Yıldıray OĞUR
Geçen haftanın iki büyük haberi, harareti geçtikten sonra üzerinde durup düşünmeyi gerektiriyor.
Biri Türkiye’de muhafazakarlığın kalelerinden Kayseri’de nüfusun sadece yüzde 5’ini oluşturan Suriyelilere karşı bir adi suçun provokatif haberlerle şehre yayılmasından sonra başlayan saldırılar.
Saldırı deyince belki tam olarak anlaşılmıyor.
Suriyelilere ait 107 dükkan taşlandı, tahrip edildi, yakıldı, bazıları yağmalandı.
Suriyelilere ait onlarca araba parçalandı. Bazıları bir iş makinesiyle.
Vandallığın boyutunu en iyi gösteren daha önce bir Suriyelinin işlettiği manav olduğu için, içine girip tahrip edilen kitapların yere fırlatıldığı bir Kuran Kursu.
Üzerindeki apartmanın yöneticisi bir daha yağmacılar gelmesin diye tahrip edilmiş binaya gerilen brandaya “Burası Kuran Kursu, Türklere aittir” yazdırdı.
Emniyet müdürü taşkınlık yapan kitleyi sakinleştirmek için tacize uğrayan küçük kızın “Türk olmadığını” söyledi.
Ve maalesef bu bilgi kitleyi sakinleştirdi!
Ensar-muhacir kardeşliğini geçeli çok oldu ama Suriyelilerin en azından Müslüman olmasının bile artık Suriyelinin taciz ettiği küçük kız Suriyeliymiş bilgisini alınca evine dönen, Kuran okunan bir yer olduğu belli bir yere bile saldıran ve ancak Kuran Kursu Türklere aittir afişiyle durdurulabilen saldırgan kitle için hiçbir şey ifade etmediği anlaşılıyor.
İkinci olay tabii ki Merih Demiral’ın maçtaki bozkurdu ve ardından aldığı cezaya muhafazakar kesimden gelen abartılı, çoşkulu ve bol bozkurtlu tepkiler. Cezaya kızmak anlaşılır olsa bin yıldır yapıyormuş gibi büyük bir özgüvenle yapılan bozkurt işaretleri, bozkurdun nasıl milli kimliğimizin bir parçası olduğuyla ilgili hararetli konuşmalar, 8 yıllık AK Parti-MHP ittifakının yarattığı toplumsal ve kültürel değişimin çarpıcı bir örneği oldu.
Bu sadece geleneksel Batı’ya tepkiden, son zamanlarda Ayşe Ateş’e belaltı saldırılara kadar varan ne pahasına olursa olsun iktidarı ve müttefiki korumak refleksinden ya da müttefike benzemekten daha derin bir sosyal değişime işaret ediyor.
Aslında makarayı biraz daha sarmak mümkün.
Geleneksel olarak Türkiye’de din ve milliyetçilik her zaman içiçe geçmiş, bazı noktalarda ayrılan ama devlet kutsamacılığı ve tarih şuuru gibi çok büyük ortak paydaları olan iki fikir olageldi.
Türk-İslam sentezi, milliyetçi-muhafazakar terkipleri bu ortak dünyayı ifade ediyor.
Ama sol entelijansiyanın yıllardır ve nihayet bir tür nefret söylemine dönen bir iddiayla tekrarladığı gibi ikisi arasında hiçbir fark da yok değildi.
İslamcılık bu terkibi bozmak, arayı açmak isteyen jakoben ve elit bir fikri akım oldu.
Bozkurtçu idoelojik milliyetçiliğin modernleşmeyle, Kemalizmle, orduyla, devletle paralel olan seküler kimliği, uzun yıllar bu terkibin bir kader birliğine dönüşmesine mani oldu.
Türkeş’in 27 Mayıs’ın sözcüsü olması herhalde bir tesadüf değil.
Özellikle 80’ler ve 90’larda İslamcılık güçlendi ve milliyetçilikle mesafe açıldı.
91’deki zorunlu RP-MÇP-İDP seçim ittifakı bile uzun ömürlü olamadı.
Dindarların, laik baskılar nedeniyle devletle arası açıldı.
Bu da demokrasi taleplerini yükseltti, önce siyaseten sonra kültürel ve dini daha liberal bir muhafazakarlık ortaya çıktı.
Ama AK Parti iktidarının o “kaka devleti” tasfiyesi ve Ankara’yı ele geçirip muktedir olmasıyla Müslümanlar artık Necip Fazıl’ın meşhur dizelerindeki gibi kendilerini “öz vatanında garip ve parya” hissetmemeye başladılar.
Devlet dinle barıştı, artık cenaze namazlarında kenarda bekleyen subaylar değil, vakit namazlarında saf tutan komutanlar, başörtülü polisler, dualarla açılan köprüler vardı.
Ama yukarıda yaşanan bu değişimi bir sosyal değişime dönüştüren bundan sonra yaşanan travmalar ve hayal kırıklıkları oldu.
Biri küresel bir hayal kırıklığı.
İslamcı dünya tasavvuru hayalleri Arap Baharı’yla büyük bir heyecan yaşadı.
Ama günün sonunda yaşanan yenilgiler ve yıkım büyük bir hayal kırıklığına neden oldu.
Türkiye’de ise bu hayal kırıklığı çifte kavrulmuş yaşandı.
