Yıldıray OĞUR
Artık başka bir açıklamasını bulmak zor; bazıları Türkiye’nin sorunlarına aşık.
Bazıları ülkenin bölünme tehdidine, bazıları emperyalizmin kirli oyunlarına, bazıları mazlum Kürtlerin sorunlarına aşık olmuş.
Bütün fikri müktesabatları bu sorunlar etrafında oluşmuş, bütün siyasi sermayelerini bu sorunlara yatırmışlar, bütün itibarlarını Türkiye’nin sorunlarına borçlular. O sorunların olmadığı bir dünyayı tahayyül edemiyor, orada ne yapacaklarını bilemiyor, o yüzden o sorunların sonsuza kadar süreceğini düşünüyorlar ve hatta bazıları bunu diliyor.
Somut, elle tutulur gelişmeleri, haberleri, adımları görmezden gelip ayrıntılara, çıkan pürüzlere tutunuyorlar, bu uğurda yalan söylemekten, yanlış bilgiler yaymaktan da çekinmiyorlar.
Son örnek Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’nun son toplantısı etrafında koparılan fırtına oldu.
TBMM tarihinde 1920-2025 arası 290’a yakın gizli oturum yapıldı. Hatta bunun için sağır-dilsiz kavas kadrosu vardır.
Gizli oturum, halktan bilgi saklamak anlamına gelmez. Tam tersine devletin elindeki bilgileri Meclis’le paylaşması şeffaflıktır. Milletvekilleri zaten halkı temsilen ordalar.
Bazı güvenlik ve istihbari bilgiler dünyanın her yerinde gizlidir. Bu bilgilere vekillerin doğrudan ulaşabilmesi, MİT Başkanı’na, MSB’ye soru sorabilmesi demokrasinin gereğidir. Ayrıca bu gizlilik bilgilendirmenin kalitesini artırır, vekiller sansürsüz, yeni bilgiler duyabilirler. O yüzden komisyon üyeleri oy birliğiyle bunu istemişler.
Ama sanki komisyon bütün toplantıları için gizlilik kararı almış gibi haberler yayıyorlar.
Soldan eleştirenler, komisyondaki sol partileri MİT’ten gizli almakla ve bunu halktan gizlemekle suçluyorlar.
Çünkü onların dünyasında MİT baştan kötü. Bir solcunun görevi de MİT’ten bilgi almak değil onun kirli planlarını deşifre etmek.
Böyle düşünenlerin parti kurup seçimlere girmesinin sebebini anlamak çok kolay değil.
Ulusalcılıktan eleştirenler “PKK’nın bildiği halktan neden saklanıyor?” gibi tezlerle ajitasyon yapıyorlar.
“PKK’nın silah bırakması üzerine bir süreçle ilgili PKK’nın bilmediği ne olabilir acaba”? diye düşünmüyorlar.
En kötüsü ise şu; 13 partiden 48 üyenin olduğu bir komisyonun ülkenin aleyhine kararlar alabileceğini, halktan bu yüzden bilgi saklandığına inanmaları.
Türkiye’de iktidar sahiplerinin ülkeyi bölme planlarının bir parçası olduğuna bir kere inanınca her şeye inanmak mümkün.
Ve bu yeni bir evham da değil.
İlk kim kime bölücü dedi bilinmiyor. İttihatçılar, adem-i merkeziyeti savunduğu için Prens Sabahattin’e bölücü demişlerdi. 1908’den sonraki Meclis’te Ahmet Rıza Bey de Arnavut mebusları bölücülük yapmamaları için uyarmıştı. Nutuk’ta Atatürk İstiklal Savaşı’nın komutanlarından Kazım Karabekir’i, partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın verdiği vaatlerle Doğu isyanlarını örgütlemek ve kışkırtmakla suçlamıştı.
İnönü, Dersim Katliamı sırasında başbakan olan İttihatçı Bayar’a bile Demokrat Parti için izin verirken ülkeyi bölüp bölmeyeceğinden endişeliydi. İleri sürdüğü şartlardan biri; DP’nin şark vilayetlerinde teşkilat kurmamasıydı.
O şarta uymayıp Kürt ağaları, kanaat önderlerini vekil yapan Menderes’i de muhalifleri bölücülükle suçladılar.
70’lerde de birbirini bölücülükle suçlamayan kalmamıştı. 1975’te “Bu delikanlı ateşle oynuyor, boyundan büyük işler yapıyor. CHP’liler ülkede bölücülük yapıyor” diyen Türkeş’in hedefinde “Kıbrıs Fatihi” Ecevit vardı.
Aynı Ecevit 1979’da Başbakan olarak Hakkâri’deki mitingde “Cumhuriyetin bölgeye hizmet getirmediğini” söyleyince bu kez onu Demirel bölücü ilan etmişti “Hükümetin başı Hakkâri’de bölücülüğe yeni bir bölücülük eklemiştir. Mıntıkanın ahalisine Türk devletini şikâyet etmekte, bundan medet ummaktadır.”
Aynı “Bölücü” Ecevit, birkaç ay sonra, bakanı Şerafettin Elçi’nin Kürtlüğünü ilan etmesinden hemen sonra MGK’da altı doğu ilinde “bölücülük” tehlikesi yüzünden sıkıyönetim ilan edildiğini açıkladı.
1991’de SHP’nin HEP’le seçim ittifakına en ateşli karşı çıkan da bu kez DSP’nin lideri olan o “bölücü” Ecevit’ten başkası değildi. Bölücülük sopasını kullanma sırası ona gelmişti. SHP’yi bölücüleri Meclis’e taşımakla suçladı.
Demirel’in sırası 1991’de Diyarbakır’da Kürt realitesini tanıyınca geldi.
Demirel’in bölücülüğü de kısa sürdü. 1992’de Özal GAP TV’de Kürtçe yayın önerince ilk ayağa kalkan, Başbakan olan Demirel oldu. En yakın adamı Cavit Çağlar, Özal’ı “Ülkenin altını dinamitlemekle, ülkeyi uçuruma götürmekle” bile suçladı. Özal ihanetle suçlanıp Yüce Divan’a götürülmeye çalışıldı.
Gazetelere konuşan Türkeş, Muhsin Batur, GAP TV ile ülkenin adım adım bölüneceğini söyledi. Özal’a kızanlardan biri de ANAP’ı bıraktığı Mesut Yılmaz’dı.
Gelenek değişmedi. 1993’te başbakanlık koltuğuna oturan Tansu Çiller Kürt sorununa çözüm için Bask Modeli’ni önerince kıyamet koptu. Cumhurbaşkanı Demirel “Çözümü İspanya’da arama” diye sert çıktı. Ecevit, pazarlıklara dikkat çekti, MHP sözcüleri içinde bolca “ihanet, bölücülük, tehlike” geçen sözlerle Çiller’i suçladılar.
Yıl 1996. Başbakan Erbakan. Erbakan’ın aracılar üzerinden Öcalan’a haber gönderdiği ve PKK ile müzakere için arayışlarda bulunduğu haberleri ortalıklara döküldü, manşetler yıkıldı. Şeriatçı Refah Partisi artık bölücü de olmuştu.
Ve Başbakan Mesut Yılmaz. “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer”, “Kürtçe seçmeli ders için dilekçe verenlere ılımlı davranalım”, “Kürtçe yayını tartışalım” dedi, Milli Güvenlik sendromundan şikâyet etti. Evet, sürpriz yok bölücülükle suçlandı.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025