Bazıları kabul etmekte zorlansa da AK parti iktidarının 2011, hatta 2013’e kadar elde ettiği seçim başarıları, halkta karşılığı olan icraatların bir sonucuydu. Hukukta, fikir özgürlüğünde, ekonomide önemli adımlar atılmış, AB’ye tam üyelik gibi ciddi bir hedef ortaya konulmuştu.
Eğer AK Parti iktidarı, ortaya koyduğu bu hedeflerden ve bizzat kendi ilkelerinden vazgeçmeseydi, belki de bugün başka bir Türkiye’yi konuşuyor olacaktık. Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) iç hukukumuzun bir parçası haline getirilmesi için yapılan anayasa değişikliği, 2004 yılında CHP’nin de desteği ile bu iktidar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sonrasını hepimiz biliyoruz, aynı AK Parti iktidarı “AİHM kararlarına uymuyoruz da tanımıyoruz da…” noktasına gelmiştir.
Dün bizimle birlikte hatta bizden sonra yola çıkan pek çok ülke hem ekonomide hem de hukuk ve demokratik değerlerde bizi çoktan sollayıp geçtiler. Bizimse bir tek sermayemiz var, hamaset… Ekonomimiz her geçen gün biraz daha kötüleştikçe, hukukta, şeffaflıkta, özgürlüklerde üçüncü ülkeler kategorisine düştükçe anında ‘hamaset makinesi’ni çalıştırıp “Biz ekonomide dünyanın parmakla gösterilen ülkesiyiz” sloganları eşliğinde herkese hava atmaya bayılıyoruz.
Her ne kadar ‘ekonomide uçuyoruz’ masalları anlatsak da gerçeklerin hiç de öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Mesela ekonomide pembe tablolar çizen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu yıl sonu itibariyle enflasyon hedefi yüzde 20. Sene sonu geldiğinde bu rakamın yüzde 30’lar civarında olduğunu hep birlikte göreceğiz. Ayrıca yüzde 20 enflasyon da başarı filan değil.
Övünerek anlattığımız bu rakam, AB ülkelerinin tamamının enflasyonuna eşit neredeyse… Bu ülkelerin hemen hepsinde enflasyon yüzde 1 ve 2’ler civarında. Daha dün AB’ye giren Bulgaristan ve Romanya’da bile enflasyon yüzde 1.5 ya da 2 oranında.
Bazen inanmasak da kendimize gaz vermeyi öylesine abartıyoruz ki kendi kendimizi kandırmaktan bile çekinmiyoruz. Adaletin terazisinin biraz daha bozulduğu, adalete güvenin diplerde seyrettiği son dönemde, Adalet Bakanı, neredeyse her gün “Biz hukukun üstünlüğüne dayalı bir h9ukuk devletiyiz, yargımız bağımsız ve tarafsızdır” benzeri açıklamalar yapabiliyor.
Oysa biliyoruz ki hiçbir demokratik hukuk devletinde, bakanlar çıkıp “Biz hukuk devletiyiz” diyerek propaganda yapma ihtiyacı hissetmezler. Çünkü o ülkenin insanları, hukuk devletinin varlığını hayatlarında hissederler ve bizzat yaşarlar. Ama bizim ülkemizde yargının üzerinde ağır bir siyaset gölgesi olduğu için, yani yargı bağımsızlığını büyük ölçüde kaybettiği için devleti yönetenler vatandaşlara her vesileyle Hz. Ömer adaletinin faziletlerini anlata anlata bitiremezler. Aslında onlar da bilirler ki adalet çoktan bizi terk etmiştir.
“Avrupa bizi kıskanıyor” diye yeri göğü inlettiğimiz Türkiye’nin fotoğrafına bakar mısınız… Ülkenin neredeyse yarısı açlık sınırının altında bir gelirle yaşama mücadelesi veriyor.
Hukuk devleti olma vasfını kaybettiğimiz için belediye başkanları, iş insanları hiçbir kanıt ve belge olmadan içeri atılıyor. Bu da yetmiyor, karısını, çocuklarını itirafçılığa zorlayarak kanıt oluşturmaya çalışıyoruz.
Maalesef yargının dramatik bir şekilde itibar kaybettiğini, adalete güvenin yerlerde süründüğünü gösteren halihazırdaki Türkiye fotoğrafı, gerek içeride gerekse dış dünyada bir ‘vesayet’ algısı yaratıyor ki bu hepimizi derinden yaralayan bir durum.
Ve her şey öylesine göstere göstere yapılıyor ki Allah’ın bahşettiği bir akla sahip olan herkes, bütün bunların Ekrem İmamoğlu’nun siyaseten önünün kesilmesi için yapıldığını görüyor. Yarın gerçekten ciddi bir yolsuzluk ortaya çıksa, artık kimse buna inanmayacak. Sanki iktidar, bu operasyonların hukuki değil, siyasi olduğunu toplumun zihnine adeta nakşetmek için özel bir gayret sarf ediyor…
Şimdi de doğrudan CHP üzerinden başka bir operasyon deneniyor. Bu partiye kayyım atanma ihtimalini de içeren ‘mutlak butlan’ davası bugün başlıyor. Öylesine absürt bir dava ki bir ülkenin böylesine oyuncak haline getirilmesi insanın içini acıtıyor.
Çok basit anlatımla ifade edelim; ülkede yapılan bütün seçimler, buna partilerin kongreleri de dahil, hepsi Yüksek Seçim Kurulu’nun denetiminde yapılır ve son karar yine YSK tarafından verilir. YSK’nın verdiği karar, başka hiçbir mahkeme tarafından denetlenemez ve değiştirilemez. Mesele bu kadar açık ve netken neden böyle bir yola tevessül edilir doğrusu anlaşılır gibi değil…
İktidar dahil kimse, “Bu bizi ilgilendirmez, yargının meselesi” diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışmasın. AK Parti, iktidarının özellikle son on yılında ortaya çıkan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bir şekilde bakmalı. Çünkü ülkede yaşanan bunca hukuksuzluğun, adaletsizliğin, hukuku yok sayan operasyonların faturası sonunda AK Parti’nin hanesine yazılır. Çünkü ülkeyi o yönetiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025
24.03.2025
10.03.2025
11.02.2025
5.02.2025