Sezin ÖNEY
Türkiye gibi geçmişiyle hesaplaşma sorunu olan, kritik suçların faillerinin hep meçhul kaldığı, gazeteciliğin her daim artan ve ancak göreceli azalan biçimde baskı altında olduğu ülkelerde, politik işlerin nasıl yürüdüğü döner dolaşır “üst akla” dayandırılır.
Üst akıl, genelde ABD’de kurgulanır, Avrupa’ya paslanır ve Türkiye’deki güç odakları tarafından uygulamaya konur diye tahayyül edilir.
Oysa, Washington’u tanıdıkça, aslında Türkiye’nin orada ne kadar az konu olduğuna tanık olursunuz. Bir avuç Türkiye uzmanı ve Türkiye kökenli dışında politika uzmanı hariç (son dönemde artan ilgiye rağmen), sevgili ülkemiz üzerine pek de konuşulmaz. Neticede, Türkiye, dünyadaki birçok ilgilenilen ülke arasında sadece bir tanesidir.
Evet, ABD’de seçim öncesi, Türkiye ile ilgili olasılık senaryoları konuşulmuştur. Neticede, Amerika’nın politik kültürü, işini şansa bırakmayı sevmez. Önünü görmek ister.
Ancak, ABD’de Türkiye’ye yönelik konuşulan senaryoların, “bundan sonra da bu ülkenin kaderi böyle olsun” diye aynen uygulamaya konamaz; hele bu devirde.
Ne ABD, ne Avrupa ve ötesi…
Acı gerçek şu ki, “üst akıl” diye bahsettiğimiz, Türkiye’ye özgü akılsızlıklardan, dar kafalılıktan başka bir şey değildir.
Medyanın, ağırlıklı olarak siyaseti yönlendirmek için çalıştığı; siyasetinin çok önemli bir kısmının ise, medyanın yönlendirme gücü karşısında çaresiz olduğu bir durum sözkonusuysa, bir avuç çok da “üst akıl” olmayan insanların itelemesi, ötelemesiyle Türkiye siyaseti, bir oraya bir buraya savrulur tabii.
Sıradan insanların iradelerinin, yönelimlerinin, düşüncelerinin hiçe sayılmasıdır aslında olup biten.
Partizanlaşmış gazeteciler veya “aydınlar”, bir tür siyaset müteahhidi gibi çalışırlar. TOKİ usulü, köşeler yoluyla parselle, yap sat keyfini sür tarzı bir düzendir bu.
“Üst aklın” adı değişir, kendi değişmez.
İstanbul’da bir yerlerde oturup, “işte Türkiye böyle kurtulur” diye bir tez ortaya atılır; sonra da bu tez, sürekli söylene söylene sonunda koca bir ülkeyi yavaş yavaş uyuşturmaya, sersemletmeye başlar. O kadar çok yinelenir ki, sonunda başka bir mümkünat, imkân, çıkış yolu düşünülemez.
Siyaset arenasında da, tek dert iktidar, politik güç olduğu ve ilkeler, prensipler, geçmişle yüzleşme- hesaplaşma, özeleştiri gibi mevhumlar sadece lafta olduğu için, algı rüzgârı nereden eserse, oraya bükülür politikacılar da.
O nedenle, büyük değişimler, gerçekten köklü dönüşümler gerçekleşemez Türkiye’de. Herşey çok yavaş ilerler; bir arpa boyu yol gittik derken bakmışsız ki, adım adım da geri kaymışsız.
Farklı, şaşırtan, şok ederek düşündüren, alışılmadık olana Türkiye’nin egemen “üst akıl” dünyasında yer yoktur. Hep basmakalıp, aynı, birbirini yineleyen tezler ileri sürülmelidir ki, tekrarlana tekrarlana kendi gerçeğini oluştursun.
Yinelenerek “mutlak gerçeklik” hâline dönüşen “üst akıl tezi”, tezin açıklarının, olası tuzakların tartışılmamasına neden olur. Farklı düşünceye, “ama işin bu boyutu da var” yaklaşımına dayanılamaz çünkü. Gerçek zekâ, insanı heyecanlandıran yeni bilgiye tahammül yoktur.
Ve üst akıl dünyasında filozof Michel Foucault çok popülerdir de, herhalde Türkiye’de yaşasa, “üst akıl dünyasının” nefret objesi olurdu.
Demişti ki Foucault
“Entelektüelin rolü, başkalarına ne yapmaları gerektiğini söylemek değildir. Bunu hangi hakla yapabilir? Entelektüellerin son iki yüzyıl boyunca formüle etmeyi becerdikleri bütün o kehanetleri, umutları, uyarıları ve programları hatırlayın; bunların, şu an görebildiğimiz sonuçlarını getirin gözünüzün önüne. Entelektüelin işi, başkalarının siyasi iradesini şekillendirmeye değil, kendi alanında incelemeler yapmaya, olguları ve varsayımları yeniden sorgulamaya, alışkanlıkları, davranış ve düşünüş tarzlarını yeniden düzenlemeye, basma kalıp inançları yok etmeye, kuralları ve kurumları yeniden tartmaya, spesifik entelektüel rolünü oynayarak yaptığı bu sorunsallaştırma temelinde, yurttaş olarak oynadığı rolle, siyasal bir iradenin oluşum sürecine katılmaya yaslanmalıdır.”
Ama siyasetçilerin omuzlarına konmuş filozof kral ve kraliçeler olmak varken… Kim emek verip, zanaatkâr gibi bilgi üretir?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024