Sezin ÖNEY
Bugünün Türkiyesi’nde tam olarak ne oluyor?
Ne yaşıyoruz biz?
Birçok detayı, üzerimize sağanak gibi 21. yüzyılın ikinci çeyreğine günler sayarken yağan olayları takip edip anlamaya çalışıyoruz. Türkiye’nin 21. yüzyılın ikinci çeyreğine günler sayarken yaşadığı, bir metamorfozun mücadelesi ve çekişmesidir: “Mutlakiyetçiler” ve “Cumhuriyetçiler” arasında geçen ve Türkiye’nin ruhu için verilen, bu yüzyılın geri kalanında nasıl bir yer, toplum, ülke olacağımız ve olamayacağımızın mücadelesidir.
Mutlakiyetçiler, merkezi otoritenin tek bir odakta toplandığı; iktidar gücünün, yargı, yasama ve seçim; diğer bir deyişle, denge ve denetleme yoluyla “değiştirebilme gücü” ile sınanmadığı bir düzene inanır ve böyle bir sistemi desteklerler. Mutlakiyetçi sistem, hiçbir kurum veya bireyin, gerçekten “değiştirebilme”, “sorgulayabilme” gücüne sahip olamadığı, gücün tek elde sınırsız ve biçimde toplanabildiği bir düzendir. “Tek el”, monarşik olabilir, ailevi veya aynı klik içinde nesilden nesile kan bağı veya benzeri akrabalık/ortaklıklarla devredilebilir, tek bir odakta toplanabilir. Fransa Kralı XIV. Louis’nin 17. yüzyıl ortasında sarfettiği, “L’état, c’est moi” (Devlet, o benim) gibi bir anlayıştan bahsediyoruz. Mutlakiyetçilik, tarihteki herhangi bir “yekpare güç, tek lider” fikrinden, “devletin” varlığı ile ayrılıyor. Ortada bir “devlet” de olmalı ki; tüm kurumları ve bürokrasisi ile, o “mutlak güç”, “tek bir bütün”, “tek bir vücut” imişçesine hareket edebilsin. Elbette mutlakiyetçilikte, “kusursuz bir bütünlük” söz konusu olmalı: farklı sesler, düşünceler ve tabii ki, “denge ve denetleme mekanizmalarının” herhangi bir biçimine hoş bakılması söz konusu olamaz. Mutlakın içine eritilemeyen, her zaman ve her şekilde potansiyel bir tehdittir: sadece açıkça muhalif olan değil, kontrol edilemeyen her türlü düşünce ve birey, “mutlakı” bozacak “varoluşsal tehdit” haline gelir.
Türkiye, ilk önce Haziran 2015 seçimleri ve ardından da Kasım 2015 seçimlerine giden kanlı dönem; ardından 2016 Darbe Girişimi, 2017’de Başkanlık Referandumu ile, “mutlakiyetçilik” sürecine girdi.
Farklı mutlakiyetçi kişi ve gruplar, bir kartopuna tutunup da çığa dönüşürcesine, “metamorfozu”, mutlakiyetçilikten yana tamamlamak üzere birleşiyorlar. İronik biçimde; son günlerde, “mutlak butlancılar” olarak adlandırabileceğimiz grup da, tam bu hukuki terime denk düşercesine “mutlakiyetçi”. Mutlakiyet vuku bulsa, onlar da “mutlu mutlakiyet peykleri” olup, Satürn’ün halkaları imişçesine ekseninde dönmek üzere ana gezegenlerinin yörüngesine oturacaklar.
Öte yanda ise, “mutlak” dışında, “göreceli”, bakanın gözü ve deneyimine dayanan; en önemlisi, bundan dolayı da, eşitlik, dayanışma ve özgürlüğe-bir başka “çoklu güce” inanan bir “Cumhuriyetçi” yönelim var.
Osmanlı İmparatorluğu içinden de, “Cumhuriyetçi”; bireye dayanan, tek bir insanın olabileceğinin en iyisi olabileceği idealini ve hatta “rekabetçi demokrasi” iddiasını 80 yıl önce (1945’te Nuri Demirağ’ın “Milli Kalkınma Partisi”ni kurması ile) çıkaran Türkiye Cumhuriyeti, 21. yüzyılın ikinci çeyreğine ilerken bu ideali yerle yeksan ediyor.
Tam o noktada, tarihin ana aksını taşıyan “Cumhuriyetçiler”; toplum karşı çıkıyor. Türkiye’deki “toplumsal muhalefet” olarak adlandırdığımız kitle, yüzde 60-70’e yaklaşan bir “Cumhuriyetçi” refleksi temsil ediyor.
Toplumsuz ve halksız (mikro güç odaklarının makro güç odaklarına bağlı-bireyi ezen) “mutlakiyetçilik” ve 21. yüzyılın ikinci çeyreğine gelmişken de, bireyin iradesi, zekâsı, yapabilirliği-olabileceğin en iyisi; yaratıcılığın en iyisi ve mutlak vasatlık arasında bir seçimi yaşıyoruz.
Mutlak vasatlıkta, nefes alınsa da; yaşanmaz. Mutlakiyette de, birileri yaşar ve diğerleri sadece nefes alır.
Cumhuriyetçilik; “olabileceğinin en iyisi olma” şansını ve imkânını veriyor ve sağlıyor her kişiye : “Mutlakiyet” ise, sadece “bağlantıları” kadar olma şansını ve imkanını veriyor.
Eğer ki, “Osmanlı” konseptinde kalırsak “tebaalaşmadan vatandaşlaşmaya giden yolda” 19. yüzyıl ve öncesinde çok can veren var…
Şimdi; neden tarihin aksını Osmanlı İmparatorluğu’nda bile olmayan bir “yalana” kırmaya ve “Mutlak-i Musmutlak” bir yekpare iktidar olmaya doğru gidiyoruz?
“Mutlak-i Musmutlak” bir azınlık (yüzler, belki binler, onbinler); 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde tüm bir toplum, toplumlar; milyonlar ve ötesi belki üzerinde hegemoni kurabilir mi?
Mutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024