Hasan CEMAL
KURBANLARLA CELLATLAR EŞİT OLMAZ, AYNI KEFEYE KONMAZ
Nasıl Bosna’da 1990’larda insanlık düşmanı bir savaş makinası yaratmış olan azgın Sırp milliyetçiliğiyle Miloşeviç’e isyan ettiysem, Suriye’de de Baas milliyetçiliğiyle onun kuklası Esad’a da sonuna kadar karşı olmak insanlığın bir gereğidir.
Suriye’yi bugün izlerken 1990’ların Bosna’sını, Kosova’sını, insanlığın yüreğinde Sırp milliyetçiliğiyle Miloseviç zalimliğinin derin yaralar açtığı o yılları anımsıyorum.
Tıpkı bugün Suriye’de olduğu gibi, o zamanlar da Avrupa’nın göbeğinde insan haklarıydı, hukuktu, özgürlüklerdi, insanlığa ait güzel ne varsa ayaklar altında çiğnenirken, Batı’dan kaynaklanan ne kadar değer varsa yerle bir edilirken seyrediyordu Avrupası, Amerikası...
Fransız filozof Bernard-Henri Levy gibi isyan edenler de vardı:
“Kurbanları cellatlarıyla eşit durumda gören yaklaşımı terk ederek kesin taraf tutalım artık. Saraybosna’da ölecek olan Avrupa’dır, Avrupa’nın ruhudur.”
Ben de gitmiştim Bosna’ya.
İlki, 1992’nin Temmuz ayıydı.
Savaş yeni başlamıştı.
Sırp kuşatması altındaki Saraybosna’da her gün 25-30 kişi hayata veda ediyordu. İlk dört ayda ölen çocuk sayısı 200’dü.
Zamanın Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı, merhum Aliya İzzetbegoviç, göz pınarlarında biriken gözyaşlarıyla Sırp milliyetçiliğinin azgınlığını şu sözlerle anlatmıştı:
“Bir tür kara milliyetçiliktir bu. Bu Sırp milliyetçiliğini faşizmle çarpın, Bolşevizmle çarpın, işte sonuç bu oluyor. İşte Miloşeviç. Hem milliyetçi hem Bolşevik! İkisinin karışımından böyle bir canavar yaratıldı.”
Ancak, savaşın içinde bile sönmemişti İzzetbegoviç’in hayali:
“Dostluklar, sevgiler çöktü diyemeyeceğim. Bu topraklarda da en nihayet insan sevgisinin geçerli olacağı günler gelecek. Irk ayrımına dayanmayan, çok uluslu, çok kültürlü, insan haklarına saygılı demokratik bir devlet kurulacak.”
1995’te tekrar gittim savaş içindeki Bosna’ya. Cengiz Çandar’lı, rahmetli Ahmet Vardar’lı Sabah gazetesi ekibiydik. Etnik ve kültürel temizliğe sahne olan Bosna topraklarında insanlığa karşı suç işlenmeye devam ediyordu.
O zamanlar daha hâlâ trajediye doymamıştı Bosna. Yaşamak için acı çekiyordu.
On gün dolaşmıştık.
Bihaç, Zenitza, Mostar, Travnik ve Saraybosna’yı gezmiş, yaşanan acılara dair notlar düşmeye çalışmıştım gazetedeki köşeme.
Sisli İgman Dağı hâlâ gözümün önünde, olanca güzelliğiyle... Bir de dağ yoluyla Saraybosna’yı terkederken minibüste çaldığımız Boşnak türküsü kulağımdan gitmiyor:
“Dağlarıyla taşlarıyla çağırayım Mevlam seni / Seherlerde kuşlarıyla çağırayım Mevlam seni.”
Dönüşte son bir yazı yazmış, başlığını da şöyle koymuştum:
Bosna’da ben de tarafım! (Sabah, 20 Ağustos 1995)
Dün sabah Suriye yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda hatırladım Bosna günlerimizi.
Ve fazla düşünmeden koydum yazımın başlığını:
Suriye’de ben de tarafım!
Nasıl Bosna’da insanlık düşmanı bir savaş makinesi yaratmış olan azgın Sırp milliyetçiliğine, onun iğrenç aleti Slobodan Miloşeviç’e isyan ettiysem, Suriye’deki tavrım da farklı olamazdı.
İnsanlığa ait ne kadar güzel değer varsa yerle bir etmeye çalışan Baas milliyetçiliği ile onun kuklası Beşar Esad’a da sonuna kadar karşıyım.
Başka türlüsü olmaz.
Sorunun diplomatik incelikleri üzerine çok fazla kafa yorduğumu söyleyemem.
Ancak, Baas rejiminin oluk gibi kan akıtmaya devam ettiği şu günlerde pasif değil, daha aktif olunması gerekiyor.
Dıştan silahlı müdahale diyemiyorum.
Geri tepebiliyor çünkü.
Acı örnekleri var.
Bir yandan da masum insanlar ölüme mi terkedilecek? Bugüne kadar katledilen dokuz bin insan yetmedi mi?
Ne yapmalı derken bir noktayı yine vurgulamak insanlığın gereğidir:
Çözüm, kurbanlarla cellatları aynı kefeye koyan zihniyetten geçmiyor.
Ya da Başbakan Erdoğan‘ın deyişiyle:
“Zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişim, şiddete zaman kazandıracaktır.”
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024