Kurtuluş TAYİZ
Murat Belge çok değer verdiğim bir isim. Yazılarını hep ilgiyle okudum, okuyorum. Ayrıca Taraf’ta uzun süre birlikte yazdığımız için kendimi hep şanslı hissettim. Başbakan Erdoğan’ın “diktatörsem seçimle düşürün” sözlerini ele alan yazısını okuyunca günlerdir aklımda olan bir konuyu tartışmanın yararlı olacağını düşündüm. Belge gibi pek çok yazar Gezi olaylarıyla birlikte bu konuyu tartışıyor. Erdoğan’ı bazen diktatör olarak niteliyor, bazen de otoriter bir lider olarak değerlendiriyorlar. Hisleri gidip geliyor, net bir görüşe sahip olamıyorlar; böyle anlarda genellikle “diktatörlük eğilimi taşıdığını” söyleyerek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. En fazla yoğunlaştıkları nokta ise seçimle gelen bir liderden diktatör çıkıp çıkmayacağı; gözler önünde olup bitene, bugüne bakarak değil de, görüşlerini desteklemesi için tarihten kanıt toplamaya çabalıyorlar. Elle tutulur, şöyle herkesin aklına yatar bir örnek bulup çıkardıklarında her şeyi kanıtlamış olacaklar!
Diğer yazarlar gibi Belge’nin de en çok yararlandığı örnek Nazi Almanyası. Hitler’in siyasi serüveni bu konuda en popüler örneği oluşturuyor. Pek çok yazar buna bakarak “Evet, seçimle gelen diktatör olabilir” sonucuna ulaşıyor. Bu tesbitten sonra Erdoğan’ın diktatörlüğünü kanıtlamaya bir adım kalıyor. Başbakan’ın değişik tarihlerde yaptığı konuşmalardan bulup çıkarılan birtakım sözler örnek gösterilerek Erdoğan’ın diktatör olduğu kanaatine ulaşılıyor.
Bir liderin diktatör olup olmadığını kanıtlamak için bu yazarların kendilerini bu kadar paralamalarını doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Oysa matematik problemi değil bu, çözmek için yıllarca bir odaya kapanmayı, formüller, denklemler geliştirmeyi gerekli kılsın. Kendisini belli etmeyen bir diktatör mü olur? Diktatörleri tanımak için -Belge’nin hazırlamak için kendisini hasrettiği gibi- bir kerrat cetveline mi ihtiyacımız var? Görünce neden tanımayalım? Özenle hazırlanan “diktatörü tanıma kitapçığına” bakarak mı diktatörü tanıyacağız? İlk filozofları okurken bile ben bu kadar yorulduğumu hissetmemiştim, diktatörlük tarifi bu kadar zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Tarih, felsefe, psikoloji, matematik bilmeden de diktatörleri tanımanın bir yolu olmalı. Aklı bu kadar yormaya ne gerek var?
Burada dikkat çeken Erdoğan’ı diktatör ilan edeceğiz diye bu yazarların bütün birikimlerini kullanmaları. Fakat kendi birikimleri bile bunu kanıtlamaya yeterli gelmiyor anlaşılan. Bu konuda ciltler dolusu yazı kaleme almalarına rağmen hala 20. yüzyıldan örnek toplama safhasını aşıp bugüne gelemediler. Bence bu konuda Erdoğan’ı fazlaca takıntı yaptılar. Erdoğan’ı objektif analiz etme yerine gerçeği zorlayan tesbitlerde bulundular. Abarttılar. Şimdi de bu yanılgılarını destekleyecek kanıtlar bulmak için tarihin derinliklerine inme ihtiyacı duyuyorlar. İçine düştükleri açmazdan okuyucuyu/toplumu yanılgıya düşürerek kurtulmaya çabalıyorlar. Çoğu yazar Murat Belge’nin yaptığı gibi, Erdoğan’ın diktatör olduğuna dair görüşlerine itibar etmeyen toplumu suçlamaya, “halkın bilerek isteyerek diktatörlüğü seçebileceğini” söylemeye başladı. Burada topluma haksızlık yapıldığını vurgulamak isterim. Türkiye halkının “diktatör sever” bir halk olduğunu düşünmüyorum. Halkların diktatör sevebileceğini de sanmıyorum. Halkı bilinçsiz “yığınlar”,”köylüler” ve “kitleler” topluluğu olarak görmenin, bu değerlendirmelerde etkili olduğunu tahmin ediyorum.
Murat Belge ve diğer pek çok aydının aksine ben askeri vesayeti kaldıran, demokratik sistemi güçlendiren, hiç olmadığı kadar ekonomik refahı arttıran ve Cumhuriyet’in en büyük sorunu olan Kürt meselesinde önemli reformlara imza atarak şiddeti aradan çıkaran bir lideri diktatör olarak değerlendiremiyorum, demokrat bir lider olarak görüyorum.
Tarihin de Erdoğan’dan böyle bahsedeceğinden hiç kuşkum yok.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019