Sezin ÖNEY
Hiç hesapta yokken, bir de kürtaj tartışması başladı.
Birden, tıpkı deprem, strateji ve günün moda konusu her neyse, onun uzmanı oluverdiğimiz gibi kadın doğum doktorları olmuş sanıverdik kendimizi. Konuyla çok ilgisi varmış gibi, yeni doğmuş bebekler, hamile kadınlar ve ultrason görüntüleri eşliğinde, hamileliğin ve kürtajın tıbbi detaylarını tartıştık.
Oysa daha bir hafta önce, böyle bir konu yoktu gündemde.
Olabilirdi, ama Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarına gerek olmadan, konu farklı şekilde gündeme gelebilirdi. Mesela satır arasında, bir programa katılan jinekolog, zaten üç dört yıldır kürtaj konusunda yapılan düzenlemeler, yapılan kısıtlayıcı uygulamalar nedeniyle, sıkıntı yaşandığını, doktorların konuyla ilgili kılı kırk yardığını, “ya başım belaya girerse” korkusu içinde olduğunu dile getirdi.
Televizyonda, “kürtaj” lafını söyleyemeyip “ay Kürşat” şeklinde dilleri virajları alamayan yorumcular, medya olarak karşımızda gördüğümüz üçüncü sınıf müsamere, hiç bu kadar acıklı, trajik ve bayağı gözükmemişti gözüme...
Türkiye’de insanlar birtakım sıkıntıları zaten yaşıyorlar; onların doktor, kadın, erkek, insan olarak yaşadıklarını, bunları bilmiyor, duymuyoruz çünkü, gerçek yaşam hikâyeleri, oldukları gibi haberleştirilmiyor.
Neden, 1983’te kürtaj konusunda göreceli özgürlük getiren bir yasal düzenlemeye gerek duyuldu. İnsanlar neler yaşadılar da, böyle bir sorun, hiç de özgür ve liberal sayılamayacak, son derece muhafazakâr ve darbeden yeni başını kaldıran bir ülkede gündeme geldi?
Tartışmalar, kürtajın kendisi, ne olduğu, “meşruluğu” hakkında değil, “haklar” üzerine olmalıydı.
En başa gidelim; “hak” nedir? Ben böyle düşünüyorum, sen öyle düşünüyorsun; farklı yerlerdeyiz, birbirimizi aynı düşünmeye ve hareket etmeye zorlamadan, farklarımızı koruyarak nasıl aynı ortamda yaşayabiliriz? Devleti hayatından mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışanlar bile eninde sonunda, devlet kapısından geçmek zorunda.
Bu durumda, insanın kendiyle ilgili alınan kararlarda söz sahibi olma hakkı var.
Kürtaj konusuyla ilgili tartışmalarda, sık sık Amerika’ya da bir şekilde atıfta bulunuyor. Oysa, Amerika ile Türkiye’nin hiçbir benzer yanı yok. ABD’nin, kendi kaprisleri nedeniyle dünyayı yakıp yıkan liderleri oldu ama üç dört gün içinde, hiç bahsi okunmayan, tartışma mevzuu olarak gündemde lafı edilmeyen bir konu, sadece liderin aklına esti diye, ortaya atılıp, onun istekleri doğrultusunda kanunlaşmadı.
Dünya’da insan hakları anlayışında sürekli bir arayış var. Mesela Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’nun (UNDP) raporlarında yer alan, “insan onuru için hayati seçimlerin arttırılmasını” da bir hak olarak gören anlayışı ele alalım.
Türkiye’de haklar, onurlu yaşamayı mümkün kılacak, bireyin, insanın özgürlüğünü arttıracak biçimde kapsamını arttırmıyor. Tersine, giderek insani bakış açısı, yaklaşım, “onurlu yaşam” kavramı irtifa kaybediyor.
Uludere olayı da aslında, sadece Kürtler için değil, insanca yaşamayı ve başkalarının da insanca yaşamasını dert edinen, bunu bir vicdani sorun olarak kendisine mesele yapan herkes için bir kırılma noktasıydı.
Uludere meselesinin kendisine dönersek, daha önceki gün verilen bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararındaki yaklaşım aslında herşeyi açıklıyor.
29 Mayıs 2012 tarihli Damayev v Russia (No. 36150/04) kararında AİHM, Rusya’yı, 300 bin avro tazminata mahkûm ediyor.
Dava şöyle ortaya çıkmış; Nisan 2004’te Rigaköy adlı köy bombalanıyor Çeçenistan’da. Davacı İmar Ali Mutaliyeviç Damayev’in beş çocuğu ve karısı hava saldırısında öldürülüyor. European Human Rights Advocacy Centre (Avrupa İnsan Hakları Savunma Merkezi- EHRAC), (Londra Metropolitan Üniversitesi bünyesinde yer alan) ve Rusya’dan hak örgütü Memorial HRC davayı takip ediyor. (Memorial, Rusya’da öldürülen avukatların örgütü).
Damayev’e “Senin ailen, başka tür bir patlamada öldü, burası bombalanmadı” diyorlar. Uçaktan atılan, bombanın da sadece bir parçası bulunabiliyor.
Dava, AİHM’e, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, “Yaşam hakkı”(2. Madde)”, “İnsanlık dışı muamele, işkence” (3. Madde), ““Etkili başvuru hakkı” (13. Madde) ve mülkiyet hakkını düzenleyen 1. Protokol’ün 1. Maddesi’nin ihlalinden açılıyor.
Rusya hükümetinin savunmasında, aynı Başbakan Erdoğan’ın Uludere ile ilgili dediği gibi, “orada halk yaşamıyordu” gibi yaklaşım var. “Evini kaydettirmemişsin, biz orada insan yaşıyor mu nereden bilelim. Zaten biz evi bombalamadık, evde de, zaten senin kendi bombaların patlamış” gibi, Çeçen Damayev’i potansiyel teröristlikle suçlayan bir anlayış sözkonusu.
AİHM ise kararında, Damayev’i “insan” yerine koyan bir yaklaşım getiriyor; “Mantıklı hiçbir insan, beş çocuğun olduğu yerde, evde bomba tutmaz, bu patlama da bu nedenle evde olan silahlardan kaynaklanmış olamaz, üstelikte evin yakını bombalanmış aynı gün, Rusya devleti inandırıcı bir savunma yapmıyor” şeklinde özetlenebilecek bir yargısal mantık kuruyor.
Rusya’nın, Çeçenlere yönelik, “Sen potansiyel teröristsin; evinde bomba vardır, patlamıştır; zaten o bölgede ‘insan’ yaşamıyor” bakışına karşılık; AİHM, mağdura insan gibi yaklaşıyor, karar alırken ondan yana hareket ediyor. “Çocukların olduğu yerde, baba neden patlayıcı saklasın” diyor.
Mesele de bu herhalde.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024