Sezin ÖNEY
Ve Makedonya, resmen “Kuzey Makedonya”ya oldu.
Tuhaf bir cümle olduğunun farkındayım: en azından dünyanın Balkanlar'dan uzak kalan kısmı için. Makedonya, bir ülke olarak zaten vardı ve adının “Kuzey Makedonya”ya değiştirilmesi de, ufak bir bürokratik değişiklikten başka bir şey gözükmüyor.
Oysa, Yunanistan için durum böyle değil. Ülkenin geneli için, Makedonya'nın adının değişmesi hayat memat meselesi.
Ve Türkiye'deki siyasi tartışmaları, farklı kesimlerin birbirlerine karşı politik görüşler üzerinden tavırlarını “yakıcı” ve “yıkıcı” buluyorsanız, bir de Yunanistan'dakilere; özellikle “Makedonya” odaklı tartışmalara buyrun… Başbakan Aleksis Çipras da, özellikle Makedonya İsim Krizi'ni çözümleme yolundaki adımlarıyla ülkesindeki milliyetçi ve muhafazakârların şimşeklerini üzerine çektiğinden beri, her zamankinden de fazla eleştiri oklarının hedefi. Öyle ki, geçtiğimiz haftalarda Çipras'ın Türkiye ziyareti esnasında Yunanistan'da yapılan yorumlar arasında, İstanbul'da Kartal'da çöken binayı bile onun “uğursuz ayağına” bağlayanlar vardı.
Çipras'ın yaklaşık çeyrek asırlık “Makedonya İsim Krizi” meselesinin çözümüne el atması sonucu nasıl politik badireler atlatmak zorunda kaldığını daha önce, “Bir isimde ne var ki” başlıklı yazıda tartışmıştım. Bu yazıda, Ocak ortasında milliyetçi ANEL partisinin, Çipras'ın partisi SYRIZA ile 2015'ten bu yana süren koalisyon ortaklığını, Makedonya İsim Krizi nedeniyle bozmasını ve hükümetin güven oylamasına gitmek zorunda kalması sürecini anlatmıştım.
12 Haziran 2018'de Yunanistan ve “Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti” (FYROM) vardığı Prespes Anlaşması şunu öngörüyordu: FYROM'un adını “Kuzey Makedonya”ya değiştirmesi karşılığında, Yunanistan'ın da FYROM'a karşı uluslararası kurumlarda koyduğu şerhleri/engelleri kaldırması söz konusu olacaktı. 25 Ocak 2019'da da, Yunanistan Parlamentosu, “kılpayı” biçimde Prespes Anlaşması'nı onaylayarak, “Kuzey Makedonya”nın NATO üyesi olmasının önünü açtı. 12 Şubat 2019'da da, taraflar karşılıklı olarak Prespes Anlaşması'nı yürürlüğe koydu. O gün, Yunanistan'ın kuzeybatı sınırındaki “Makedonya Cumhuriyeti” levhaları kaldırılarak, yerlerine “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” talebalaları yerleştirildi. Gerçi, bu “tabela” meselesi hala tam çözülmüş değil: Yunanistan'ın kuzeyinde yer alan Orta Makedonya Valisi Apostolos Tzitzikostas, bölge genelindeki levhaların değiştirilmeyeceğini ve “Kuzey Makedonya” olarak adlandırılan ülkeyi “Üsküp” olarak adlandırmaya devam edeceklerini açıkladı.
Aslında Prespes Anlaşması’na dışarıdan bakınca Yunanistan'ın “kazandığı” bir durum söz konusu. “FYROM”a zaten (Yunanistan dışındaki herkes) Makedonya diyordu; şimdi ise, “Kuzey Makedonya” diyecekler. Dahası, “Kuzey Makedonya”, anayasasında yer alan bütün “Antik Makedonya”, “Büyük İskender” atıflarını ayıklayacak. NATO üyesi ve Yunanistan'a borçlu bir komşu da, Atina açısından “güvenlik” hanesine pozitif biçimde yazılacak bir şey.
Ama tabii, coğrafyamızda “sarih düşünce” fazla eşine rastlanmayan bir zihinsel hâl; tutarlı ve rasyonel düşünmek yerine hezeyanlarla, tepkisel-dürtüsel-intikamcı motiflerle-duygusal hareket etmeyi tercih ediyoruz. Yunanistan'da bazı kesimlere, özellikle de ülkenin kuzeyinde yaşayanlar arasından önemli bir kesime göre, “Makedonya” addedilen ülkede yaşayanlar aslında “Bulgar”; gerçek Makedonlar da Yunanlı.
