Melih ALTINOK
Hasan Cemal’i medyada “eski tüfek” denenlerden ayrı tutarım.
Yasemin Çongar’ın harika tabiriyle mavi yengeç gibi kabuk değiştiren Türkiye’ye katkısı büyüktür. Zira, bu değişime “yetmez ama...”larıyla destek veren sol demokratların dönüşümünde etkili oldu.
Özellikle Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim ve Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım isimli “ilk”niteliğindeki kitaplarıyla, son üç beş yılda “başka bir sol mümkün” diyenlerin cüretini harladı.
Onu, ortodoks soldaki mevzilerini terk edip demokratlığa terfi eden pek çok aydından ayıran da, değişen siyasi tavrını savunurken “dününün” yükünden kurtulma basireti gösterebilmesidir.
Kendisiyle yüzleşeceklere, Marx’ın deyimiyle, geçmiş kuşakların bıraktığı mirasın üzerlerine bir kâbus gibi çökmesinin “kaderleri” olmadığı hatırlattı.
Türkiye solunun tam göbeğinde şekillenen bireysel tarihini reddetmedi ama kıyasıya eleştirdi. Samimi bir özeleştiri verdi.
Dünkü “sicillerine” rağmen, “dün de bugün de doğruydum” diyenlere karşılık, “dün yanlış yaptım ama süreç içinde değiştim” diyebildi.
Anasından ebedî ve ezelî haklı doğmuşların aksine, bugünkü değişimini, dününü haklılaştırmak için kullanmadı. Geçmişinin hatalarını bugününü inşa etmek için eleştirdi.
Bu yönüyle de Hasan Cemal, somut gündemle ilgili zaman zaman farklı düşsek de daima hakkını vereceğim bir ustadır.
Peki, Hasan Cemal ne değildir
Bildiğiniz üzere, Kürt sorunu üzerinde yıllardır kalem oynatan ve sözü de dinlenenleri bazen eleştiriyorum.
Ceberut devlet refleksini terk eden, reform yapan, diyalog kanallarını açan bir siyasal iktidar devrinde,“ezilenlerin haklı şiddeti” formülasyonlarının, savaşa gerekçe bulmak anlamına geldiğini iddia ediyorum.
Mesela savaşan taraflar masa başındayken, ya da havaya itidal hâkimken, 12 askerin öldürüldüğü gün demokratik özerklik ilan edenleri en azından siyasal iktidar kadar eleştirebilmeli diyorum.
Cemal kuşkusuz ki, “barış” derken, anti-militarizm güzellemeleri yaparken bir yandan da açıkça“gerillanın” sırtını tapışlayanlardan olmadı.
Hükümet takdire şayan bir siyasi risk alıp çözüm için İmralı ile görüşmeye başladığında, PKK çevresine“at pazarlığı şeklinde gelişen müzakerede bir barış uğruna ulus-devlet talebinden nasıl ricat edersiniz” diyerek savaşa can da pazarlamadı.
Ama Cemal, Kürt kamuoyu ve örgütlü siyasileri üzerindeki etkisini, daha radikal barış çağrıları için de kullanmadı. Yapabilirdi ve etkili de olurdu.
Bilemiyorum, potansiyelin altında kalan hakkaniyetli eleştiri performansı “mahalle baskısı”yüzünden mi düşüktü?
Yoksa egemen Kürt siyasal hareketi nezdindeki itibarını mı korumak istiyordu.
Ama her ne olursa olsun, hakkındaki bu ya da başka eleştiriler ancak fikrî düzeyde bir tartışmanın konusu olabilir.
Dolaysıyla, kendisiyle ilgili beklenti eşiğimizin yüksek olmasından kaynaklanan benzeri eleştirilerin, Cemal’in Milliyet’teki yazılarına ara verilmesinde etkili olduğunu düşünmek bile çok rahatsız edici.
Cemal’in patronu kim?
Bu mevzuda da, dönüp ilk elden suçlananlara, yani hükümete bakalım.
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik açık açık “Başbakan hiçbir zaman gazetenin patronuna telefon ederek, ya da kurmayına telefon ettirerek ‘Şu yazar yazsın ya da yazmasın’ demez. Bu Başbakan’a yönelik bir iftiradır. Hasan Cemal yazmasın diyen kim?” diyor.
AK Parti’nin bir diğer önemli ismi Yalçın Akdoğan iddialara karşı hodri meydan deyip adres gösteriyor. “Kim kimi aramış, kim kime ne söylemiş, ne olmuş” diyerek merak edenlere, “üstüne gidin, araştırın” diyor.
İddialar ortada, muhataplarının “yüzleşelim” yanıtları da. Bu durumda AK Parti cephesinden gelen“reste” karşılık vermek icap etmez mi?
Başıma gelse ya da bir arkadaşım işten kovulsa faili merak ediyorsam, önce bu fiile karar veren patronaja, yayın yönetmenime sorarım.
“Hükümet gık demeden size hık dedirten hassasiyetinizin nedeni ne” derim.
“Sözleşmemizde ya da ‘hukukumuzda’ ticari ilişkilerinize zarar verebileceğimi hissettiğinizde beni susturma maddesi de var mı” sorusunu dillendiririm.
Ama tabii, alacağım “gerçek” yanıt, “hükümet baskısı” kadar prestijli değilse ve bunu yazabileceksem üstüne giderim.
Okurları olarak Hasan Cemal’den mahrum kalmak istemiyoruz, bir an önce köşesine dönmeli.
Onun mağduriyetini “ezeli düşmanına” çakmak için tepe tepe kullananlar, “Cemal’e yazdırmayanlar nasıl barışı tahsis edecek” deyip çözüme bahane bulanlar ise, köşelerinde dört dönüyorlar.
Üstelik ilginçtir, onlar umacıları kastetseler de, “yazdırmayan” dediklerinde ilk aklımıza gelen patronlarının köşelerinde. Dört köşe...
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019