Kurtuluş TAYİZ
Ankara’dan esen rüzgârlar Kürt sokağında “savaş hazırlığı” olarak algılanıyor. Bu olumsuz havanın oluşmasında kuşkusuz Silvan saldırısı etkileyici oldu. Barış çabalarının umut verdiği bir anda 13 askerin feci şekilde hayatını kaybetmesi, Türk cephesinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Öfke sokağa taşınca da siyasetin tansiyonu yükseldi; 1990’ların kanlı günlerine yeniden mi dönüyoruz tartışmaları başladı. Bu gerilimi düşürebilecek Türkiye’de bence sadece iki merkez bulunuyor; biri hükümet, yani Başbakan Erdoğan; diğeri İmralı’da Öcalan... Barışa kaldığımız yerden devam edebilmemiz için öncelikle Ankara ve İmralı’nın tansiyonu düşürecek mesajlar vermesi, adımlar atması gerekiyor.
Kürt siyasetinin önde gelen bir ismiyle dün bu gerilimin nasıl düşeceği, daha doğrusu barışa kaldığımız yerden başlayıp başlayamayacağımızı konuştum. Bu konuşmada ilginç bilgiler edindim ve Kürt siyasetinin Ankara’dan beklentilerini öğrendim.
Silvan’dan sonra gündeme gelen PKK’yla mücadelede yeni güvenlik stratejisi Kürt sokağında pek de iyi yankılanmamış. Özel Harekât, Kürtler için yargısız infaz, gözaltı, tecavüz, işkence ve hapishane gibi kanlı bir geçmişi hatırlatıyor. Hükümet tekrar 1990’larda olduğu gibi bu uygulamaya yönelirse Kürt siyasetçiler bugüne kadar kısık sesle dillendirdikleri “öz savunma gücü” talebini yüksek sesle savunmaya başlayacaklar.
Eğer Ankara’nın yeni güvenlik konsepti basında yer aldığı gibi Özel Harekât gücüne yönelmekten ibaretse, bu gidişat bana göre, Kürt sorununun çözümünde az da olsa tutturulan demokratik doğrultunun kaymasına yol açar.
Diğer bir konu İmralı’daki görüşmeler... Konuştuğum Kürt siyasetçi, “İmralı’da silahlı güçleri sınır dışına göndermeyi tartışıyorlar” diyor. Kendisi İmralı’da olup bitenlerden haberdar olacak kadar işin içinde biri. Silvan’ın barış havasını darbelediğini Kürt siyasetçiler de kabul ediyor. Abdullah Öcalan’ın zaten Silvan benzeri olası çatışma ve ölümlerin barış sürecinin önünü keseceğini tahmin ettiği için acele ettiğini ve ısrarla önünün açılmasını istediğini vurguluyor. Eğer Öcalan’ın önü açılırsa, silahlı güçleri önce ordu birlikleriyle karşılaşması imkânsız üslere, sonra da sınır dışına çıkaracak. Silahların susturulmasında farklı yöntemler de izlenebilir. Silahlı güçlerin bir yerde toplanması, barış sürecine paralel olarak silahsızlandırılması gibi...
Öcalan’ın önünün açılması, vurgusundan ise Kürt siyasetçiler ev hapsini anlıyor. Öcalan, onlara göre silahları susturacak, hatta silahları tümden devre dışı bırakacak tek isim. Bunu yapabilmesi için de dışarıyla ilişkisi olmalı. Bunun şu anki koşullarda imkânsız olduğunu Kürt siyasetçiler de biliyorlar; ama yine de Öcalan’ın kaldığı koşulların dışarıyla ilişki sağlayabilmesine olanak verecek hale getirilebileceği ümidini taşıyorlar. Bu koşullar sağlanırsa Öcalan, silahlı güçleri sınır dışına çıkarabilir.
Bu konuşmada belki de ilk defa çok net olarak şunu duydum; Kürt halkı çatışma ve ölüm istemiyor; yeniden eski günlere dönmeyi de hiç arzulamıyor; artık bu olaylardan bıkmış durumda... Ama Kürt sokağı aynı zamanda gelişmeleri korkuyla izliyor; algısı ise şöyle; yeniden savaş geliyor; 90’lara geri dönüyoruz, AKP de tercihini diğerleri gibi savaştan yana yaptı...
Şu anki yüksek tansiyonun düşürülmesi için Kürt siyasetçilerin Başbakan Erdoğan’dan beklentisi büyük aslında. Kürt sorununun demokratik çözümünden yana olduğunu ve yeni ölümlerin yaşanmaması için operasyonların yayılmasına (tehdit durumu yoksa) müsaade etmeyeceğini açıklamasını çok önemsiyorlar.
Aslında bu beklentinin altında –değerlendirebildiğim kadarıyla– Kürt sokağının Başbakan Erdoğan’dan barış beklentisinin büyüklüğü yatıyor. Kim ne derse desin bence Kürt sokağı barış olacaksa, bunu ancak Başbakan Erdoğan’ın getirebileceğine inanıyor. Diğer umutları ise İmralı; Kandil’e ise Kürt sokağında barış için bel bağlayan yok; Kandil, barış umutları boşa çıktığında Kürt sokağının sığındığı sadece bir öfke tapınağı.
Görüştüğüm Kürt siyasetçi şöyle bir öneride de bulundu: Öcalan’ın koşullarının barış çalışmalarını yürütmeye elverişli olup olmadığını tesbit için gazetecilerin İmralı’ya ziyaretine olanak tanınsın. İmralı Cezaevi koşullarının ne kadar elverişsiz olup olmadığını ancak görerek anlayabiliriz. Adalet Bakanlığı, kamuoyunun da bunu görüp takdir etmesine fırsat tanımalı.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019