Prespes Anlaşması da, “vatanı satmak”, “Yunanistan'ı bölmek” anlamına geliyor; tüm bunlar tanıdık mı? Hiç şaşırmayın; birbirimize öyle çok benziyoruz ki...
Benzerliklerimiz de, ne yazık ki “ortaklık” duygusundan çok, bir “ayna etkisiyle” irkiltme ve ürkütme hissi yaşatıyor.
Karşı karşıya düşünce de, “aynada kendiyle karşılaşmış kediler” gibi tüyleri diken diken hale gelebiliyoruz.
Oysa, ortaklığa odaklanılsa, herkes için herşey daha kolay olacak; olabilmesi de çok mümkün...
Makedonya'dan sonra Kıbrıs?
P24'teki Makedonya İsim Krizi yazısında dikkat çektiğimiz bir nokta daha vardı:
“Hükümet krizi çıkmadan birkaç gün önce Çipras, katıldığı bir televizyon programı ve Twitter hesabı üzerinden, Şubat ayında Türkiye'yi ziyaret edeceğini ve Türkiye ile “pozitif diyalogda olmanın” sorunların çözümü için her zaman daha yararlı olduğunu dile getiriyordu.”
Çipras, Ocak'ta ortaya attığı bu düşüncenin peşini bırakmadı ve 5-6 Şubat'ta Ankara ile İstanbul'u kapsayan Türkiye ziyaretini gerçekleştirdi. Çipras açısından bakıldığında bir çizgi değişikliği söz konusu değil; Türkiye'ye karşı hiç negatif bir yaklaşımı, tepkisi veya çıkışı olmadı. Hatırlara getirilirse; Aralık 2017'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan ziyareti, “biraz gergin” geçmişti. Bu ziyaret esnasında, Cumhurbaşkanları arasında bir sözlü gerilim yaşanmıştı. Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında, “Lozan Anlaşması” odaklı bir münakaşa gerçekleşmişti. Bu konudaki yazımda belirttiğim gibi, iki Cumhurbaşkanı karşılıklı olarak kameraların önüne geçtiğinde Erdoğan'ın, Lozan Anlaşması'nın, Trakya'daki Müslüman azınlığın haklarının iyileştirilmesi için “modernleştirilmesi” gerektiğini söylemesi üzerine, Pavlopulos, sert bir tonlamayla, Anlaşma'nın müzakereye açık olmadığını, Yunanistan'ın ve Avrupa Birliği'nin “toprak bütünlüğünü” garanti aldığını ifade etmişti. Anlaşılabileceği gibi, “Lozan” sözcüğü geçtiğinde Yunanistan tarafından anlaşılan, kendisinden toprak isteneceği, savaşa gidileceği gibi bir durum. Ankara'nın bu çıkışla kasti ne olursa olsun, Atina'da algılanan çok daha sert ve vahim bir hâl oluyor.
Bu kriz yaşanırken Çipras, soğukkanlı davranıp fazla renk vermemeyi tercih etti; krizin üzerinden bir yıl kadar süre geçtikten sonra da, Türkiye ile köprü kurmak istediğini açıkladı. Diğer bir deyişle, Çipras renk vermedi ve kendi planını uygulamaya koymak için doğru zamanı kolladı.
Şubat 2019'a geldiğimizde de, aslında Türkiye, Çipras için iki önemli açılımın anahtarını elinde tutuyor. Gerçi, Ankara'da bu durumun farkında olan var mı bilemiyorum ama Çipras'ın ülkesinin politikasına “devrim” niteliğinde şekil vermesini sağlayabilecek iki anahtardan biri Kıbrıs meselesi, ötekisi ise Heybeliada Ruhban Okulu meselesi...
Kıbrıs meselesi, dünyanın “en uzatmalı çatışmalarından” biri olma namını kazanmış ve tarafların “çatışmalarıyla” yaşamaya alışmasından dolayı, kanıksanmış ve çözüm ümitlerinin artık neredeyse hiç kalmadığı bir “müzmin sorun”. Bu sorunu çözen lider(ler) de, Kral Arthur'un kılıcını kayadan söküp çıkarması efsanesinde olduğu gibi, “imkânsızı başararak” tarihe geçecek(ler).
