Kurtuluş TAYİZ
Terör örgütü PKK’nın 26 yaşındaki anne ve 11 aylık bebeğini tuzaklı bombayla katletmesine gelen tepkilere bakarak Türkiye’nin içler acısı durumunu da anlayabiliriz. Yeryüzünde eşine ender rastlanan bu acıyı “Şiddet nereden gelirse gelsin” diyerek geçiştirip küçümseyen bir kesim var bu ülkede. Adına kısaca “Şiddet nereden gelirse gelsin”ciler denen bu örgüt, Türkiye’yi içeriden adeta kuşatmış durumda. Siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına, medyadan akademi çevrelerine ve sanat dünyasına kadar sızan, siyasal ve toplumsal sistemin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden geniş bir örgüt bu. Farklı kimlikleri, yüzleri olsa da aynı işlevi görüyorlar; devlete ve millete yönelik saldırıları devamlı “olağan” gösterip, ülkenin birliğini dağıtmaya, içten içe çürütmeye çalışıyorlar. Dikkatle bakıldığında bu çevrelerin iplerinin ABD ve Avrupa’ya uzandığı rahatlıkla görülecektir.
Girişte bahsettiğimiz “Türkiye’nin içler acısı” durum tam da buradan kaynaklanmaktadır; kimisi milletvekili kimliğiyle, kimisi siyasi parti yöneticisi kimliğiyle, kimileri de sanatçı, akademisyen, yazar ve gazeteci kimliğiyle açık bir şekilde terörün yanında durmasına rağmen mevcut sistem bunlara yönelik herhangi bir yaptırımda bulunamıyor.
Türkiye’deki siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel sistem bu çevrelerin korunması üzerine inşa edilmiş durumda. Meclis’te grubu bulunan, asıl görevi milleti temsil olan siyasi partiler Türkiye’ye karşı terör saldırıları düzenleyen bir örgütün temsilciliğini yapabiliyor mesela. Terör örgütü militanlarının cenazelerini kaldırıp milletin katledilen evlatlarına hakaret edebiliyorlar açık açık. Ve maalesef mevcut siyasi ve hukuki düzenin alacağı tedbirler neredeyse yok gibi. Sivil toplum kuruluşu adı altında yıllardır terör faaliyeti yürüten, terör örgütü temsilciliği yapan kuruluşlara da şu ana kadar ciddi bir yaptırım getirilebilmiş değil.
Diğer yandan darbeye kalkışan, Millet Meclisimizi bombalayan, vatandaşlarımızı, kamu görevlilerimizi şehit eden hain şebekenin eylemini hâlâ savunabilen siyasi parti yöneticileri, akademisyen, sanatçılar var bu ülkede.
Eğer bir ülkede 26 yaşındaki bir anneyi, onun kucağındaki bir bebeyi katleden eylem milletvekili ve siyasetçi düzeyinde “şiddet” olarak değerlendiriliyorsa o siyasal sistem zaten iflas etmiş demektir. Bu en temel insanî değeri bile çiğnemeyi göze alabilenler varsa ve bunlara ilişkin sistem bir yaptırım üretemiyorsa o sistem baştan aşağı yıkılıp yeniden inşa edilmek zorundadır.
Bu değişimin, yenilenmenin birkaç günde olması elbette mümkün değil; fakat bu yöndeki çare arayışları da çok zayıf kalmakta. Bu çaresizliğin Türk sisteminin içine sızdırıldığını görmek gerekiyor. İşte “Şiddet nereden gelirse gelsin”cilerin aslında bir örgüt olduğunu ve sistemi içeriden çökertmekle görevlendirildiklerini kavramak gerekiyor. 11 aylık ana kucağındaki bebeği katleden cinayet şebekesinin adını bile koyamayan bir siyasi partinin, milletvekillerinin, gazete ve gazetecilerin değil bu topraklarda, yeryüzünün hiçbir yerinde insan içine çıkmaya hakkı olamaz.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019