Yıldıray OĞUR
Bundan bir ay önce Türkiye’nin gündemi Suriye’de iktidarın elde ettiği zafer, yeni çözüm süreciydi.
Muhalefet iki konuya da çok hazırlıksız yakalanmıştı.
CHP lideri, kaçmak için Rus üssüne sığındığı sıralarda Esad’la acilen temas kurulmasını önermiş, muhalif kesimler 13 yıldır sürdürdükleri Esadçı ve Suriyeli düşmanı çizgiden çıkmakta zorlanmıştı.
Çözüm süreci adımı ise herkesin ezberini bozmuş, muhalefet “içi boş” dedikçe süreç ilerlemiş, muhalefet Kürtleri küstürmemekle iktidarın adımına destek vermiş olmamak arasında sıkışmıştı.
İktidar ise uzun bir süre sonra ilk kez içeride ve dışarıda pozitif bir gündem yaratıyor, tartışmaları belirliyor, Batılı liderler Erdoğan’ı arıyor, ziyaretine geliyordu.
Ahlaki ve moral üstünlük uzun bir süre sonra ilk kez iktidara geçmiş, “büyük siyaset”e hazırlıklı olmayan muhalefet savunmaya çekilmişti.
İşte bu sırada iktidarın geleneksel “küçük siyaset”i yine devreye girdi.
Üst üste gelen gözaltılar, davalar, İmamoğlu, çevresi ve yakın muhalif medyaya dönük baskılar, Suriyeliler gitmek için hazırlıklara başlayınca söyleyecek sözü bitmekte olan Ümit Özdağ’ın tutuklanması…
Üstelik bu küçük siyasetin hedefi olan seçimlere en iyi tahminle en az iki yıl varken.
Büyük siyasetle gündemi belirleyen, muhalefeti ülkeyi yönetmeye hazırlıksız göstermeyi başaran iktidar, küçük siyasetle pozitif gündemi berhava etti, topu yine muhalefetin sahasına taşıdı.
Devletin yargı gücünün muhaliflere karşı baskılar, tutuklamalar, davalar ile sert biçimde kullanılması muhalefeti canlandırdı, birlik fikrini güçlendirdi.
Buraya kadar olan kısımda büyük jüri olan halkın gözünde puan kaybedenin iktidar olduğunu önümüzdeki aylardaki anketler gösterecektir.
Peki muhalefet bu baskıyı karşılaşmakta başarılı mı?
İşte burada da muhalefetin yapısal sorunları, zihniyet açıkları ve organizasyonel zaafları devreye giriyor.
Gözaltılar, baskılar, şafak operasyonları, İmamoğlu’na doğru gelen dalgaya karşı ses çıkarıyor muhalefet.
Ama bunu yaparken kullandığı dil ve yöntemle halkın gündemi arasında tam bir senkronizasyon yok.
Olan bitene itirazlar fala hızlıca demokrasinin sonu geldi tespitlerine bağlanıyor.
Onları da iktidardan bıkmışlıktan kaynaklı acilci, telaşlı çözümler izliyor.
Muhalif elitlere göre bu duruma 3 yıl daha tahammül edilemez, halk sokaklara çıkmalı, CHP adayını ilan etmeli, erken seçime gidilmeli ve iktidar gitmeli.
Halbuki çok açık ki iktidarın erken seçim diye bir gündemi olmayacak, sadece muhalefet baskılardan bunaldığı için de erken seçim yapılmayacak, muhalefetin iktidarı seçime zorlayacak sandalye sayısı ve mobilize edeceği kalabalıkları yok.
İktidar gitmeyecek, meşru süresinin en maksimumunu kullanacak.
Bu durumda CHP ise muhtemelen ülke seçim havasına girmemişken adayını belirleyip erken doğum yapacak.
Aday seçim havasına girmemiş bir ülkede her gün bir şey demek ve yapmak zorunda kalacak. Çok muhtemelen buna hazırlıksız yakalanacak, iki yıla yayılmış bir seçim kampanyası bayatlayacak.
Muhalif elitlerin bu aceleci tepkiselliklerinde halka biçilen rol de abartılı beklentiler içeriyor.
Bütün bu baskılar, gözaltılara karşı halk sık sık sokağa çağrılıyor.
Sokağa çıkanların profili parti mensuplarından ibaret kalıyor, sayısı ise binlerle ifade edilebilecek rakamları geçemiyor.
İnsanlar polisle karşı karşı kalıyor.
