Sezin ÖNEY
Roma’da bir kitapçıdayım.
Birden, önümdeki kitaplara bakarken başım dönüyor, elim ayağım kesiliyor sanki.
“Sindrome di Stendhal”...
Çok fazla sanat eserine “maruz kalanların” geçirdiği buhran hâli, Stendal Sendromu. “Firenze” yaniFloransa Sendromu olarak da bilenen bu ruhsal kriz hâli, Fransız yazar Stendhal’in, bir İtalya seyahati sonrası yaşadıklarına atfen, onun adıyla anılıyor.
Bine yakın kitap sıralı bir duvardan ötekine; hepsi mafya, siyasi yolsuzluklar, Gladio, “derin devlet”... bu gibi “olağan şüpheli” konular üzerine.
Gazeteciler, yazarlar, yakınları “faili meçhullere” kurban gidenler...
Türkiye’de Ahmet Şık ile Nedim Şener’in yazdığı kitaplar olay oldu; İtalya’da yüzlerce, binlerce Nedim ve Ahmet var.
Türkiye ile karşılaştırdığımızda, İtalya, hem ordunun siyaset üzerinde ceberut bir etkisi olmadığından, hem Avrupa’nın göbeğinde olmasından, hem de güçlü bir komünist partiden anarşistlere, sosyal demokratlara uzanan geniş yelpazede sağlam bir muhalif/sol geleneği olduğundan, hep ifade özgürlüğünün varlığını bir şekilde sürdürdüğü bir yer oldu.
Ancak, demek ki Türkiye’de gerçekten ifade özgürlüğü bakımından bir nevi çölde yaşıyoruz ki, ülkenin en yakıcı meselesi addedilen Kürt Sorunu üzerine dahi yazılan, komplo teorilerine, ideolojik veryansınlara dayanmayan bu kadar çok sayıda, bu kadar titiz çalışılmış kitaplar yok.
Son 10 yıldır başbakan olan, kısa bir süre önce İtalya’nın ekonomisinin tepetaklak olmasıyla görevden neredeyse Avrupa Birliği’nin zoruyla, sürüklenerek alınan Berlusconi üzerine de yazılmış birçok kitap var. Berlusconi’nin mafya ile ilişkileri, sıfırdan ülkenin en zengin adamlarından biri hâline gelişi, kendisinin nasıl “yolsuzluğun piri” olduğu detay detay anlatılıyor.
Sadece bu dikenli konular üzerinde yazılıp çizilenlerin bolluğu değil, televizyonda izlediğim bir röportaj da beni çok sarsıyor.
19 temmuz günü, uğradığı suikastın üzerinden 20 yıl geçmiş olan savcı Paolo Borsellino’nun röportajı. 1980’lerde, Borsellino, savcı Giovanni Falcone ile Sicilya’nın merkezi Palermo’da, yaptıkları soruşturmalarla bölgenin mafyası Cosa Nostra’nın üzerine üzerine giden hukukçulardandı.
İkisi de, 1992’de, 57 gün arayla öldürüldüler.
Borsellino, suikastına sayılı gün kala, Fransız gazetecilere verdiği röportajda, Berlusconi’nin mafya ile olan ilişkilerini sayıp döküyor.
Sanki dün kaydedilmiş gibi “canlı” bir röportaj. Hem Borsellino’nun anlattıkları güncelliğini koruyor, hem de kendisinin, yolsuzluğa karşı olan mücadelesindeki heyecan, adanmışlık.
Bu kadar yazılıp çizilmesine rağmen, bu röportajın kendisi, televizyon dünyasının neredeyse tamamında Berlusconi’nin iktidarı sona erene kadar baştan sona yayınlanamamış.
Borsellino, röportajında, 1990’lara gelindiğinde, Gladio ve Soğuk Savaş dönemindeki sağ-sol çatışmasına “ayar vermek” için oluşan “derin devlet” ve mafya koalisyonunun, yaşamak için “evrim geçirdiğini” anlatıyor.
Röportajda, Berlusconi’nin, yeni kurulmakta olan yolsuzluk ağlarında, “yasallaşmayı” sağladığını anlatıyor. Yani, Borsellino’ya göre, aynı düzen kabuk değiştirerek, “yasal yolsuzluklar” yapmaya devam etmeye başlamış.
İtalya, bir AB ülkesi olarak, güçlü bir sivil topluma, muhalif birçok harekete sahip bir ülke olarak, neden derin devletini, derin devletinin çevresine ördüğü yolsuzluk ağlarını yenemedi?
Bu soru, Türkiye için çok önemli, hayati bir soru.
Türkiye’nin geleceği için, İtalya’nın geçmişini iyi okuması, üzerine düşünmesi lazım.
Önümüzdeki birkaç hafta boyunca, ben de bunu yapmaya çalışacağım kendimce.
İtalya, Avrupa’nın yaşadığı ekonomik krizden etkilenmenin ötesinde, çok ciddi bir duraklama, hatta çöküş hâlinde, toplumsal olarak.
Tıpkı, bir zamanlar canciğer kuzu sarması olup da, ayrı düştüğüm pırıl pırıl, geleceği parlak bir dostu, çökmüş bitap görünce, “Ne olmuş sana” demek istermişim gibi...
İtalya, 1990’lardan 2000’lerin ortasına kadar neredeyse, makûs “geri kalmış” geçmişini geride bırakmış bir “Avrupa Kaplanı”ydı.
Bugün, benim de Roma’da bir “turist” olarak farkına vardığım çöküş hâli, sadece şimdi manşetlere çıkan ekonomik krize özgü bir durum değil.
Cronache di Roma/ Roma haberleri sayfasında, şehirde her yerde yürüyen merdivenlerden metrolara, otobüslerden kentin temizliğine, hiç işlemeyen bir şeyler var. Birçok yerde, yazan “Fuori Servizio”/ Servis Dışı, aslında ülkenin bütünü için geçerli bir durum.
Sağlık hizmetleri acınası durumda; bir röntgen için bir yıldan uzun beklemek gerekiyor. Haberlerde, acil müdahale imkânları olmadığı için ölen bebeklerin haberleri var.
İnsanlar umutsuz, asık yüzlü.
Ve burası, Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden biriydi; daha dün.
Ben bunları yazarken bir arabada, birden Türkiye’ye döndüğümü gayet de net hatırlatan şekilde; “Irak sınırına yapılan askerî sevkiyattan” bahsediliyor radyoda uzun uzun.
Türkiye’nin, kendi yolsuzluk krizleri ayyuka çıkıp bir ekonomik krizle yüz yüze kaldığı gün, “Fuori Servizio” olunca yani; sırtında Kürt Sorunu’nu hâlâ da taşırkenki hâlini düşünmek bile istemiyorum.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024