Sezin ÖNEY
Türkiye ve Rusya’nın imparatorluk mirasları, siyasi psikolojilerinde o kadar etkili ki, Suriye Savaşı üzerinden zıtlaşmalarında da bu zihinsel ve ruhsal izdüşümler açıkça ortada. Bu hezeyanları gözünüzde canlandıracak bir örnek verirsem, Rusya’nın “çok esprili” olmaya çaba gösteren Britanya Büyükelçiliği, 26 Kasım’da Twitter adresinden, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi üzerinden çatışan iki İmparatorluğun o dönemki propaganda savaşından kalma bir posterini paylaştı. Çarlık Rusyası askerinin, Osmanlı İmparatorluğu’nu (posterin taşıdığı 1915 tarihinde tahtta olmayan) II. Abdülhamit’in temsil ettiği minik figürü küçümseyerek güldüğü, dönemin tipik milliyetçi- savaşçı posterlerinden biriydi bu. Öte yandan, “Bayırbucak Türkmenleri Krizi”nin tırmanmasıyla beraber, isimlerini sıkça duymaya başladığımız “Suriye Türkmen Ordusu”nun, Sultan Abdülhamit Han, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet Tugayları da, herhalde tesadüfî seçilmiş isimlere sahip değil.
“20. yüzyıl başı Kafkas Cephesi psikolojisi” için bir ironik çağrışım da, bölgede mevzilenen Çeçen savaşçıların varlığı.
Bir yüzyıl öncesine atıflar yapan 21. yüzyılın Türkiye- Rusya gerilim hattında, geçmiş- bugün- gelecek birbirine karışıyor. Zaman dilimleri birbirinin içinde eriyor; neyin ne zaman yaşanıldığını unutturan bir deliriyum (deliriyorum!) hâli geçiriliyor.
İki ülke ilişkileri ve yaşanan kriz, bir süre sonra yerini bambaşka bir havaya bırakabilir. Çok derin ilke ve uzlaşmaz ilke çatışmalarından çok, çatışan çıkarlar sözkonusu şu an. Seneye bu zamanlar, “düşman çatlatan” Putin ve Erdoğan’ı beraber görsem, ben hiç şaşırmam.
İki ülkenin de aynı mantıkta, fakat farklı hedefleri var; “dünya siyasetinin satranç oyununun” kurallarını kendilerine göre değiştirmek istiyorlar. Hedeflerinin gerçekleşmesini sağlayacak “dönüm noktası” da, masallardakini (veya macera filmlerindekini) andıran “mucize görevi” gerçekleştirmek: Rusya için Ukrayna, “Avrasya İmparatorluğu” olmanın kilidi; Türkiye içinse Suriye, Ortadoğu’ya uzanan “Avrasya İmparatorluğu olmanın” anahtarı. Rusya, Suriye üzerinden hâlâ Ukrayna Savaşı’nı sürdürüyor; Ukrayna tarafında saplandığı bataklığı, iç ve dış kamuoyunda “Suriye Savaşı’nın oyun kuran, yumruklarıyla dövüşen- ruhu/ zekâsıyla ibret veren barış havarisi” imajını pompalama yoluyla aşmaya çalışıyor. Türkiye ise, Suriye Savaşı’nın kazanan tarafı olmaya yaptığı maddi/ siyasi yatırımı artırdıkça atıran ve giderek Dostoyevski romanlarından çıkma karaktere dönüşen bir portre çiziyor.
“Bazen en imkânsız, en çılgın görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz... Dahası bu düşünce, şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkânsız bir şey gibi kabul edersiniz! Belki, burada başka bir şeyler, önsezilerin bir bileşimi, olağandışı bir irade, kendi hayal gücü ile kendini zehirleme veya buna benzer bir şeyler sözkonusudur...”
Dostoyevski’nin “Kumarbaz”ından bu satırlar, bana Suriye ile beraber Türkiye dış politikasında vücut bulan “büyük ülkü”, “ilhak” hâllerine de denk düşüyor gibime geliyor.
Kremlin, Türkiye’ye karşı ilk hamlesini aslında medya üzerinden yaptı: Russia Today ve Sputnik’in dış ayaklarını oluşturduğu, Rusya içinde de en çok izlenen televizyon kanalları başta olmak üzere medyanın her alanını kapsayan (özellikle de sosyal medya- lider aşkıyla yorum yapan mütecaviz trolller kimin icadıydı bir anımsayın) medyatik propaganda makinesini çalıştırdı.
Kasım ortasında, Prag’da düzenlenen “Popülizm ve Medya” konferansına katılmıştım; Avrupa’nın çeşitli yerlerinden gelen akademisyen ve gazetecilerin en büyük ilgi ve merak konusu Kremlin’in “algı savaşı” yürüten medyasıydı. Putin ve onun politik aktör olarak Rusya’yı temsil eden figüründe vücut bulan Kremlin ağı, Rusya’yı tüm kaynakları ve devlet yapısı ile istediği rotada ilerleten bir mekanizma oluşturmuştu. Medya da, Rusya halkını (ve ötesini) yönlendirmenin en önemli aracıydı. Rusya medyasının algı hükümdarlığı üzerine Where Nothing is True and Everything is Possible(Hiçbir Şeyin Doğru Olmadığı ve Herşeyin Mümkün Olduğu Yer) kitabının yazarı Peter Pomarantsev, “Bütün gününü, yaşam standartlarının zorlaması ve ‘insan yerine konmama’ duygusunu hissederek, güçsüzlük ve aşağılanma buhranlarıyla ezilerek geçiren birçok Rusyalı, akşam eve gelip de televizyonu açtığında, karşısında bir fantezi dünyası buluyor. O dünyada, Putin’in temsil ettiği Rusya, güçlü ve gururlu, kötüleri yeniyor, hak ettikleri dersi veriyor. Birden o, ezilme, güçsüzlük, çaresizlik hisleri yol oluyor ve ilahi bir misyonu yerine getiren bir bütünün parçası olmanın zevki ve huzuru bu olumsuz duyguların yerini alıyor” diyordu.
Belki de, haddinden fazla tanıdık hisler, hâller bunlar.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024