Ömer Ahmet ÖZEREN
Bursa,11.10.2014
İki asker refakatinde bindiğim asansör beşinci katta durdu. Asansörden inerek tam karşımızda “Emniyet Amiri” yazan kapıya doğru yöneldik. Etrafa şöyle bir göz attığımda hiç de yabancı gelmemişti bana.
…
1980 yılı “Tariş Direnişi” günleri.
Faşist terör nihai hedefe ulaşmak için hız kesmiyordu. Renault Fabrikası’nın bakımcı kadrosunda elektrikçi olarak üçlü vardiyada çalışıyordum. Ve o gün öğle vakti sendikadaydım yine. Bina 24 saat Siyasi Şube ekiplerince gözleniyordu o zamanlar. Hava oldukça soğuktu. Mesai saatim yaklaştığından ayaklanmıştım ki pencereye doğru döndüğümde yüzlerce bildirinin kar tanesi gibi yere indiğini gördüm. Vakıflar İşhanı’ndan atıldığı belliydi. Servisimi kaçırmamak için hızla merdivenlere yöneldim, ana bina kapısından çıktığımda yerdeki broşürlere göz ucuyla bakmıştım: “Yaşasın Tariş Direnişimiz-İGD” yazıyordu. Üzerimde kısa kapüşonlu, kürklü, haki bir mont vardı. Yanı sıra genç olmam ve bu bildirilerin atıldığı işhanından çıkıyor olmam nedeniyle potansiyel suçluydum zaten. Ki, Tayyare Sineması’na yaklaştığımda arkamdan iki kişi koluma girdi ve biri cebime bir şey sokuşturdu. İki resmi, iki sivil dört polis, “Bu bildirileri sen attın” diyerek cebime kendi koyduğu bildiriyi çıkararak ısrarla bana göstermeye çalışıyordu. “Onları siz koydunuz, ben işçiyim, Reno Fabrikası’nda çalışıyorum, bu bildirilerle ilgim yok” desem de boşaydı. Sendika binasının tam karşısında hazır bekleyen polis minibüsüne yaka-paça bindirildim. Ancak, polisler örgütlüydü ve Pol-Der’li demokrat polisler de vardı. Nereye götürüleceğim konusundaki (Çarşı Karakolu mu, Emniyet Müdürlüğü mü) tartışmalar sonucu Emniyet Müdürlüğü beşinci katına getiriliyordum. Siyasi Şube Müdürü (bildiğim kadarıyla demokrat biriydi) yoğunluktan bunalmış bir şekilde ufak bir sorgulamadan sonra Çarşı Karakolu’nda bir gece nezarette kalmama hükmederek ertesi günü savcılığa çıkarılmamı emretmişti. Sabah 09.30’da Heykel’deki Adliye kapısında Avukat Ahmet Hilmi FEYZİOĞLU karşılamıştı her zamanki sevecenliği ile... Salıverildim tabii...
…
…
Kapı girişinde beklerken, elindeki dosya ile içeri girmişti askerlerden biri. “Nedir bu” diye sordu amir. “Dosya içersinde yazıyor, İstanbul’dan getirdik” dedi asker. Sarı zarfı açan Polis Müdürü, yorgun (!) bir bıkkınlıkla: “Bu da onlardanmış” diyerek askerlere gidebileceklerini söyledi. Melbusat torbası elimde beklerken dışarıya doğru seslenerek: “Alın bu o…çocuğunu, diğerlerinin yanına götürün” dedi. Oldukça iri iki kişi elimdeki kelepçeyi çıkararak “Gel bakalım asker efendi” diyerek asansör kapısına getirdiler ve bir kat aşağı indik. İner inmez; “Bir parça bez getirin” diye seslendi esmer, bıyıklı, ablak suratlı olan. Bu arada meraklıca etrafa bakarken, hastanelerdeki ameliyathane kapılarına benzer bir kapı gördüm. Üzerinde sarmal yılan işareti vardı. Hafifçe başımı kaldırdığımda ise kapının tam üstünde büyük harflerle: “BURADA ALLAH YOKTUR” yazıyordu. Gelen bez parçası ile gözlerim bağlandı ve sanıyorum yılanlı kapıdan içeri sokuldum. Girdiğim anda göğsümün ortasına yediğim yumruklarla nefessiz kalarak yere yıkıldım. Tabii, “hain asker” çok kibar kalıyordu, diğer küfürler eşlik ederken.
“Arkadaşlar helva alacağız para topluyoruz” sesi ile irkildim. Sabah mıydı bilmiyorum. Bana geldiğinde param olmadığını söylediğim kişi (Mehmet ÜNLÜ): “Önemli değil, sen de yersin” demişti. Zamanla karanlığa alışan gözlerim bez altından -biraz da elimle aralayarak- etrafı kolaçan etmeme olanak sağlamaya başlamıştı. Oturduğumuz yer zemindi. Küçük bir oda içinde yan yana onbir kişi vardık. İlk baktığımda tanıdık sima görememiştim. Sonraları dikkatlice baktığımda tam karşımda bağdaş kurmuş oturan, sakalları uzamış, sendikadan gördüğüm Hasan ÖZTÜRK’ü tanıdım. O esnada sol böğrüme öyle bir dirsek yedim ki nefessiz kaldım bir an. “Ne yapıyorsun, açma gözlerini, dayak mı yemek istiyorsun” diye kibarca (!) uyaran, sonradan tanıyacağım sevgili Mehmet TAN’dı. Onun yanında ise kızıl sakalı ile Fevzi ERTİN (yine sonradan tanıyacağım) oturuyordu.
“Bakar mısınız” diye bir ses duyduk yüksekçe. Gelen yanıtı tahmin edebilirsiniz (……………………) “Tırnak makasınız var mı acaba, ayak tırnaklarım çok uzadı da” demişti, O ses... Şaka gibiydi. Ve tırnak makası alamamıştı tabii, her ne kadar komiser emeklisi çocuğu olduğunu söylese de Zekeriya ÇÖLOK... Ne ile yetindiğini de siz bulun artık...
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2014 sonrası ülkenin tüm ayarları bozuldu 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolMHP umut olabilir mi? 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMahkeme kararından bir parti ve bir iktidar çıkabilir 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKülliye ve mirasta eşit paylaşım… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKurultay kararı öncesi CHP… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİOtoriterlik ve Medya 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
16.06.2021
18.04.2021
5.09.2020
2.02.2020
10.12.2019
20.12.2018
18.09.2018
9.02.2018