Sezin ÖNEY
İnsanın elinden bir avuç kumun akması gibi olan biten; geleceği görüyorsunuz, olacakları adım adım hissediyorsunuz. Anlatmaya, yazmaya çalışıyorsunuz ve son kertede, çaresiz kalıyorsunuz –çünkü, korkunç bir çark dönüyor ve çark kendi dişlerinin sesi dışında her şeyi boğuyor.
Bu çark, hayatımıza hükmeden biçimiyle medya ve siyasetin çarkı; bu ikili, o kadar ama o kadar kirli ki Türkiye’de, hepimizi zehirliyor, güçsüzleştiriyor, son kertede yok ediyor.
Bu çark, döne döne, 7 Haziran sonrası adım adım bugünlerin zeminini hazırladı.
Seçim sonrası, Türkiye’nin önündeki en önemli mesele, hükümet kurmak değil, siyasetin dengesini bulması; Türkiye’nin demokratikleşmesi için ortak bir çaba içine girilmesiydi. Çarkın medya dişlilerinin, hükümeti illa o partiyle bu parti kursun yönündeki baskısı, sadece eski düzeni pekiştirmeye, betonlaştırmaya yaradı. Bu açıdan, 7 Haziran seçimlerinin sıfırlanması ve bugünlere geliş sürecimizde, basiretsiz siyaset, kadar siyaset mühendisliğinden vazgeçemeyen medyanın da vebali büyük.
“Koalisyon oldu olacak” diye, medyanın her zamanki gibi “politik oyun kuruculuk” yapmaya çalıştığı habercilik, daha doğrusu “habersizlik” tarzı, Türkiye kamuoyu üzerinde tam manasıyla sis bombası etkisi yaptı. Asıl meseleyi; tablonun bütününü göremedi Türkiye kamuoyu. Algı ayarları ile pek güzel oynandı.
Türkiye siyasetinin ve toplumunun, hep en hazırlıksız olduğu konu, Kürt Sorusu’na bir cevabımız yoktu. Oysa her ne kadar yanlış temeller üzerine oturtulmuş olsa da, çatışmasızlığı “idareten” de olsa sağlayan müzakere süreci yıkılmış, masası devrilmişti. Müzakere süreci, tamamen siyasi iktidarın insafına, liderliğine dayanan temellere oturtulmuştu; bu temeller, iktidarda güç değişimi depremine dayanaklı biçimde oluşturulmamıştı. Müzakere dışında barış süreci nasıl işleyebilir, kurulan müzakere masası devrilirse yeni masa olarak yerine ne konur diye düşünen veya bu yönde girişimde bulunan yoktu.
Seçim sonrası, Kürt Sorumuz’un ortamı bize yönelttiği sual; günler, aylar, yıllardır kurudukça kuruyan, en ufak kıvılcımda tutuşmaya hazır hâle gelen bir ormanın nasıl yangından korunabileceği sorusuydu.
20 Temmuz’daki Suruç Saldırısı, bugünkü cehennem tablosunu alevlendiren o büyük patlama oldu. Suruç, Türkiye’nin en hassas toplumsal fay hattında, Kürt Sorusu’na dair, tüm güvensizlikler, saklı kinler, gizli nefretler, biriktirilmiş öfkelerin tümünü frensizce açığa çıkaran bir süreci tetikledi.
Urfa’da iki polisin öldürülmesi olayından bugüne kadar olan, Türkiye’de güvenlik güçlerinden PKK üyelerine yüzlerce, belki binlerce insanın hayatlarını kaybettiği savaş ortamında da, Suruç’un acımasızlığının izleri var.
1990’lardaki, 2000’lerdeki çatışmalarda da, büyük hunharlık örnekleri vardı elbette ama bunlar bugün hemen de oluverdiği gibi “rutinleşivermedi”.
Suruç, acaba IŞİD’in bu coğrafyada hepimizin alnına vurduğu bir melanet damgası mı diye düşünmeden edemiyorum. IŞİD’in hukuksuzluğu, hedefine ulaşmak için hiçbir kural ve ilke dinlememesi, gaddarlığı üzerlerimize sindi.
Suruç dönüm noktası öncesi; seçimler, bir demokrasi umudu, bir çıkış imkânıydı –herkes için ve seçim sonrası şiddet döngüsüne bir kez saplanınca, o şiddet girdabına kapılınca da içinden çıkamıyoruz. 20 Temmuz sonrası, işler sarpa sarmadan, daha o girdabın döngüsü şiddetlenmeden, beyhudeliği baştan belli koalisyon tartışmalarını bırakıp, çatışmaları sonlandırmaya odaklanmalıydık.
Şimdi, binlerce insanın canı yanıyor; yakınlarını kaybedenler, saldırıya uğrayanlar, işinden gücünden olanlar, inanılmaz bir nefret söylemi furyası –Kürtler ve Türkiye’nin bağları, beraberliği onarılmaz biçimde zarar görüyor.
Ve hâlâ Kürt Sorusu’nun seçim sonrası sorusuna yönelik cevabımız yok; o müzakere masası, Türkiye’deki siyasi liderliğin sahibi kim olsa, kim iktidarda olsa artık kolay kolay kurulmaz –kurulamaz. Koalisyonlar da bu gerçeği dün de değiştiremezdi, yarın da değiştiremez. Sadece ve sırf müzakere masasına, siyasi iktidarın “yapabilirliğine” dayanarak zaten çözüm olmazdı; bu hatanın bedelini hep beraber ödüyoruz.
Barış süreçlerinde, Bask ve Kuzey İrlanda vakaları Türkiye’ye örnek olarak hep konuşuluyor ama şu nedense gözardı ediliyor; bu iki örnekte de, çok güçlü, çok sesli ve renkli, bağımsız, yani tüm siyasi çizgilere bağı, doğrudan desteği olmayan sivil toplum ve medya sözkonusu idi, hâlâ öyle.
Türkiye’nin çözümü de, önce kutuplaşmanın askerleri olmadığımız gün gerçekten başlayacak.
Ama korkarım, o gün hiç de yakın değil.
İnsanın elinin arasından kayıp düşüveren o kum tanesi, çok ağır, insanın içini yere çakarak düşüyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024