Yıldıray OĞUR
Cuma’dan Pazar’a nasıl gelmiştik?
10.01.2016
2328
Dünyada Hristiyanların çoğunlukta olduğu ve Pazar günü resmî tatil olmayan ülke yok.
Yahudilerin çoğunlukta olduğu İsrail’de tatil cuma öğlen başlıyor pazar sabahına kadar devam ediyor. Yani üç dinin inananları da düşünülmüş. Geriye kalıyor Müslüman ülkeler.
Onlarda durumlar karışık. Üçe ayırabiliriz. En kalabalık grup Cuma günü haftalık tatil olanlar; Suudi Arabistan, Mısır, İran vb…
Geri kalanlardan Endonezya, Malezya, Lübnan, Pakistan, Fas, Tunus’ta eski sömürge âdetleri gereği cumartesi pazar tatil ama cuma namazı saati de tatil.
Geriye kalıyor üçüncü kategorideki ülkeler. Yani Müslümanların çoğunlukta olduğu, cumartesi, pazar günleri tatil yapan ama cuma saatinde de resmî tatil olmayan ülkeler.
Sayalım; Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan, Arnavutluk ve geçen haftaya kadar Türkiye…
Bu taraftaki ülkeler içinde komünist bir mazisi olmayan, demokratik tek ülke Türkiye’ydi.
Peki nasıl olmuştu da 2015’e kadar cuma namazı saatinde bile izin olmayan bir ülkeler arasında kalmıştık?
Haftada bir gün dinlenmenin tarihini Eski Ahit/Tekvin 2’deki “Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi” cümlesinden başlatmak mümkün olsa da resmî olarak devletin haftalık tatil günlerini belirlemesi sanayi devrimi sonrasının dünyevi işlerinden biri...
Modern çalışma hayatıyla geleneksel hayat arasında çakışma anlarından biri ortaya çıktığında pratik bir çözüm olarak haftalık tatil günüyle haftalık dini ibadet günü birleştirildi ve Batı’da pazar günleri resmî tatil oldu.
İslamiyet’te durum biraz daha farklı. Cuma Suresi’ndeki “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır” âyeti namaz sırasında işin bırakılmasını emrediyor sadece.
O yüzden Osmanlı dünyasına haftalık izin günü meselesi 19. Yüzyılın ortalarından itibaren, maden işçileri için çıkarılan Dilaver Paşa ve Maadin Nizamnameleriyle girmişti.
Nizamnamelerde ilk kez kömür işçilerine haftalık izin günü verilmesi, bunun da dinlerine uygun olarak belirlenmesinden bahsedilmekteydi.
Esas olarak bütün çalışanlar için haftalık tatil gününün belirlenmesi Cumhuriyet’le oldu. 1923 İzmir İktisad Kongresi’nde dile getirilen işçi taleplerinden biri “İşçilere haftada bir gün istirahat müddetinin verilmesi ve hafta tatilinin cuma günü olmasıydı.” Öneri oy birliğiyle kabul edilmiş ve uygulanmaya da başlanmıştı.
İşin resmiyete dökülmesi ise bir yıl sonra Ocak 1924’te Meclis’ten geçen Hafta Tatili Hakkında Kanun’la olacaktı. Kanunun birinci maddesi şöyleydi:
“On bin veya on binden fazla nüfusu havi şehirlerde alelûmum fabrika, imalâthane, tezgâh, dükkân, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınai ve ticari bilûmum müessesat ve tevabiinin haftada bir gün tatili faaliyet etmeleri mecburidir. Tatil günü yirmi dört saatten dun olmamak üzre cuma günüdür.”
Peki “neden Cuma gününün seçildiğini” ise gelin kanun için verilen önergeden okuyalım:
“Tatil gününün Cumadan maada diğer bir gün olması hatıra gelebilirse de Cuma gününün zaten eyyamı resmiyeden bulunması ve milleti teşkil eden anasırı asliyenin Müslüman olması ve her ne kadar İslamiyet’te Cuma tatili namaz vaktinden maada zaman mecburi değilse de anane ve itiyadın Cuma gününün tatil günü ittihaz eylemesi bu kanunda da tatil gününün Cuma günü olmasını icap ettirmiştir.”
