Bir ülke de bireyin ve azınlığın haklarına, muhalefete  hukukla değil de çoğunluk üstünden bakılıyorsa; o ülke de temel hak ve özgürlükler muktedirlerin keyfiyetine kalmıştır.

Hukuktan uzaklaşan ülkelerin hukuk karnesi de işte  bunu ortaya koyuyor.

Türkiye uluslararası hukuk sıralamasında 119 ülke arasında 103’cü sırada yer alıyor.

Türkiye basın özgürlüğü sırlamasında 188 ülke arasında 155. Sırada bulunuyor.

Böyle olunca demokrasi ve kuvvetler ayrılığı diye  bir şey de ortada kalmıyor.

Sonuçta  insan hakları ve yaşam hakkı  yerlerde sürünüyor.

Bu sene yapılacak olan yerel seçim atmosferine girdiğimiz ortamda; aşağıda vereceğimiz insanın tüylerini ürperten rakamlardan kim sorumlu, başta iktidar ama hiç oralı bile olmuyor.

2018 yılında 440 kadın erkekler tarafından öldürülmüş.

1 Ocak 2016 ile 31 Aralık 2018 arasında en az 1184 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Bu ölen kadınlar ve yakınları  ölüm tehditleri aldıklarını, öldürüleceklerini savcılığa suç duyurusu yaptığı halde, vatandaşın can güvenliğinden sorumlu olan devlet  hiç umursamadı.

Kadınları öldürenler ya kocası ya da sevgilisi  yabancı biri değil.

Ya iş cinayetleri.

2018 yılında 1923 işçi cinayet ekonomisi soncu hayattan koparıldı.

Türkiye de her gün 5 işçi iş kazası altında ölürken,7 işçi de sakat kalarak iş göremez duruma düşüyor.

Akp’nin  17 yıllık iktidarında tam 22 bin 923 işçi, iş cinayeti sonucu  hayatını kaybetti.

İş cinayetlerinde  Avrupa’da birinciyiz  dünyada ise  ikinci sıradayız.

Daha bir ay önce Ankara’da sinyalizasyon sistemi olmadığı halde, hızlı tren seferlerinin yapılması sonucu, 9 insanımız  tren kazası altında göz göre öldürüldü. Ve hiç bir yetkili ne istifa etti ne de görevden el çektirildi.

Bir ülke de Hukuk yoksa:

 Denetim yoktur.

Saydamlık yoktur.

O ülkede iktidar hesap vermez..

O ülkede adil ve eşit bir seçim yarışı olmaz.

Hukuksuz demokrasi olmaz olur diyorlarsa, bu kıymasız köfte yapmak gibi bir şey olur.

İktidara karşı seçim kazananların görevlerini özgürce yapması ve görevini seçimle devretme imkanı verilmez. Erdoğan kendi belediye başkanlarını bir gece de görevden aldı, yani istifa ettirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamadı mı; Kürt il ve ilçelerini işaret ederek eğer o yerlerde terörle bağlantısı olanları seçerlerse, görevlerinden alırız diye.

Peki Kürt seçmenlerin seçtiği adayların terörle bağlantısı varsa, YSK  niye aday gösterilmesine izin veriyor?

Bu açıklama bile başlı başına  Türkiye’nin  hukuktan koptuğunun itirafı ve uygulamasıdır.

Son olarak  TBMM meclis Başkanı Binali Yıldırım’ı görevinden istifa ettirmeden, Erdoğan’ın  İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan  adayı göstermesi, anayasal  bir suç işlemiş olmuyor mu?

İşte HDP’li Belediye başkanlarının görevlerinden alınarak tutuklanıp yerlerine devlet memurlarından oluşan kayyımların atanması!.

HDP’li milletvekillerinin tutuklanması; İki yıldır tutuklu olan HDP eş genel başkanı Diyarbakır milletvekili Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’in tahliye kararının yok sayılması.

Hukuk yoksa O ülkede eşit vatandaşlık hukuku uygulanmaz.

Bosna Hersek’in efsane devlet başkanı Aliye  İzzet Begoviç şöyle diyor:

”Demokrasi çoğunluğun sınırsız yönetimi değildir. Esas olan çoğunluğun iradesinin hukukla sınırlandırılmasıdır.”

Bir toplum hukukla yönetilmiyor, mahkemeler talimatla karar veriyor, medya özgürlüğü yoksa o ülke de hukuk guguğa dönüşmüş demektir.

Seçim atmosferine  girdiğimiz bu süreçte tam bir hukuksuzluk almış başını gidiyor.

Hatırlatalım Anayasa Mahkemesinin (AYM) kararlarını uygulattırmayan ve tanımayan Mehmet Altan davasında görüldüğü gibi, altı ay sonra uygulatan,AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği tahliye kararına bizi bağlamaz diyen bir zihniyetin, niyetini sorgulamaya gerek yok, her şey ortada..

Birde Cumhurbaşkanı kalkıp dünyada demokrasiyi uygulayan istisnai ülkelerden biriyiz, demiyor mu?

Türkiye demokrasi ile yönetiliyorsa bu ülkeye yabancı sermaye niye gelmiyor; Türkiye’nin en varlıklı ve eğitimli kesimi olan  bu ülkeden neden  göç ediyor?

Yargıya güvenin dip yaptığının işte açıklamaları: Yargıtay Başkanı, Yargıya güvenin yüzde 70’den yüzde 30’lara düştüğünü, Adalat Bakanı daha vahimini söylüyor Abdulhamit Gül, Yargıya güvenin yüzde 60’dan yüzde 20’ye düştüğünü itiraf etmeleri, dış güçlerin komplo teorileri mi bunlar?

Yazımızı bir hukuk sorusu ile düğümleyelim; hukuktan uzaklaştıkça bu ülkeyi kaosa sürüklersiniz, hukuk mutlaka bir gün herkese lazım olacak!.