuruyor.
Ancak böyle ‘cici gazeteciler’le, kendisini sorgulamayı aklından bile geçirmeyen ‘müşavir gazeteciler’le rahat edebiliyor.
Erdoğan’ın medya düzeni böyle.
'TRT'nin her kanalında Erdoğan var'
Erdoğan’ın medya düzeniyle ilgili olarak Mehmet Yılmaz geçen gün Hürriyet’teki köşesinde şöyle yazıyordu: (Kampanya medyaya yansımıyor)
AKP iktidarı, kendine bağlı ciddi bir medya gücü oluşturdu.
Kurulan havuzlar, ihaleler karşılığında gazete ve televizyon satın almaya yönlendirilen işadamları aracılığıyla medyanın önemli bir bölümünü kontrol ediyorlar.
Seçim kampanyasında, geri kalanlar da tarafsız kalmak endişesi ile adaylara eşit yer vermeye çalışınca muazzam bir dengesizlik ortaya çıkıyor.
Hükümeti destekleyen özel kanallar ve TRT’nin bütün kanalları Recep Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasını canlı yayınlıyor.
Yetmiyor gün boyunca da geniş özetini yayınlamaya devam ediyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş neredeyse ekranlarda hiç görünmüyorlar, gazetelerde son derece az yer alabiliyorlar
Devlet olanaklarıyla medya gücü
AKP, bu muazzam medya gücünü oluştururken devletin olanaklarını sonuna kadar kullandı.
Hiçbiri kâr etmeyen basın kuruluşları, AKP’ye yakın işadamlarına satın aldırıldı.
Havuz kuruldu, bir bakan bu havuzun başına geçti ve devletten ballı ihaleler alanlara salmasaldı.
Oluşturulan havuz medya organlarının satın alınmasında kullanıldı.
Bununla da kalmadı.
Hepsi zarar eden bu yayın kuruluşlarının günlük nakit ihtiyaçları da devlet kesesinden sağlandı.
Hatırlar mısınız bilemiyorum.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıkapsamında, hükümete yakınlığıyla bilinen bir gazetenin yöneticisiyle, Halkbank’ın kutucuGenel Müdürü arasında geçen konuşma da dinlemeye takılmıştı.
O telefon konuşmasında bir medya yöneticisi Halkbank Genel Müdürü’ne, “Süleyman Bey maaşları ödeyemiyorum, oradan iki milyon yolla” diye ricada bulunuyordu.
Evinde ayakkabı kutularına doldurulmuş milyonlarca dolar ele geçirilen Halkbank Genel Müdürü, “Burası halka açık bir şirket, açıklayamayacağım kaynak transferleri yapamam” deyince, medya yöneticisi şöyle yanıt veriyordu:
“Bir şey olmaz, ben reklam faturası keser gönderirim sana.”
'Reklam faturarıyla
kamu şirketleri hortumlanıyor'
Nitekim Nielsen’in AdEx isimli raporu bol bol reklam faturası kesilerek kamu şirketlerinin hortumlandığını gösteriyor.
Emlak Konut, Halkbank, Vakıfbank gibi kamu şirket ve kurumları, mesela Zaman’ın üçte birinden az tiraja sahip olan Sabah’a, Zaman’ın 22 katı, Zaman’ın sekizde biri kadar tirajı olan Star’a ise 17 katı kadar daha fazla ilan verdi.
AdEx raporlarındaki veriler, hükümete yakınlığı ile bilinen Sabah, Star, Akşam, Milliyet, Yeni Şafak, Takvim, Türkiye ve Akit gibi gazetelerin kamu ilanlarından aldığı payın patlama yaptığını gösteriyor.
Kamu kurumları yılın ilk 6 ayında en fazla reklamı yaklaşık 34 bin sütun-santim ile Sabah’a verdi.
İkinci sırayı 130 bin adetlik tirajına rağmen 26 bin sütun santime yakın ilan verilen Star alırken, üçüncü sırada 24 bin sütun santimle Milliyet yer aldı.
Bunların hepsinden daha fazla erişime sahip olanHürriyet, ancak dördüncü olabildi.
En çok ilan verilen gazeteler sıralaması Akşam, Habertürk, Yeni Şafak, Takvim, Türkiye, Güneş, Posta, Akit, Vatan şeklinde devam ediyor.
Sondan üçüncü sırada reklam alabilen Posta’nın, Türkiye’nin en çok satan gazetesi olduğunu da ekleyeyim.
Kamudan hükümete yakın
kanallara reklam yağıyor
Televizyonlarda da durum farklı değil.
Nielsen verilerine göre:
2014’ün ilk yarısında A Haber; Çaykur, THY, Vakıfbank, Ziraat, Halkbank, Emlak Konut’un reklamlarını 86 bin saniye ile en çok yayınlayan kanal oldu.
A Haber, ATV ve ATV Avrupa ile NTV, Kanal 24, TGRT, TVNet, Ülke ve Beyaz TV’de 356 bin saniye reklam yayınlanırken, CNN Türk, Kanal D, Fox TV toplam 42 bin saniye reklam alabildi.
S Haber, Samanyolu, Bugün ve Kanaltürk televizyonlarına hiç reklam verilmedi.
Mesela Halkbank’ın toplam 68 bin 814 saniyelik reklamının üçte biri Kanal 24’te yayınlandı.
Ziraat Bankası, yandaş medya haricindeki hiçbir medya kuruluşuna reklam vermedi.
Vakıfbank, CNN Türk, Fox TV, Samanyolu gibi kanallara hiç reklam vermeye gerek duymazken, Ülke TV, Beyaz TV, NTV’ye 151 bin 379 saniye reklam verdi.
2014 yılının ilk altı ayında yandaş televizyonlardan Turkuvaz Medya Grubu’nun 3 kanalı toplam 40 bin 562 saniye, 24 Televizyonu 15 bin 599 saniye, 360 TV 16 bin 300 saniye THYreklamı yayınladı.
Örnekleri arttırabilirim, yerim yetmiyor.
Ama şunu söyleyeyim:
2013 yılında Ziraat, Vakıf ve Halkbank’ın reklam bütçelerinin toplamı 244 milyon lira tutuyordu.
Mehmet Yılmaz’ın yazısı böyle.
Lafı uzatmak yersiz.
Murat Belge’nin deyişiyle, Erdoğan’ın ben yaptım oldu düzeni böyle işliyor.
Kimilerine göre bu düzen,Yeni Türkiye.
Olabilir.
Yeni ama demokratik olmaktan o kadar uzak ki.
Ne kadar laf öğütseniz, ne kadar lafı dolandırsanız, minareyi kılıfına uydurmak o kadar imkânsız ki.
Ne yapsanız inandırıcı olamazsınız.
Erdoğan’a:
1 saat 48 dakika.
İhsanoğlu’na:
2 dakika 38 saniye.
Demirtaş’a:
8 saniye.
Her kanattan lider
TRT ekranına çıkar
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024