Sezin ÖNEY
Bugün bir masal anlatacağım; her gün politika okuyup, düşünüp yazıyorum. Bugünse, politikanın bugün başaramadığı bir şey için; canı yanan, canını kaybeden çocukların acısına karşı çıkmak için yazıyorum. Babasını, annesini, arkadaşlarını, yakınlarını çatışmada kaybeden çocuklara ümit vermek; kurban verdiğimiz çocuklara ise hayatın güzel yanından bir ağıt yakmak için…
Sevgili Çocuk, Zaroke Delal,
Bu mektup, benden tüm çocuklara… Benim gibi yazı yazan insanlar, hep siyaseten güçlülere mektup yazıyor genelde; politikacılar, komutanlar, ülkeleri, silahlı insanları yönetenlere çağrıda bulunuyorlar. Ama ben, herkesten güçlü birine, sana yazmak istedim; sana bir hikâye anlatmak istedim. Herkesten güçlüsün çünkü sen geleceğe sahipsin.
Sana anlatacağım hikâye, bir Türk’ün ve bir Kürd’ün hikâyesi. Korkma hüzünlü ve acıklı bir hikâye değil. Tersine çok güzel, çok neşeli, hayat dolu bir hikâye. Yaşam üzerine bir hikâye; sen geriye baktığında, bu iki halkla ilgili hep çatışma, zıtlaşma dolu şeyler duyabilirsin.
Veya kardeşlikten de bahsedenler olur arada. Ama hiç anlaşmayan kardeşler de var –benim sana anlatacağım başka bir şey. Çok sevmekle, anlaşmak, beraber yaşamakla; sevmeyi seçmekle ilgili bir şey…
Hikâyemiz, bir Nevruz veya Newroz zamanı başlıyor. Bu coğrafyanın bu ortak bahar bayramında, yaşamın her yıl yeniden doğduğu zamanda…
Nevruz/ Newroz; aynı zamanda Mem û Zin, Mem ve Zin’in, yani bu toprakların iki efsanevi sevgilisinin de tanıştığı zaman. Bizim hikâyenin iki insanı da, bir Newroz zamanı birbirlerinin hayatına adım atmış.
Birbirlerini ilk gördükleri zaman, sanki yıllardır tanışıyormuş gibi kucaklaşmışlar, sıkı sıkı sarılmışlar; düşün ilk görür görmez. İlk karşılaştıkları yerin adı da, Ben û Sen, yani Ben ve Sen imiş.
Hayat, bazen böyle tesadüfleri, bahar yağmuru gibi serpiştirir; sihirli değneğini sallar cömertçe –bir büyünün tohumlarını ekerken şarkılar söyler gibi.
Bir bahar zamanından itibaren bu Kürt ve Türk, birbirlerini çok çok sevmişler. Kimlikleri, kökenleri önemli mi? Değil aslında ama kimlikleri onların hayatında o kadar çok zıtlık, farklılık, aşılacak engel yaratmış ki; o nedenle bu hikâye de önemli.
Apayrı dünyalardanlarmış desek yeri. Biri, ülkenin en sorunlu, dertli yerlerinden birinde doğmuş büyümüş; diğeri en dertsiz, tasasız yerlerinden birinde. Biri her şeye bin bir dert çaba emekle ulaşmış; diğerinin her şey önüne sunulmuş, hiçbir şeyi istemek zorunda kalmamış. Birinin hayatı, cenazeler, taziyelerde geçmiş; biri hiç ölmüş birini bile görmemiş. Biri dışarıdan gelen patlama sesi duyunca bir olay oldu sanırmış; öteki de havaifişekler patlıyor diye sevinirmiş.
Biri, diğerini nadiren anlar, öteki de diğerini hiç anlamazmış; ama ikisi de birbiri hakkında, böyle düşünürmüş; “ben onu bazen anlıyorum da, o beni hiç anlamıyor”.
Biri dağsa, diğeri deniz; biri beyazsa, diğeri siyah; birinin içi siyah, dışı beyaz, diğerinin dışı siyah, içi beyaz –işte böyle içinden çıkılmaz durumlar!
Çok farklı hayatların, yerlerin, geçmişlerin insanları olunca böyle bambaşka çerçevelenmişler kimlikleri nedeniyle.
Ama bu başkalık hâli, çok da eğlenceli ve güzelmiş aslında; hep dertlerini, düşüncelerini konuşur birbirlerine anlatır, bu ciddiyetle muhabbetin arasında da bir başkalıklarını, farklılıklarını şaka konusu yaparlarmış. Kendileri olmak, o kimliği yaşamak nasıl bir şey konuşur, bununla eğlenirlermiş.
Oynarlarmış hep; kendi anadillerinden sözcükleri birleştirip yenilerini yaratırlarmış, birbirlerine bu yeni, ikisinden başka kimsenin konuşmadığı dilden isimler takarlarmış.
Hayat, onların önüne bir sürü dert, bir sürü engel çıkarmış; kimi zaman üzülüp, kimi zaman kızıp, kimi zaman gülüp hepsini aşmışlar. Çünkü birbirlerini çok çok, gelek gelek sevmişler.
Delal Çocuk, Sevgili Zaroke; elmanın iki yarısı– duh parçeyen sêvekî…
Efsane bu ya, bir zamanlar insanlar, dört ayaklı, dört kollu, iki kafalı imiş; sonra bir lanetle, ikiye bölünmüşler, aynı bütünün iki parçası olarak. Öteki parçanı bulabilmek, öyle zor bir şey ki, düşün yani! Ama bazı ayrılar, bütünleşerek birleşirler, bu hikâyenin Türk’ü ve Kürd’ü gibi. Her ne olurlarsa, iki kere, ikiz kere olurlar.
Ve bil ki, en güzel hikâyeler aslında, yazılmayanlardır. Bir olağanüstü hikâyenin bir damlasını seninle paylaştım; çünkü gelecek senin elinde.
En karanlık zamanlarda Ben û Sen’in hikâyesi, sana hep ümit olsun.
Yazarlar
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024