Kolombiya'da, FARC ile barış masasına oturan dönemin Devlet Başkanı Juan Manuel Santos Calderón, 2016'da Nobel Barış Ödülü'nü almıştı. Bu mesele, “dünyanın en uzun süren çatışması” olarak anılıyordu; bu “ünvanı” Kolombiya meselesinden devralan Kıbrıs meselesini çözmeye cesaret eden (veya daha doğrusu zahmet eden) olursa, Nobel Barış Ödülü'nü almasına (daha doğrusu almalarına) kesin gözüyle bakabiliriz.
Çipras, şimdiden Makedonya meselesini çözmesi nedeniyle, Makedonyalı muadili Zoran Zaev ile beraber Nobel'e aday gösterildi bile… Aday gösteren de, Vided Bouchamaoui; 2015'te Nobel Barış Ödülü'nü alan “Tunus Ulusal Dörtlüsü”nün bir parçası olan Tunuslu iş kadını, sendika lideri. Öyle “rastgele” bir adaylıktan bahsetmiyoruz yani...
Zaev ve Çipras, Münih Güvenlik Konferansı'nda Ewald von Kleist Ödülü'nü aldılar bile: bu ödül, konferansın düzenleyicisinin adına veriliyor. Kendisini, Hitler'e suikast yapmak isteyenlerden biri olarak da anımsayabilirsiniz...
Kıbrıs meselesinin çözümüne dair ümitler, Nisan 2015'te Mustafa Akıncı'nın Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası başlayan 2015-2017 dönemi görüşmelerinin çökmesi sonucu tamamen kül olmuş bitmişti. O dönemki temaslar, o kadar yüksek ümitler yaratmış, “bu sefer çözüldü bu iş” kanaati yaratmıştı ki; bir kez temaslar duvara toslayınca, bu kez de, “artık bu sorun asla çözülmez” düşüncesi tüm Kıbrıs'a egemen oldu. Şimdi ancak, “dışarıdan” gelecek bir baskı ve “dürtme”, Kıbrıs Meselesi'nin çözüme doğru ilerletilmesi, itelenmesini sağlayabilir. Bu “dürtmeyi” yapabilecek iki taraf da, Türkiye ve Yunanistan'dan başkası değil. Belki “eskiden” olsaydı, Kıbrıs sorununun çözümü için Ankara ve Atina'nın ortak inisiyatif alması mümkün gözükebilirdi; şimdi ise çok çok uzak, hatta açıkçası imkansız ötesi gözüküyor.
Ruhban Okulu'nun açılması Yunanistan'a “ruhsal destek” olur mu?
Yunanistan, “normal şartlar” altında Ekim 2019'da; erken seçimlerin gerçekleşmesi halinde de, 2019 Baharı'nda-belki de, Mayıs 2019'da genel seçimlere gidecek. SYRIZA ve özellikle de Çipras'ın kuyusunu kazmak isteyen çok. Elbette, SYRIZA'nın yarattığı birçok hayal kırıklığı var: 2015'te düzeni tamamen değiştirmek, “eski siyaset seçkinlerinin sultasına” son vermek vaadiyle iktidara gelen SYRIZA, birçok açıdan “düzene” entegre oldu. Dahası SYRIZA'nın başlıca seçim sözü, Avrupa Birliği (özellikle de Almanya ile) ve uluslararası kurumlarla ekonomik anlaşmaya gitmemek; krizin “çözümü” için sunulan paketleri kabul etmemekti. Tersine SYRIZA, “Troyka” olarak anılan Avrupa Komisyonu-Avrupa Merkez Bankası-Uluslararası Para Fonu (IMF) üçlüsü ile anlaşma üzerine anlaşma imzaladı. Belki de, verilen ve tutulmayan sözlerin öfkesi söz konusu Yunanistan'da...
Gerçekten de, Yunanistan kadar öfkelilerin bu kadar öfkeli olduğu başka bir siyasi kültür örneği var mı bilemiyorum… Haksız da değil Yunanistan halkı bu öfkesinde; ekonomik krizin 10. yılına girildi. Kriz öncesi, 2005-2007 döneminde Yunanistan halkının yaklaşık yüzde 70'i hayatından memnunken, bu oran 2012'ye gelindiğinde yüzde 30'lara çakılmıştı. O günden bu yana da, “memnuniyet” oranlarında “iyiye” doğru değişiklik olduğunu söylemek mümkün değil...
