Yıldıray OĞUR
“Bunun üzerine Ferisiler çıkıp gittiler. İsa’yı, kendi söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla düzen kurdular. Hirodes yanlılarıyla birlikte gönderdikleri kendi öğrencileri İsa’ya gelip, 'Öğretmenimiz' dediler, 'Senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz. Çünkü insanlar arasında ayırım yapmazsın. Peki, söyle bize, sence Sezar’a vergi vermek Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil mi?' İsa onların kötü niyetlerini bildiğinden, 'Ey ikiyüzlüler!' dedi. 'Beni neden deniyorsunuz? Vergi öderken kullandığınız parayı gösterin bana!' Ona bir dinar getirdiler. İsa, 'Bu resim, bu yazı kimin?' diye sordu. 'Sezar’ın' dediler. O zaman İsa, 'Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin' dedi. Bu sözleri duyunca şaştılar, İsa’yı bırakıp gittiler.” (Matta 22:14)
Dershane tartışmasına İncil’le başlamak için haklı sebepler var. Çünkü iki haftadır süren tartışmada sessizce mutabık olunan tek cümle şu: “Mesele dershane değil sen anlamadın mı?”
Uzun süre üstü fitne diye örtülen AK Parti-Cemaat arasındaki kavgada, sonunda perde yırtıldı ve biriken cerahat dışarı çıktı. Buna ancak cerahat boşalması denebilir, çünkü iki haftanın ardından elde açık kapalı tehditler, kaset iddiaları, insanların eşlerine, özel hayatlarına kadar varan ağır sözler, şantajlar, karşılıklı İran ve İsrail ajanı ilan etmeler kaldı. Cemaati eleştiren yazarlar Samanyolu’ndaki Karanlık Kurul’da milyonlar önünde Ergenekoncuların oyuncağı yapıldı, cemaat yazarları, gazetecileri AK Parti’ye yakın profesyonel Twitter hesaplarından “ajan”, “sızma” ilan edildi.
Bir sınavda “Bütün bunların sebebi ne değildir” diye bir soru gelse iyi bir dershane öğrencisi kesinlikle d-Dershane seçeneğini işaretlerdi.
Dershanelerin kapatılması konusunda cemaat çevrelerinden yükselen “Peki, okullar arasındaki bu eşitsizlik sürerken dershaneler kapanınca üst sınıflardan gelmeyen gençler nasıl üniversiteye girecek” sorusu hâlâ cevabını bulamamış haklı bir sorudur. Ama bu haklı eleştiri, dershane sistemine yarı uhrevi manalar yükleyip, “böyle geldi böyle gider” diye diyaloğu kapatmayı anlaşılır kılmaz. Hele eski devlet zihniyetinin halefi emniyetçilerin aklına uyup “Oslo’da PKK’ya dershaneleri kapatma sözü verdiler” teorilerine inanmaya başladığınızda artık ortada konuşulacak hiçbir şey de kalmamış demektir. Bu anlayışın ucunun 7 Şubat’ta MİT Müsteşarını tutuklama girişimine çıkması da hiç şaşırtıcı olmaz. (Halbuki Oslo kayıtları ortada, orada eski MİT başkan yardımcısı Afet Güneş dershaneleri değil, MEB’in okullarını yerel yönetimlere devretmekten bahsediyor.)
Bu çıkmaz yolların ucu, son altı yıllık demokratikleşme kazanımlarını, vesayet düzenine attırılan geri adımları geri getirecek yollara doğru uzanır gider. Son pişmanlık da fayda etmez.
Bir anda cemaatsever kesilenler, bir anda AK Parti’yi cemaate karşı kışkırtanlardan ibret almayanlara askerî vesayet rejiminin daha iki yıl önce sönümlendiğini, 90 yıl dindarlara da zulmeden rejimden henüz resmen kurtulmadığımızı, en son Gezi Parkı ayaklanmasında tekrar nükseden İslamofobik, oryantalist dilin dost zannedilen laik demokratların bile hâlâ resmî dili olduğunu hatırlatmakta fayda var. 28 Şubat'ta Erbakan’ı kararları imzalamakla suçlayanlar, Hocaefendi’yi hükümeti çekilmeye çağıran açıklamaları için eleştirenler arada bir gözlerinin önüne Çevik Bir’i getirip, o günlerin ağır havasını hatırlayıp kendilerine gelebilir. Yoksa haksız yere hapse atılmış bir gazetecinin sevincini de gizlemeden ifade ettiği gibi bu çatışma ancak iki tarafı da bitirecek bir nükleer savaşa neden olabilir. Bunu dört gözle bekleyenleri görmek için kalp gözünün açık olmasına da gerek yok.
Hükümete muhalefet etmek, CHP’yi desteklemek, hükümetin Orta Doğu politikasını beğenmemek, İsrail’le ABD’yle ilişkilerin iyi götürülmesini istemek, çözüm sürecine karşı çıkmak, Mavi Marmara’yı tasvip etmemek cemaatin hakkıdır. Bir sivil toplum örgütü olarak ya da medyasında ya da bir lobi grubu olarak bunu yaptığı için eleştirilemez. Dershane örneğinde olduğu gibi hükümetin icraatlarına da demokratik yollardan direnme hakkı vardır. Bunlara alışsak iyi olur.
Peki ya mesele ne o zaman? Bugün dershane, dün çözüm süreci, ondan önce Mısır, Gezi Parkı ile ortaya çıkan çatışmayı oluşturan esas sorun nedir? Uzun bir girizgâhı hak eden bir mesele bu. İşte Matta 22.14’e ancak şimdi gelebildik. Artık o esas meseleyi de perdelerin arkasından çıkarak ama serinkanlılıkla konuşmanın zamanı geldi.
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025