Ümmetin aslında bizi o kadar sevmediği ve beklemediği ortaya çıktı, emperyal hayaller suya düştü, Mısır darbesi ve Suriye’de İslam dünyasının bölünmesi, bazı Arap ülkelerinde artan Türkiye karşıtlığı, ümmet diye uzaktan sevilen Müslüman kardeşlerle Suriyeli mülteciler olarak birlikte yaşamak zorunda kalmanın yarattığı travmalarla birleşti.
Ümmetle gönül bağları zayıfladı, yalnızlık hissi içe, öze, aileye yani millete, Türklüğe çekilmeyi getirdi.
Artık Dağlık Karabağ in, Gazze out. Aliyev in, Gannuşi outtu.
Aynı dönemde büyük heyecanla girilen Çözüm Süreci hayalinin, hendek felaketi ve şehirlerde terör eylemleriyle patlaması, Türkiye’deki İslamcıların ve dindarların milliyetçilikle aralarındaki son ve en güçlü duvarı da yıktı.
Artık önünde Müslüman Kürtlerle olan kültürel ve siyasi bağlar ve Kürtlere karşı sorumluluk ve mahcubiyet duygusu gibi engeller de kalmayınca Türkçülük bentlerini aşıp sel gibi ortama aktı.
Ve üzerine 15 Temmuz geldi.
Bu korkutucu darbe girişimi, bilinen doğrulardan şüpheye, ortak referansların ikna gücünü kaybetmesine, “başı secdeye eğen” gibi referansların erimesine neden oldu, moraller bozuldu, depresyon içe doğru kapanmayı hızlandırdı.
Çevremizdeki devletlerin yıkılmasının üstüne bir de devletin sokaktan toplanması korkusu eklendi, ne olursa olsun bir devletin başımızda olmasıyla ilgili geleneksel travmaları ve devlet tapıcılığı tetiklendi.
Devletle, tankla, tüfekle, jetle ve tabii bayrakla barışan dindarlar bu devletin resmi dindarları haline geldiler.
Artık kimse öz vatanında garip ve parya değildi.
10 yıl önce üniversiteye bile çocuklarını sokamayan insanlar binlerce yıldır bu topraklarda asli unsur oldukları gururuyla ötekiliğin acısını çıkarmaya başladı.
Bu özgüvenle tehlikeli ve güvensiz hale gelen cemaat ve tarikatlar ile olan bağlarından kurtulan pek çok mütedeyyin insan başıboş kaldı, Reisçilik, devletçilik ve Osmanlıcılıkla kendi dindarlıklarını kurdu, daha fazlasını yapmaya donanımı yetmeyenler ise hali hazırda varolan, güçlü, birleştirici, tanıdık bir ideolojik fikrin etkisine girdi:
Milliyetçilik.
Tarihin bu altüst oluşu içinde MHP’den uzanan el ve kurulan ittifak da milliyetçiliğin tutunacak bir dal olarak görülmesine yardımcı oldu.
Bu dalga şehirleşmeyle zaten süren sekülerleşmenin hem ivmesini artırdı hem de yönünü değiştirdi.
Herkesin ve araştırmaların mutabık olduğu gibi Türkiye’de kendisini dindar ve muhafazakar olarak gören kitlede hızlı bir sekülerleşme ve dünyevileşme var.
Sekülerleşme deyince ilk akla gelen dinden uzaklaşma ya da “Deist” olmak.
Ama burada bahsedilen sekülerleşme kelimenin tam olarak Latince anlamındaki gibi “dünyevileşmek.”
Son 20 yılda şehirleşme, zenginleşme, eğitim imkanlarına ulaşmayla doğal ve evrimsel bir yavaşlıkta giden bu sekülerleşme veya dünyevileşme eğilimi özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin çarpan etkisiyle büyük bir ivme kazandı.
Artık Türkiye’deki dindarlar milliyetçileşerek, devletçileşerek sekülerleşiyor.
Bu bir sekülerleşme çünkü İslami referanslar yerini İslami soslu yerli ve milli yani dünyevi referanslara bırakıyor.
Milliyetçilik sekülerleşmeye doğru adım atmak için çok uygun bir kanal, bir ara geçiş bölgesi.
Sekülerleşiyorsun ama geleneksel Türk modernleşmesi gibi bu Batılılara benzeyerek, öz benliğini kaybederek yani onların tabiriyle “gavurlaşarak” olmuyor.
Yumuşak bir geçişle, kültürün hatta dinin içinde kalarak çaktırmadan, hissettirmeden, göze batırmadan yaşanıyor.
Milliyetçilik ve Türkçülük; hayatla ve devletle barışık, kimseyi ahlaki kriterlerle sınırlamayan, dünyevi hayata izin veren ama aynı zamanda kimseyi de gavur yapmayan, dinin, milliliğin içinde tutan sihirli bir formül sunuyor.
Devletle bir derdi, oy vermek dışında uğruna fedakarlıklar yapacağı bir davası kalmayan, dünya nimetlerini elde etmek, elde olanları korumak, artırmak ve dünyadan keyif almak isteyen insanlar için harika bir ideolojik form olarak iş görüyor.
Uygulanması da çok kolay.
İşaret parmağı yerinde duruyor, ona serçe parmak ekleniyor, sonra diğer parmakla önde birleşiyor.
İşaret parmağı artık hem şehadeti hem de bir bozkurdun kulağını temsil ediyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025