Esas sürpriz 1924’te haftalık tatil gününün Cuma olmasını teklif eden önergenin altındaki imza sahipleri olabilir; Menteşe mebusu Şükrü Bey (Kaya), İzmir mebusu ve İktisat Vekili Mahmud Celal (Bayar), Gelibolu mebusu Celal Nuri (İleri), Dersim mebusu Feridun Fikri (Düşünsel)...
Aslında biraz daha geriye gittiğimizde ortada bir sürpriz olmadığını göreceğiz.
27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, uzun yolculuğunun ertesi günü Ziraat Okulu’nda kendisini ziyarete gelen Ankara’nın ileri gelenlerine bir konuşma yapmış, bu konuşmayı daha sonra Nutuk’una da (3.Cilt) almıştı. Konuşmanın bir yerinde şöyle diyordu Mustafa Kemal Paşa;
(Günümüz Türkçesine tercüme edilmiş hali)
“İstanbul’un fethinden beri, Müslüman olmayanlara sağlanan bu büyük ayrıcalıklar, milletimizin din ve siyasete göre dünyanın en hoşgörülü ve cömert bir milleti olduğunu ispatlayan en açık kanıttır. Milletimize bu iftirada bulunarak bize karşı gelenler, adaletli olsunlar da dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu söyleyenlerin İslam dinini resmî şekilde tanımayan, Müslümanları Pazar gününü tatil günü saymaya ve mübarek şekilde tanımaya zorlayan ve Müslümanların özel günü olan Cuma gününü resmen tanımayan milletler olduğunu unutmasınlar.”
Mustafa Kemal’in cuma tatil günü hakkındaki tek konuşması bu da değildi. 15 Mart 1923’te Adana’ya giden Mustafa Kemal, burada cuma namazını kıldıktan sonra Adana
Esnaf Cemiyeti’nin çayına katılmıştı. Esnaflar, Paşa’dan İzmir İktisat Kongresi’nin ardından uygulanmaya başlanan alışamadıkları cuma tatilinden şikayet ettiler, bir vekilin de haftalık tatilin gâvur âdeti olduğunu söylediğini anlattılar. Mustafa Kemal de onlara şu konuşmayı yaptı:
“Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o nisbette havaya, sessizliğe, dinlenmeye muhtaçtır. Cumâ gününü hava alma ve tatil günü yapmakla çok akıllıca bir iş yapmış oldunuz. Bu haftada bir günlük bir tatil hem sıhhatiniz için hem de din gereği olarak lüzumludur. Biliyorsunuz ki, şeriatta Cumâ namazından maksat herkesin dükkânlarını kapayarak, işlerini bırakarak, bir araya toplanmaları ve İslâmların genel meseleleri hakkında dertleşmeleri içindir. Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.”
(Taha Toros’un Atatürk’ün Adana Seyahatnamesi’nden aktaran
Yani cuma günlerinin resmî tatil ilan edilmesini laik Cumhuriyet’e borçluyuz. Hilafet ilga edilmiş, alfabe, takvim, giyim kuşam değiştirilmiş, tekkeler türbeler kapatılmış, Kur'an, ezan Türkçeleştirilmiş ama nedense bütün bunlar olurken cuma günleri resmî tatil olarak kalmıştı.
Taa ki 27 Mayıs 1935’e kadar.
İlk sinyaller, kamuoyunu hazırlama hamleleri 1930’ların başında Cumhuriyet gazetesinden gelmişti. Resmî tatil gününün cumadan pazara alınmasıyla ilgili yapılan öneri haberlerde İstanbullu esnaflar Avrupa’yla farklı günde tatil yapmalarının ekonomik olarak kendilerini nasıl mağdur ettiğini anlatıyordu.
