Hasan CEMAL
Ama’sız demokratlık...
Ama demeden demokrasiyi savunmak...
Askeri darbelere karşı çıkmak...
Sivil darbelere karşı çıkmak...
Hiç ama demeden hukukun üstünlüğünü savunmak...
Özgürlükleri savunmak...
Hiç ama demeden, görüşlerini hiç paylaşmadığın kişilerin ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunmak...
Hiç ama demeden, inançlarına hiç katılmadığın kişilerin inançlarını özgürce yaşamalarını savunmak...
Hiç ama demeden, siyaseten mücadele ettiğimiz kişilerin, siyaseten karşımızda olan kişilerin siyasal hak ve özgürlüklerini sonuna kadar savunmak...
Kolay mı?
Hayır değil.
Hiç de kolay olmadı.
Dün de öyleydi, bugün de öyle.
Herkes farklı olanı ‘demokrasi dışı’ saydı
Özellikle bu memlekette ama’sız demokratlık örnekleri pek az yaşandı.
Bir başka deyişle:
Kendine demokratlık çok daha yaygındı.
Herkes daha çok kendi ‘doğrusu’na inandı, kendi ‘doğrusu’nun dikine gitmeyi demokratlık sandı.
Farklı olanı demokrasi dışı saydı.
Yaşadığımız darbe dönemleri sonrasında bazen güzel beklentiler oluşmadı değil.
“Gelin ortak bir demokrasi platformunda buluşalım; demokrasi oyununun temel kurallarında anlaşalım ve oyunu buna göre oynayalım” sesleri duyuldu.
Ama bu sesler genellikle bir kulağımızdan girdi, ötekinden çıktı.
Fazla iz bırakmadı.
‘Oh olsun’ zihniyeti ağır bastı
Karşı tarafa tahammül edemedik.
Bunun bir fazilet olduğunu öğrenemedik.
Oh olsun zihniyeti ağır bastı.
Demokratik değerleri yerli yerine oturtamadık, içselleştiremedik.
Ya da demokrasi kültürü kafalarımızın içini bir türlü aydınlatmadı.
Bunun ne kadar güç olduğunu biliyorum.
Demokrasilerin yaşanmış tarihinin ne kadar kan ve gözyaşıyla, derin acılarla yazıldığı malum.
Bu açıdan sadece Avrupa’ya bakmak, yaşlı kıtanın yaşadığı korkunç altüst oluşları şöyle bir anımsamak, demokrasinin hiç de kolay olmadığını anlamak için yeterlidir.
Artık büyüdük, herkes
demokrasi için el ele vermeli
Bizim topraklar da yeterince acı çekti diye düşünüyorum.
Öylesine badirelerden geçtik ki, görüşlerimiz, inançlarımız ne olursa olsun, ortak bir ‘demokrasi plaformu’nda buluşabilmeliyiz.
Hayata, dünyaya nasıl bakarsak bakalım, demokrasi ve hukukipine hep birlikte sarılabilmeliyiz.
Artık çocuk değiliz.
Büyüdük.
Acılar hepimizi olgunlaştırmış olmalı. Ben böyle düşünmek istiyorum.
Bunu için de geçmişe, uzak ve yakın geçmişe artık eleştirel, daha yerinde bir deyişle özeleştirel bir gözle bakabilmeliyiz.
Kendi siyasal geçmişimizi komplekssizce sorgulayabilmeliyiz.
Kendi kendimizle hesaplaşabilmeliyiz.
Kısacası:
Geçmişle muhasebe meselesi...
Altını kalın olarak çizin:
HİÇ BİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ!
Ben böyle düşünüyorum.
Bu kez askeri değil, sivil darbe sürecinde hızla ilerleyen Türkiye’de demokrasi ve hukuk kaygısı taşıyan herkes el ele vermelidir.
Başka çaremiz yok.

Zaman’ı, Cumhuriyet’i, Odatv’yi savunmak
Bana bu satırları, Oya Baydar’ın T24’teki Zaman’ı, Cumhuriyet’i, Odatv’yi savunmak başlıklı yazısı yazdırdı. Şu satırları köşeme alıyorum.
Son günlerin gelişmeleri, Zaman ve Samanyolugrubuna yönelik baskılara karşı takınılan tavırlar, çifte standartlardan arınmış demokrat veözgürlükçü olmanın hem gereğini hem de güçlüğünü gösterdi.
Hepimiz demeyim, ama çoğumuz şöyle bir durup düşündük sanırım.
Kıvılcım, Cemaat yargısı kurbanı Ahmet Şık’ın Zaman’a basın özgürlüğü adına sahip çıkan tweet’iyle çaktı, Ekrem Dumanlı ve Cemaat’e yakınlığıyla bilinen diğer isimlerin Şık’tan utangaç bir özür dilemeleriyle sürdü.
Cemaat’e karşı olmalarıyla bilinen, tanınan aydınların, tanınmış saygın kişilerin çeşitli biçimlerdeki destekleri karşısında, Cemaat’in kendi iç muhasebesini yapmaya başladığının belirtileri var.
Bu gelişmeler, günün heyecanıyla yanan bir saman alevi midir, iktidar karşıtlığıyla sınırlı geçici ve araçsal bir tepki midir, yoksa demokratik bir bilinç sıçraması mıdır, göreceğiz. Bildiğim bir şey varsazaferler değil yenilgiler öğretici oluyor, çünkü yenilgiler nerede yanlış yaptık sorusuna ebelik ediyor.
Kendimizin ya da örgütümüzün, mahallemizin mutlak doğrularından şüphe etmeye, sorgulamaya ve cesaretle hesaplaşmaya girişebilirsek Öteki’ni daha adil yargılayabiliriz, böylece de daha adil ve önyargısız yargılanma imkânına kavuşabiliriz.
İç hesaplaşma bütün kesimler için geçerli
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözergeçtiğimiz Pazartesi günkü yazısında “Bir iç hesaplaşmaya ihtiyaç var… Medya artık vakit geçirmeden kendi özeleştirisini, iç hesaplaşmasını topyekûn yapmak zorunda” diyordu.
Çok haklıydı.
Bu iç hesaplaşma ve ardından gelecek samimî özeleştiri bütün kesimler için geçerli.
Zaman gazetesinin Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde attığı manşetler, manipülatif haberler, Samanyolu TV’nin Kürt düşmanlığı ve nefret söylemi üzerine kurulu dizileri için de; bir zamanki Cumhuriyet’in ‘Genç subaylar tedirgin’ ve benzeri haberleri, yazıları, manşetleri için de; başka yayınlarda, internet sitelerinde halen siyasî hedefler doğrultusunda sürdürülmekte olan nefret söylemi ve kişi yıpratma amaçlı yazılar için de, Kürt sorununun barışçı çözümünü sabote eden, Kürt düşmanlığını körükleyen gazeteler, TV programları, vb., vb, için de...
Yani, Çakırözer’in yazdığı gibi, basının “topyekûn” bir ahlak ve vicdan hesaplaşması yapması gerekiyor.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024