Roni MARGULIES
İnsanı Tanrı’nın şıp diye bugünkü haliyle yarattığına inananları anlamak zor değil.
Gerçek hikâye gerçekten de çok uçuk çünkü.
Eğri oturup doğru konuşalım; durup dururken ortaya çıkan tek hücreli bir yaratığın değişe değişe 100 trilyon hücreli bana dönüşmesini mi anlamak kolay, bilinmedik bir gücün birkaç günde dünyayı yarattıktan sonra beni bu halimle yaratıp yedinci gün dinlendiğine mi inanmak?
Tamam, ikisi de insan beyninin algılama kapasitesini zorluyor, ikisini de akıl almaz, ama vallahi ikincisine inanmak daha kolay.
Oysa gerçek, o tek hücrenin dört milyar yılda bana, lüfere ve papatyaya dönüşmüş olması!
Üstelik, akıl almaz değil, aklımız almış, sürecin nasıl olduğunu, niye ve ne şekilde geliştiğini tüm ayrıntılarıyla biliyoruz. Bilemediğimiz tek tük eksik kısımlarını da her geçen gün buluyor, tamamlıyoruz.
Her çocuk (insan çocuğu, lüfer çocuğu, papatya çocuğu) nasıl bir yaratık olacağını belirleyen genlerinin yarısını anneden yarısını babadan alıyor; anne ve babanın genleri kopyalanıp çocuğa geçiyor. O nedenle lüferin oğlu lüfer oluyor ve ben babama çok benziyorum.
Genler kopyalanıp çocuğa geçerken bazen fotokopi hataları oluyor. Bir gen ‘mutasyon’a uğruyor, farklı geçiyor çocuğa. O gen önemsiz bir gen olabilir, o zaman pek bir şey değişmiyor. Ama çocuğun önemli bir özelliğinin değişik olmasını sağlayan bir gen de olabilir; o zaman çocuğun rengi farklı, boyu uzun veya dişleri sivri olabilir.
Bu farklılık nedeniyle çocuk çevreye daha zor uyum sağlayarak yaşam mücadelesinde sorunlu hale gelebilir. O zaman zaten erken ölür, az ürer ve o gen yok olur gider. Ama tersi de olabilir. Rengi değiştiği için onu yiyen hayvanlara görünmez hale gelebilir, boyu uzadığı için daha yüksekteki yapraklara erişiyor olabilir, dişleri sivri olduğu için palamut yiyebilecek hale gelebilir. Yani çevresine daha uygun, yaşam mücadelesinde daha avantajlı bir duruma gelebilir. O zaman uzun yaşar, daha çok ürer ve zamanla o gen nüfusun bütününde mevcut olur. Yeni bir hayvan türü çıkmıştır ortaya. Daha iyi, daha kötü filan değil, çevreye daha uyumlu bir hayvan.
‘Doğal seçilim’ olmuştur.
Gen mutasyonları hep oluyor. Çoğunun hiçbir sonucu yok. Ama yaratığın doğal çevresine daha uyumlu olmasını sağlayan mutasyonları doğa, bir anlamda, “seçiyor”.
Evrim süreci aşağı yukarı bundan ibaret.
Nezle virüsü bizim gibi yılda bir üremiyor ve ürediğinde tek bir çocuk doğurmuyor. Her gün üreyip milyonlarca çocuk üretiyor. Dolayısıyla, çok sayıda yeni mutasyon oluyor. Ve bunlardan pek çoğu virüse yeni bir avantaj kazandırıyor, çevreye (yani insan vücuduna) daha uyumlu ve biraz farklı bir virüs haline gelmesini sağlıyor. Virüs evrimleşiyor.
Nezle gibi basit bir sorunla, üstelik nedenini gayet iyi bildiğimiz bir sorunla, bu yüzden bir türlü başedemiyoruz. Bir ilaç buluyoruz, “Tamam, bu sefer oldu” derken, herif değişiveriyor, bulduğumuz ilaçtan etkilenmeyen farklı bir virüs haline geliveriyor.
Ağaçlarda yaşayan, dik durup yürüyemeyen, maymuna benzer bir hayvan milyonlarca yıl boyunca çeşitli mutasyonlar geçirerek iki ayak üzerinde yürüyen, kılsız, büyük beyinli, konuşabilen, çok sosyal bir hayvana dönüşmüş.
Değişimin her aşaması, yürümek, kılsızlık, büyük beyin, konuşmak, sosyallik, o hayvana o günün çevre koşullarında bir avantaj sağlamış, kalıcılaşmış.
Ve büyük beyin o kadar büyümüş ki, geri bakıp bu süreci merakla izleyip çözecek, anlayacak hale gelmiş!
Bunların hiçbiri “teori” değil. Yerçekimi kanununu ne kadar iyi biliyor ve anlıyorsak, evrim sürecini de o kadar biliyor ve anlıyoruz. Genleri, mutasyonları, mutasyonun niye ve ne kadar sık olduğunu, hangi genlerin ne zaman değiştiğini, şempanze ile insanın ortak atasının ne zaman farklılaşmaya başladığını, ondan sonra ne tür hayvanların nasıl değişerek insana doğru evrildiğini biliyor ve anlıyoruz.
Bu bilgi Tanrı fikriyle çelişir mi?
Zurnanın zırt dediği yer, bazıları için, burası.
Amerikan üniversitelerinde evrim dersleri veren koyu Katolik profesörler çelişmediğini düşünüyor besbelli.
Amerika’nın cahil çoğunluğu ise, çeliştiğini, evrimin sadece bir “teori” olduğunu düşünüyor.
Bir şey doğruysa, neyle çelişip neyle çelişmediğini o başka şeye inananlar düşünmek zorundadır.
Beni ilgilendirmez.
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023