Ekonomik kriz, “en iyi ihtimalle”, daha bir 10 yıl süreceğe benziyor; bunu öne süren de Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) başkası değil. IMF'in son öngörülerine göre, dünyada Yunanistan'ı etkileyecek herhangi bir ekonomik dalgalanma olmadığı ve ülke içinde de işlerin olabilecek “en iyi senaryolara” göre şekillenmesi halinde, 2007 yılındaki ekonomik seviyeye gelinmesi ancak 2029'da mümkün olabilecek.
2009'dan 2029'a “kayıp” geçen tam 20 yıl...
“Faili meçhul” hâle gelen bu yılların ilk 10 yıllık bilançosu ağır; ruhsal sorunlar yoğun ve intiharlar da hala yüksek seviyede seyrediyor. 2011'de Yunanistan Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan bir raporda, intihar oranlarının bir önceki seneye göre yüzde 40 oranında arttığından bahsediliyordu: Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyoneri Dunja Mitanoviç'in Kasım 2018'de açıkladığı bir rapora göreyse, intiharlarda “yüzde 40'lık” artış çok daha uzun bir döneme, 2010-2015 yılları arasının tümüne yayılmış durumda. Yani, ekonomik krizin ilk beş yılı, intihar oranının sürekli katlandığı bir dönem olmuş. Yunanistan'daki intihar oranları 2019 itibariyle de, kriz öncesi döneme göre hala çok yüksek seviyelerde; zaten, hayatına kastetmeyi düşünenlerin başvurduğu yardım hatlarını arayanların oranlarının artmakta olduğuna yönelik veriler söz konusu.
Yunanistan Sağlık Bakanlığı'nın 2017'de yayınladığı bir rapora göreyse, ülke halkının yarısı, ruhsal sorunlardan şikayetçi. Konuyla ilgili çalışmaları olan sivil toplum örgütleri ve uzmanlar da, bu raporun bulgularını doğruluyor. Depresyon başta olmak üzere ruhsal kaynaklı sağlık sorunlar artarken, ekonomik kriz kaynaklı kemer sıkma politikaları nedeniyle sağlık harcamaları da kısıldığından, hastanelerin durumu kötüleşiyor ve hastalara verilebilen hizmetin kalitesi de düşüyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, 2009'dan bu yana sağlık harcamalarında üçte bir oranında (yaklaşık 5 milyar Euro) kesinti yapıldı.
Tüm bu “ruhsal bunalım” ortamında, Çipras'ın bazı köklü sosyal değişimlerin önünü açmaya çalıştığının da hakkını vermek lazım. Makedonya İsim Krizi'nin çözümü, ülkenin çoktan geride bırakmış olması gereken bir yükü boşaltması manasına geliyordu aslında...Keşke, Kıbrıs'ta en çok Kıbrıslıların kendisine hakkaniyetli bir çözümle “barışa” ulaşılabilse...
SYRIZA bugünlerde, Yunanistan'ı “laik” hâle getirmeye çalışıyor: Ülkeyi, resmen “Ortodoks” addeden ve Kilise'nin siyaset üzerindeki söz hakkını hukukî kılan Anayasa'nın 3. Maddesi'nin değiştirilmesinin önü açıldı. Dahası, ruhban sınıfının “bürokrat” olmaktan çıkarılması gibi cesur adımlar da atılıyor. Tabii, bütün bunlar muhafazakar kesimler ve özellikle de Kilise'nin şimşeklerini çekiyor. Ortodoks Kilisesi, Makedonya İsim Krizi'nde de kilit (ve bloke edici) rol oynamaya çalışmıştı. Dolayısı ile, Çipras'ın Kilise ile ters düştüğü ve milliyetçi-muhafazakar kesimlerin giderek ortaklaşmaya başladığı bir karşı ittifak oluşuyor. Hal böyle iken, Türkiye'den bir “zeytin dalı” gelse, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması gibi bir adım atılsa, Yunanistan için etkisi büyük olurdu. Türkiye'nin, Avrupa Birliği ile ilişkileri açısından da, çok büyük bir açılım sağlanırdı.
Ne var ki, biz bu coğrafyada beraber kazanmayı sevmiyoruz; karşımızdakinin bize de zarar verecek kaybı bizi daha çok mutlu ediyor beraber kazanmaktan...Yeter ki, hezeyan olsun, ortam köpürsün, mıyıl mıyıl şikâyet edelim, vıdı vıdı arkadan konuşup duralım; beraber çıkmak yerine beraber batalım. Yeter ki, kötücül olalım ki, kötülük kazansın.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024