Sezin ÖNEY
Resmi adıyla “Küçük Asya Anlaşması”, yani “Sykes-Picot” 100 yıl önce bugün yürürlüğe girmişti.
Ve bir asırdır, Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve İrlanda ile Fransız Üçüncü Cumhuriyeti arasında imzalanan, Rus Çarlığı’nın rıza verdiği bu gizli anlaşmanın hayaleti, Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasının zihninde dolaşıp duruyor.
Yapılanın gizli bir anlaşma olması, bahsettiğimiz “düşman” Üçlü İtilaf devletlerinin arasında gerçekleşmesi, Sykes Picot’nun bugüne kadar süren “psikolojik” etkisinin ardında yatan nedenler. Coğrafyamızda, “gizli anlaşma”, “bölünme” anahtar kelimelerini duyan herhangi biri, Sykes Picot’nun ne olduğunu bilmese de, komplo teorileri ile bu anlaşmayı lanetlemeden duramıyor.
Elbette, orta seviyeli iki diplomat olan İngiliz Sir Mark Sykes ve Fransız François Georges-Picot arasında beş ay süren pazarlıklar sonucu ortaya çıkan bu anlaşmanın ahlaki hiçbir bir tarafı yok. Anlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi halinde, topraklarında kimin, nerede, nasıl bir nüfuza sahip olacağını kararlaştırıyordu.
Ancak, 1. Dünya Savaşı’ndan geriye kalan, 37 milyon insanın canını alan kanlı ve korkunç mirasın bir parçasını da bu gizli anlaşma şebekeleri oluşturuyordu zaten. Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasındaki gizli anlaşma da, 2 Ağustos 1914’te İstanbul’da Said Halim Paşa’nın Yalısı’nda imzalanmıştı. “Çok gizli” olarak nitelenen ve taraflar arasındaki askeri ittifak oluşturacak şartları, yani metninde geçen Latincesiyle casus fœderis’i ortaya bu anlaşma ertesi, Osmanlı İmparatorluğu genelinde sıkıyönetim ve seferberlik ilan edildi. İtalya ve İtilaf devletleri (Britanya, Fransa ve Rusya) arasındaki Londra Anlaşması (1915) ve Romanya ile gene onlar arasındaki Bükreş Anlaşması (1916) da gizli anlaşmalara diğer örneklerdi.
Osmanlı İmparatorluğu, zaten 19. yüzyıl boyu bütünlüğünü korumaya çalıştığından, gündeminde “tek parça kalmak” vardı; diğer devletler ise nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyorlardı-çünkü Osmanlı’dan farklı olarak “parçalanma” kaygısıyla hareket etmiyorlardı. Gizli anlaşma içerikleri arasındaki fark bundan kaynaklanıyordu; Osmanlı’nın yeni nüfuz alanı peşinde koşacak mecali yoktu.
Aradan bir asır geçti. Sadece bu anlaşma ve 1. Dünya Savaşı mı Ortadoğu’nun bugün yaşadığı dertlerin kaynağı?
Ortadoğu ülkeleri arasında “kuma çizilmiş sınırlar” yarattığı öne sürülen bu anlaşma mı tek sorun? Yoksa, zihinlerde “Doğu-Batı” arasında “insani ortak değerler” oluşmasını engelleyecek biçimde çekilen güncel sınırlar mı?
Kuzey Amerika ve Avrupa’da, yani Batı dünyasında, 1. Dünya Savaşı en çok araştırılan dönemlerden ve güncel bakış açısıyla da “rasyonel” olarak, “savaşın zararı” perspektifinden incelenmeye çalışılıyor . Ayrıca, 1. Dünya Savaşı tarihi, her seviyedeki okullardan siyasete, medyaya, sanat dünyasına; aile anılarıyla, sanat eserleriyle, edebi çalışmalarla, tarihçilerin yorumlarıyla son derece “canlı”.
Türkiye ve Ortadoğu genelindeyse, Sykes Picot Anlaşması, “ihanet paktı”, “bölgeyi lanetleyen anlaşma” gibi nitelemelerle anılıyor. 1. Dünya Savaşı’na yönelik bakış açısında da mantıktan çok, öfke, nefret, kin gibi duygular hakim. Buna karşılık, Türkiye ve Ortadoğu’da “Sykes Picot kurbanı” ülkelerin bu savaşa yönelik anmaları, “resmi tarih tezlerinin” ötesine geçip, halk arasına karışmıyor; halk arasında hayat bulmuyor. 1. Dünya Savaşı’nın yıkıcılığına bakıp da, “savaş kötü bir şey; öldürmeyelim yaşatalım” diyen de pek yok.
Oysa, Batı’da “Sykes Picot ne kadar da doğru bir anlaşma” idi diyen yok; evrensel manada bugün geçerli olan tarih tezi, o dönem, gizli anlaşmalar yapılmasının doğru olmadığı ve bu anlaşmanın uygulanmasının Ortadoğu’da büyük sorunlara yol açtığı. Ayrıca, 1. Dünya Savaşı’nın da devletlerin hırsları nedeniyle insanlığa büyük acılar yaşatmış bir trajik deneyim olduğu.
Belki, 100 yıl sonra Türkiye ve Ortadoğu’nun da, artık Sykes Picot’yu bahane etmeden, bugünkü sorunlarını savaşmadan nasıl çözebileceğine odaklanmasının zamanı geldi.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024 - Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
20.05.2024
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
emeğin için teşekkürler Gürbüz hocam. bu olayların zihniyetle bağlantılı olduğunu ve sistemin çarkıyla döndüğünü de belirtseydiniz daha güzel olurdu. Bu tür olayların en temelinde politik olduğu aşikardır.