Ve 27 Mayıs 1935 günü İçişleri Bakanlığı’nın teklifi olarak Meclis’e getirilen Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un Üçüncü Maddesi;
“Hafta tatili pazar günüdür. Bu tatil 35 saatten eksik olmamak üzere cumartesi günü saat 13’te başlar.”
Önergeyle ilgili ilk sözü Muş mebusu Hakkı Kılıç almış ve şöyle demişti:
“Bu istirahat günü ilk defa olmak üzere Tevrat’ta konulmuştur. Orada denilmiştir ki altı gün çalış yedinci günü istirahat et. Yahudi cumartesiye gelen yedinci günü istirahat etmiş Hıristiyanlık Yahudilerin aksi olsun diye bugünü pazara getirmiş. Müslümanlar da cumaya çevirmişler. Arkadaşlar günlerin adları gökten inmiş ve bir kısmı mukaddes tanınmış değildir Her şeyin adını veren insanlar günlerin de adlarını kendileri vermişlerdir. Lâyihada teklif edildiği gibi bunun esası doğrudan doğruya ekonomiktir. Hakikaten biz, cumhuriyetin ilanıyla tamamen garb medeniyetine doğru yürümekte olduğumuz bir sırada artık Şarka bağlı kalamayız. Bilakis köhne kanunların hiçbir hükümleri bizim üzerimize müessir olamaz. Onun için maddede hükümetin de izahat vermiş olduğu veçhile doğrudan doğruya açık bir şekilde ifade edildiği için artık bunun üzerinde durulmaya değmez. Binaenaleyh kanunun olduğu gibi kabulünün çok doğru olduğuna kaniyim.”
Sonra sözü Afyon mebusu Berç Türker aldı:
“...Maalesef o vakitleri din işlerini kendi menfaati şahsilerine göre kurmak için çalışan ruhaniler zümresi beşeriyeti birbirinden ayırmak için kimi cumayı, kimi cumartesini ve kimi de pazarı mukaddes bir gün diyerek milletler nezdinde teşebbüste bulunmuşlar ve muvaffak olmuşlar. Sonra aklıselim ashabı ve iş adamları dünyanın hemen her tarafında müttefikan pazarı istirahat ve tatil günü olarak tesbit ve kabul etmişlerdir.”
Tam bu sırada El Ezher’de okumuş ama İstiklal Mahkemelerinde görev yapmış Antalya mebusu Rasih Kaplan laf attı:
“Salıyı neden almamışlar da pazarı kabul etmişler?”
Berç Türker (Keresteciyan) konuşmasına aldırış etmeden devam etti:
“...Bunun için haftanın her günü Allah’ın günüdür, hiçbir fark yoktur. Yalnız söylediğim gibi hangi gün işimize geliyorsa ve hangi günü dünya ekseriyeti kabul etmişse o günü kabul edelim ve daima olduğu gibi Türk'ün yüksek seviyesini ve terakki arzusunu dünyaya bildirelim.”
Sonra da Jules Verne’i Türkçe’ye ilk çeviren Ordu vekili Ahmed İhsan Tokgöz:
“Ulusumuz batıl fikir denilen şeylerden uzaktır. Bu kanunla tatilin pazara dönmesini alkışlamaktan başka bir şey demeyeceğim. Milletimiz taassub devrelerinden uzak olduğu için buna bir şey demez.”
Son sözü 1924’te Cuma gününün resmî tatil olmasıyla ilgili önergeyi veren Şükrü Kaya aldı. Artık İçişleri Bakanı’ydı ve resmî tatil gününün cumadan pazara alınmasını isteyen önergenin sahibi yine oydu, şöyle savundu önerisini:
“Bu kanun doğrudan doğruya sosyal ve siyasal bir kanundur ve uhud-u atika ve cedide ile münasebeti yoktur.”
Neyse ki Cuma namazı saatinde resmî tatil düzenlemesinin bile ancak 80 yıl sonra çıkabilmesi bu değişikliğin neyle münasebeti olduğu hakkında söze gerek bırakmıyor...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025