CHP'de çözüm sürecine karşı yeni bir yaklaşım hazırlığı dikkat çekiyor. Henüz ayrıntıları ortaya çıkmış değil ama bu durum yakın zamanda ulusalcı-yenilikçi ayrışmasında da sanki bir dönüm noktası yaşanacağını gösteriyor. 

Bunu hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çevresindeki hazırlıktan, hem de eski genel başkan Deniz Baykal'ın kulislere sızan yaklaşımlarından anlamak mümkün. 
Kılıçdaroğlu ve çevresi tabandan gelen sürece destek talebi (bunda Alevi tabanın büyük etkisi var) karşısında ciddi biçimde zorlanıyor. Bir yanda tabandan gelen bu zorlama, öte yanda ulusalcıların baskısı Kılıçdaroğlu'nu "çözüm süreci"ne ilişkin bir karar verme aşamasına getirmiş durumda. 
İlginçtir tam bu noktada eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, İstanbul'daProf. Dr. Esfender Korkmaz'ın evinde, Onur Öymen, İlhan Kesici, Yılmaz Ateş, Mehmet Ali Özpolat ve Mehmet Sevigen gibi isimlerin bulunduğu bir kahvaltıya katılır. 
Şimdi gelelim kahvaltının ilginçliğine... 
Kahvaltıyı ilginç kılan Baykal'ın çözüm sürecine ilişkin söylediği yeni tespitler. Bana gelen bilgilere göre Baykal diplomatik bir dille şöyle bir kaygıyı dile getirmiş: 
"Bu süreçte yapılan çok sayıda yanlış var ama şu gerçeği de görelim. Hükümet 'pazarlık yapmadık' diyor. Öcalan, Karayılan ve BDP de bunu doğruluyor. Bu durumda kırılmalara yol açacak bir yaklaşımla hükümetin üzerine gitmemek gerekiyor." 
Sizce de ilginç değil mi? 
Bu sözler, Ankara ve İstanbul'dan kahvaltıya katılan birkaç kişiyle konuşmanın bir özeti... Daha doğrusu onların algısı... Önemli bir tespit olduğu için ben de sadece algıyla yetinmeyip bizzat Deniz Baykal'a sordum. 
Cevabı çok kısaydı: "Benim düşüncelerim, yazdıklarım ortada... Tabii siz yorum yapmakta serbestsiniz ama yeni bir şey söylemek istemem doğrusu." 
Ancak, Baykallı kahvaltıda, 111 imzalı sol siyasetçi ve aydınların bildirisine ilişkin değerlendirme, aktarılan sözlerin hiç de yabana atılmayacağını gösteriyor. Değerlendirmeyi bir CHP'li şöyle aktarıyor: 
"Türkiye'de hükümetin karşısında yer alan bir kısım sol aydının yaklaşımını anlamakta zorlanıyoruz. Öcalan veya Kandil itiraz etmiyor onlar ediyor. 'Onu da isteyin bunu da isteyin" diye bir dayatma yapıyorlar. Bunu görünce hükümete en azından bu hassas dönemde engel çıkartmamak gerektiğini düşünüyoruz." 
Anladığım kadarıyla Baykal, sürecin önemini ve vahametini görerek "yeni devlet aklı" ekseninde yeni bir tavır geliştiriyor. Belki bugün değil ama bir süre sonra bu duruşun ayrıntılarını da öğreniriz. 

Kürt sorunu ve askerler

 TSK tarihinde, toplumsal sorunların doğru analizini yapan asker sayısı bir ikiyi geçmez. Ayrıca görevleri de değil. Buna rağmen her konuda büyük uzman gibi konuşmaktan geri durmazlar. Akşam gazetesinden Şenay Yıldız'ın bir ara Türkiye'nin PKK ile Mücadele Koordinatörü de (Neden yapıldıysa?) olan emekli Org. Edip Başer'le röportajını okudum. Şaşırıp kaldım, hâlâ şöyle diyebiliyor: "Bu ülkede Kürt sorunu diye bir sorun yoktu. İttire kaktıra vatandaşın kafasına Kürt sorunu diye bir şey sokuldu." 

Bildiğim kadarıyla 2002'de Kara Kuvvetleri Komutanı olması bekleniyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, onun yerine Aytaç Yalman'ı atadı. Belki de o gelseydi 2003 sonrası darbelerin yaşandığı bir Türkiye'ye uyanacaktık. Allah korumuş... 

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2013/05/14/baykalin-istanbul-kahvaltisi-ve-cozum-sureci