Sezin ÖNEY
Demek, Kenan Evren ve 12 Eylül darbesi de yargılanacak 4 nisanda.
Türkiye, geçmişiyle yüzleşiyor.
Ne güzel...
Yasemin Çongar, bundan tam 10 yıl önce bir haber yapmıştı.
“ABD’de 500 bin dolara Kenan Evren Kürsüsü” diye; “Florida’nın Atlantik Üniversitesi’nde açılan Kenan Evren Kürsüsü’nün projesi Evren Vakfı’ndan, 500 bin dolarlık parası ise devlet bütçesinden...” ara başlığıyla duyurulan haber şöyle devam ediyordu:
“Türkiye’nin dünyanın belli başlı üniversitelerinde, Türk tarih ve kültürünün araştırılması ve öğretilmesini teşvik amacıyla kurulmasına öncülük ettiği özel kürsülere bir yenisi ABD’nin Florida Atlantik Üniversitesi’nde eklendi. Yarısı Türk devlet bütçesinden, yarısı da üniversitenin kendi fonlarından olmak üzere toplam bir milyon dolar finansmanla kurulan kürsü, Türkiye’yi tanıtan dersler ve programlar düzenleyecek. Yeni kürsü Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in adını taşıyacak. Milliyet’in, ‘Kürsü kurmak için neden ABD’nin önde gelen eğitim kurumları arasında yer almayan Florida Atlantik Üniversitesi seçildi’ ve ‘Neden bu kürsüye Kenan Evren adı verildi’ sorularına aldığı yanıtlar, fikrin Kenan Evren Vakfı’na, fikrin onaylanması ve finansmanla desteklenmesinin ise Başbakanlık’a ait olduğunu ortaya koydu.” (http://www.milliyet.com.tr/2002/03/28/guncel/gun03.html)
Bu kürsü, hâlâ yaşamını sürdürüyor; meraklısı için internet adresi:http://business.fau.edu/giving/endowed-professorships/kenan-evren-chair-in-turkish-studies/index.aspx#.T1uW6fV2OpY
Acaba, finansmanını kim yapmakta halen? Neden hâlâ böyle bir kürsü var?
Riyâ, riyâ üzerine...
Bundan birkaç ay önce, Türkiye, Fransa’ya karsı Cezayir vurgusu yaparken, Türkiye’nin Cezayir savaşı sırasında Cezayir direnişçilerinin Kahire’de kurduğu geçici hükümeti ne tanıdığı ne de desteklediği devletimizin aklına hiç gelmedi. Cezayir, Fransa’yı dize getirip bağımsızlığını ilan ettikten sonra Birleşmiş Milletler’de yapılan tanıma oylamasında da, Türkiye, Fransa’yla birlikte çekimser oy kullanmıştı. Ama Türkiye, 1948’deki oylamada İsrail’i tanımıştı.
Azerbaycan’da halk arasında, artık “Dağlık Karabağ sorunu değil, şu anki yönetimin demokratiklikten uzaklığı nedeniyle veremediği insanca yaşama nasıl erişebileceğimiz gündemde” düşüncesi yayılıyorsa, Türkiye neden, 26 şubatta Hocalı Katliamı’nı “kan dilekleriyle” anıyor?
Somali’den Bosna’ya, “Türk askerinin” insani amaçlarla var olması gerektiği de savunulur, kör bir kâr hırsı ile, Somali’ye silah da satılır.
Şu haber, herhalde fazla kimsenin dikkatini çekmedi: “Panama’dan Filipinler’e, İsviçre’den ABD’ye toplam 29 ülkeye silah ve mühimmat satan Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), geçen yıl tarihinin kâr rekorunu kırdı. Kurum, 2011 yılındaki net kârını önceki yıla göre yüzde 180 oranında arttırarak 165 milyon liraya çıkardı.” (5 Mart 2012 tarihliHürriyet; http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20052936.asp)
Jandarma Genel Komutanlığı vasıtasıyla, Gambiya, Nijerya, Sudan, Senegal ve Somali’ye piyade tüfeği, el bombası, tabanca satışı yapılıyor. Açlıktan kırılan, Türkiye tarafından “büyük insani çıkartma” yapılan Somali’ye silah satışı, riyâ değil de nedir?
Veya, Türkiye’nin en çok silah satışı yaptığı Suudi Arabistan’ın, Ortadoğu ülkelerinin kaderini kana endekslemek, riyâ değil midir?
En tehlikelisi, riyânın bir kimlik haline gelmesi.
Bugünler aslında Türkiye için son derece kritik. Çünkü geleceğin politik dünyası tanımlanıyor.
Ahmet Türk’e inen yumruk yağmuru kadar, Şırnak’ın Cizre ilçesinde Nevruz kutlamaları sırasında ateş açılması sonucu yaralanan, sonra da hayatını kaybeden Türk’ün adaşı polis memuru Ahmet Toprakoğlu’nun hikâyesi ile geleceğin ipuçlarını veriyor.
AKP, artık “Erdoğansız” bir geleceğe hazırlanıyor.
Bu durum, Başbakan Erdoğan’ın sağlığı ile de ilgili değil. Ancak, bu konudaki söylentiler ve tartışmalar, son derece elastik ve “başarıya” kilitlenmiş bir makine gibi hareket eden AKP’nin üzerinde, partiyi bütünleyen karizmatik liderin “insanlığı”, “faniliği” ile de yüzleşmesine neden oldu.
AKP, bu dönemde, “Erdoğan ötesi” bir zihin yapısına evriliyor. “Başarı”, ne olursa olsun iktidarda kalmak ile, bütünleştirici güç ise, iktidar gücünün yarattığı çekim alanı ve elde edilecek nüfuzlar olarak AKP’nin genetik kodlarında değiştirmesi giderek imkânsızlaşan biçimde mühürleniyor.
AKP, sandık başarısı için güzel şeyler de yapacak, bunun için gerekli görünce önüne çıkan herkesi ve herşeyi ezip geçecek de. Umarım, bunun sonucunda, “Terminatör”ün kendini de yok edeceğini gören ve insan hakları odaklı, “devletin insan için olduğu” bir anlayışın tek çözüm, Türkiye için de bölge için de tek kurtuluş olduğunu gören AKP’li yöneticiler olur.
“Kürt’ün Kürt’ten başka dostu” yoktur diyen gençlerle, “Türk’ün Türk’ten başka dost yoktur” diyen gençlerin, birbirini yiyeceği bir döneme ilerliyoruz.
Bu haftalarda hep siyaset bilimi ve hukuk alanlarındaki duayen hoca Ergun Özbudun’un, kitaplarına atıfta bulunuyorum. Özbudun, Çağdaş Türk Politikası Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller kitabında, zarif, sakin üslubuyla, Türkiye’de demokrasinin maruz kaldığı darbeleri, siyasetin yaşadığı sarsıntıları anlatıyor anlatıyor ve sonra durumu, “Ve bu da, Türkiye’de demokratikleşme yolunda kaçırılan bir fırsattı” özetliyor.
“Kaçırılan fırsatlar”; zaten de hayatımızın ve Türkiye siyasetinin özeti bu.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024