Halk ise jüri gibi olan biteni uzaktan izliyor.
İşte tam burada olan biteni jüri gibi izleyen halk kısmını biraz açmakta fayda var.
Türkiye’de son 200 yılda iktidar değişimlerinde halkın seçimler dışında ana aktör olduğu bir iktidar değişimi yaşanmadı.
Toplum için önce İstanbul sonra Ankara’da yaşanan iktidar kavgaları elitler arasındaki yaşanan itiş kakışlar olarak kaldı.
Bu itiş kakışlara insanlar bir tarafı da tutsa da, müdahil olmadı.
Çünkü yaşanan krizler onların günlük hayatını etkilemedi, gözaltılar, tutuklamalar, baskılar toplumsallaşmadı, geniş kitlelerin hayatını felç etmedi.
Günün sonunda iktidar kavgaları uzaklarda yaşanan, üzülünen, kızılan ama kimsenin hayatını doğrudan etkilemeyen seyirlikler olarak kaldı.
Halkı bu iktidar kavgalarına davet edenler genelde hayalkırıklığıyla karşılaştı.
Halkın bu iktidar mücadelelerine kayıtsızlığı, daha doğrusu izleyici olmaktan ileri gitmek istememesi öfkeli, oryantalist analizlere neden oldu.
Tabii halkı sık sık mücadeleye davet eden, özellikle solcular buna karşı sloganlar da ürettiler. O sloganların en meşhurlarından biri: “Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz”
Bu slogan genelde kalabalık caddelerden geçen cılız protestocuların çaresizliğini gösterdi.
Çünkü insanlar bu çağrıyı duymamazlıktan geldiler. Çünkü pek ikna edici değildi.
Bunun birkaç sebebi var;
Birincisi iktidar mücadeleleri ne kadar sert olursa olsun hayat hep devam etti. Mesela 16 Temmuz 2016 sabahı bile insanlar işlerine gittiler.
İkincisi siyasi aktivistler, elitler bunaldıkça acil durum butonu bastılar, aktivizmi bir spora çevirdiler, halk için durum o kadar acil olmadı.
Ve belki en önemlisi; vaad edilen “kurtuluş” güven vermedi, heyecan uyandırmadı.
Bu çağrıyı yapanlar toplumla sahici bağlar kuramadığı için “ya hep beraber ya hiçbirimiz” gibi bir kardeşlik, beraberlik, kaderdaşlık duygusunu da oluşturamadılar.
Şimdilerde bu sözü Ekrem İmamoğlu da kullanıyor.
Klasik sol grupların eylemlerinden daha büyük kalabalıklar toplanıyor ama o birkaç bin kişinin sloganları yine büyük kalabalıklara işlemiyor.
Bu zayıf eylemler artık birinciliğe oynayan muhalefeti olduğundan daha zayıf ve etkisiz gösteriyor.
“Ya hep beraber ya hiçbirimiz” gibi bugüne kadar hiçbir karşılık bulmamış, marjinal görünmüş bir çağrı kitle partisine uymuyor.
Çünkü kitle partilerinin esas gücü halkı sokağa çıkarmak değil, sandığa götürmektir.
Gücünü göstermenin yolu öfkeli eylemci olmak değil, sabırlı, mutedil kalmayı başarmaktır.
Her şeye rağmen reaksiyoner tepkiler yerine kendi gündemini izleyen, en büyük zaafı olan ülkeyi yönetme ehliyetini elindeki belediyelerle göstermeye devam eden, huzuru kaçıranın kendisi olmadığını anlatan bir muhalefet ancak bu baskılara karşı dirençli görünebilir.
Ama galiba çoğu sol geleneklerden gelen muhalif elitler için bunlar fazla sağcı, pasifist yöntemler.
Acilci muhalif elitler hemen bugün bir şey yapmak istiyor, iktidara olan tahammülsüzlükleriyle cepheyi daraltan bir aktivizme savruluyor, iktidara olan hınçlarını geniş kalabalıklara yöneltiyor ve kapsayıcılığı çok çabuk atlarının terkisine atıyorlar.
Sandığa en az iki yıl varken gerilimi yükseltmek, o yüksek gerilimde halkı tutmak pek iyi bir kurtuluş yöntemine benzemiyor.
Ya hep beraber ya hiçbirimiz diyecek kadar aidiyet hissi yaratmak da slogan atarak olmuyor.
Büyük jüri uzaktan herkesi izliyor.
Esas hedef onun rızasını kazanmak olmalı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025