Sezin ÖNEY
Uzun bir aradan sonra, son dönemde çok yapmak istediğim bir şeyi yapıp, dış politika yazmaya dönüyorum. Yarına Bakış’ta bundan sonra haftada iki kez, dış politika yorumları yapacağım.
Gazeteciliğe, Milliyet’in dış haberler servisinde başlamıştım. O zamandan bu yana, meslekteki şikayetim hep, dış haberlere gerektiği gibi kıymet verilmemesi, Türkiye’de medyanın iç gündeme gömülü bakışı benimsemesiydi. Gelin görün ki, uzun süre Türkiye dışında kalıp, birkaç yıl önce geri döndükten sonra ben de aynı “içe kapanma” reflekslerini gösterir oldum.
Kişisel çaptaki bu içe kapanış biraz, Ankara’da Türkiye politikasının zaten var olan eğilimlerine boyun eğmemden kaynaklandı. Öte yandan, o kadar çok sorunu olan, o kadar büyük problemler yaşayan bir ülke haline de geldi ki Türkiye; ülkenin kendi iç dertlerine gömülme de biraz kaçınılmaz bir hale dönüştü hepimiz için.
Geçen hafta, Avrupa Parlamentosu’nda katıldığım bir toplantıda, sürekli Türkiye’yi anlatır ve konuşurken, içe kapanmakla neler kaçırdığımızı fark ettim birden. Brüksel’de düzenlenen “An Alternative Media Landscape for Europe” (Avrupa için Alternatif bir Medya Düzeni) toplantısında, Yunanistan, İtalya ve İspanya’dan gelen gazetecilerin aktaracağı birçok ilginç yeni medya girişimi deneyimi vardı. Bense, onlarla diyalog içine girip, Türkiye’den “iyi” örnekleri anlatabileceğime, onlarınkilerle Türkiye’deki örnekler arasında karşılaştırmalar yapabileceğime, tamamen buradaki medya özgürlüğüne ilişkin meselelere odaklanıp kalıyordum.
Bu toplantıyı düzenleyen, Avrupa Birleşik Sol/Nordik Yeşil Sol Konfederal Grubu (GUE/NGL-Confederal Group of the European United Left/Nordic Green Left) idi. Avrupa Birliği üyesi 14 üye ülkeden 19 farklı politik hareketten 52 üyesi olan bu Avrupa Parlamentosu grubunun üyeleri arasında, Yunanistan’dan Syriza ve İspanya’dan Podemos gibi dünyada sol harekete yeni soluk getiren partiler de bulunuyordu. Bu yeni partilerin kendilerinin Avrupa politikasındaki deneyimlerini izlemek, dinlemek de son derece ilginçti. Ama, tabii Türkiye ile ilgili konuşunca, anlatacak sorunlar bitip tükenmiyor.
Bu aralar, Avrupa’ya yolum düştüğünde yaşadığım bir hissi, bu toplantıda da yaşadım. Benim, “Turkey fatigue” (Türkiye yorgunluğu) olarak adlandırdığım bir bakış açısı hakim olmaya başlıyor Avrupa genelinde Türkiye’ye karşı…
Sürekli Türkiye’ye yönelik dertleri dinlemekten, sıkıntıları duymaktan kaynaklanan bir bıkkınlık hali. Elbette, Türkiye’deki hak ihlallerinin mağdurlarına yönelik değil bu bıkkınlık, bezginlik. Türkiye’nin neden bu kadar hak ihlali yaşanırken ısrarla iktidar değişikliğine gitmediğini anlayamamanın getirdiği bir sorgulama var sadece. “Kendi düşen ağlamaz” gibi bir yaklaşım yani.
Evet; hak mağdurlarının derdi ve acısı paylaşılmakla beraber, Avrupa’da benim kendi gözlemlediğim, artık Türkiye’nin kendi içinde silkinip demokratikleşme yolunda siyaseti, iktidarı zorlar hale gelmesi beklentisi var.
Benim katıldığım toplantıda, yani sol partilerin ağırlıkta olduğu bir ortamda da, hep sorgulanan şuydu; “Bir toplum, basın kuruluşlarına el konulmasına nasıl izin verir?”.
Türkiye’de farklı kesimden birçok insanın da, benzer bir sorgulama içine girdiğine tanık oluyorum çok da ironik biçimde. Kendi toplumundan dolayı hayal kırıklığına uğramış, “neden tepki verilmiyor” düşüncesinde, kırgınlığında olanlara sıklıkla rastlıyorum.
Ümitsizlik, daha fazla içe kapanmayı da beraberinde getiriyor oysa. Ve umutsuzluğun kısır döngüsü, insanları daha çok içe kapatıyor.
Çinlilere atfedilen bir beddua olduğu söylenir hep; “enteresan zamanlarda yaşayasın” (May you live in interesting times). Robert F. Kennedy’den Hillary Clinton’a birçok ABD’li politikacının da konuşmalarında ve kitaplarında kullandığı ve İngilizce’de yaygınlaşan bu sözün, gerçekte Çin’de kullanılmadığı söyleniyor. Çin’de bu manaya gelebilecek en yakın söz ise, “Kaos zamanı insan olmaktansa, sükunet zamanı köpek olmak daha iyidir” gibi bir deyişmiş.
Çinlilerin böyle bir sözü olsun olmasın, “enteresan” yani olaylı zamanlarda yaşamak gerçekten de çileymiş. Keşke, bugünleri koltuğunda rahat rahat oturup kitaplardan hayretle okuyan gelecek nesillerin bir parçası olsaydık. Ama, değiliz ve “ilginç” zamanları da yaşayıp, bu zamanları iyiye doğru değiştirmekten başka çaresi de yok Türkiye’nin ve insanlarının…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024