Sezin ÖNEY
Türkiye’de özellikle son dönemde süregiden, muhafazakârlıkla ilgili tartışmalar, ilk kez elle tutulur, somut bir biçim almaya başladı.
Muhafazakârlık, yakın zamana kadar, siyasi bir çatışma, çekişme konusu olarak seçilmişler ve atanmışlar, devlet ve hükümet gibi tuhaf ikilikler, kutuplaşmalar arasında bir stratejik oyun, tehdit ve hatta şantaj aracı olarak kullanılıyordu.
Başbakan Erdoğan’ın açtığı kürtaj-sezaryen tartışmalarıysa, aslında daha uzun süre devam edecek, “nasıl bir yaşam tarzı, şeklen kimin hayat biçimi daha doğru” gibi, tabanda da karşılığı olan gerçek fay hatlarını, tartışma eksenlerini hareketlendirdi.
Aslında, Kürt Sorunu’ndan “laiklik” başlığı altında tartışageldiğimiz muhafazakârlık-liberallik kutuplaşmasına, Türkiye’nin tüm meseleleri, “farklılıkların nasıl idare edileceği, farklı tercihlerden birarada nasıl bir ortaklık yaratabileceği” konularında düğümlenip kalıyor.
Aslında, dünyada, demokrasilerin en büyük müzakere konularından biri, tam da bu. Türkiye’nin meselesi, dünyada bu konudaki teorik tartışmaların hararetle yürüdüğü 1990’ları, farklılıklarını nasıl koruyup yeşerterek değil, ezerek yok edebileceğine kafa yorarak geçirmiş olması.
Mesela, Soğuk Savaş’ın ideolojik kamplaşmalarından nispeten yalıtılmış bir akademik dünyaya sahip kalabilen bir göç toplumu olan Kanada, 1990’ların “çözülme dönemi”ne gelindiğinde, “farklılıkların birarada yaşaması, yaşatılması” konularında ciddi bir bilgi birikimine sahipti.
1960’lar ve 1970’lerde, C.B. MacPherson gibi sosyalist çizgideki teorisyenler, “toplumda herkese eşit şansları, eşit yaşama hakkını nasıl tanıyabiliriz” sorusuna yönelik eserler vererek, Kanada’da göreceli olarak daha eşitlikçi, daha “insancıl” bir kapitalist düzeni destekleyen bir dalga boyu tutturulmasına katkıda bulundu. MacPherson’un, devletin, halkın “insanca güçlerinin geliştirilmesine” destek olması gerektiği tezi, gündeme geldiğinden yarım asır sonra, bugün de aslında üzerinde konuşulup tartışılacak bir temel “liberal demokrasi açmazı”.
1990’larda adeta bir “akademik pop stara” dönüşen Kanada’daki Kingston Queen’s Üniversitesi’ndenWill Kymlicka gibi siyaset bilimi teorisyenleri, liberal demokrasilerde farklılıkların biraradalığı konusundaki yaklaşımlarının, rejimsel bir geçiş dönemi yaşayan Orta ve Doğu Avrupa’daki eski Demir Perde ülkelerinde uygulanıp uygulanamayacağı konusunda hararetli tartışmalar içinde yer almışlardı.
2000’lerin başına gelindiğinde, Avrupa Birliği genişleme sürecinde, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini de içine almak üzere müzakereler yürütülürken de, “farklı ve birarada yaşamayı, hukuken ve toplumsal bir mutabakatın temeli olarak nasıl ele alabiliriz” sorusu üzerine çok konuşulmuştu. Kymlicka’nın kendisi de, 2001’de Magda Opalski ile beraber editörlüğünü yaptığı, “Liberal Demokrasi İhraç Edilebilir mi?” (Can Liberal Pluralism Be Exported?) başlıklı bir kitap yazarak, arz-talebin tam olarak adını koyan, gündemdeki soruların kendince yanıtını veren bir eser vermişti.
Bu tartışmalar, Çek Cumhuriyeti’nden Romanya’ya, Baltık ülkelerinden Slovenya’ya, tüm “eski Komünist” coğrafyanın AB bünyesine katılmasından sonra, “çözdük bitti” düşüncesiyle küllenmişti.
Ancak, bölgedeki “farklılıkların biraradalığı” temelli sorunlar, son derece somut varlık ve gerçekliklerini günlük hayatta da hissettirerek sürüyor.
Bunlardan, Türkiye’de Kürt Meselesi ile (çok çok farklı içerik ve dinamiklerine rağmen) benzer biçimde, Avrupa Birliği genelinde “yoksulluk ve yoksunluk” kaynaklı bir durum olarak ele alınan Roman Sorunu’ndan bu köşede geçen yıllarda sıklıkla bahsettim.
Romanların, Avrupa genelinde uğradığı ayrımcılığın, asla ırkçılıktan ve farklılıkların desteklenerek yaşatılmasına ilişkin eksikliklerden kaynaklanmadığı, “eğitimle ve yoksulluğa karşı savaşla yok edilebilecek geçici bir arıza” olduğu iddiası, bugün Avrupa genelinde benimsenen ve siyasi tedbirleri şekillendiren politik çizgi.
Belki binlerce toplantı, yüzlerce rapor, yaklaşık 30 yıldır süren ve Avrupa’nın en önemli insan hakları savunucuları, akademisyenleri, hukukçuları, Dünya Bankası, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler’in çeşitli kurumları gibi tarafların müdahilliğine rağmen, Roman Sorunu’nun çözülmesinde çok az mesafe kat edilebildi.
Pandora’nın Kutusu açılıp da, içindeki “kötülüklerle”, mesela ırkçılık, ayrımcılık gibi gerçek meselelerle yüzleşilmedikçe, çözümsüzlük ekseninde daireler çizilmeye, sorunlar kronikleşmeye devam ediyor.
Türkiye’de de, Kürt Meselesi’nin çözümü kadar geçen haftalara damgasını vuran kürtaj-sezaryen çekişmelerine, birçok farklı konu, aslında aynı kapıya çıkıyor; farklılıklara rağmen ortaklık nasıl mümkün?
Soru yalın ve basit; ama Türkiye çok hazırlıksız.
Bazen haklar ve özgürlükler, insan hakları meseleleri, çoğunluğa karşı azınlığın hakları konuları konuşulurken, hiç de beklenmedik yorumcular tarafından bile öyle vahim yaklaşımlar ortaya atılıyor ki; Türkiye’nin en başa dönüp, daha en temel kavramlarından, tüm toplumu kapsayacak bir “farklılıklarla birliktelik” tartışmasını, korkusuzca, eleştirel biçimde bir düşünce çizgisiyle, kesintisiz sürdürecek biçimde, acilen açması gerekiyor.
Farklı, beraber ve başkalarının hakkına saygılı; ama nasıl... Geç kaldık, hızlı başlamalıyız.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024 - Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
20.05.2024
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
PKK, "cocuk kacirma diye birsey yok, kendi istekleriyle daga cikiyorlar" diye beyanat verdi. Siz yine de bu eylemin PKKnin baskisi ile gerceklestigini ve de "romantik" bir boyutu oldugunu iddia etmissiniz. Tabi nerden baktiginiza bagli. insanlar olaylara degisik acilardan bakmakta ve bir eylemin icinde olanlari analiz ederken genellikle islerine gelen sonuclara varmaktadir. Ama acik-secik bir gercek var: Cozum sureci de daha onceki acilimlar gibi acmaza girdi. Bunun en onemli nedeni hukumetin verdigi sozleri gerceklestirecek adimlar atmamasi.