Yıldıray OĞUR
25 Mart 1994... Bosna’da savaş yıllarıydı. Aliya’nın sadece bir ideolog veya siyasi lider değil, kahraman olduğu günler...
https://www.youtube.com/watch?v=mazfMCdADFM
Lideri olduğu Demokratik Eylem Partisi’nin kongresinde kürsüye çıktı. Ve konuşmasına bir uyarıyla başladı:
“Bir şeyler söylemeden önce duvarlarda resimlerimin olduğunu, resimlerimin oraya benim onayım olmadan asıldığını zikretmek istiyorum ve verilecek ilk arada duvarlardan kaldırılmasını rica ediyorum. Bu bir sahte tevazu sorunu değildir. Basitçe söylemek gerekirse bu bizim âdetimiz değil. Umarım benimle aynı fikirdesinizdir.”
Aliya’nın içinde yetiştiği Genç Müslümanlar hareketinin kökleri Osmanlı dünyasında 19. Yüzyılda ortaya çıkan ihya ve tecdid hareketlerine dayanıyordu.
O hareketlerin en etkililerinden Yeni Osmanlılar 19. Yüzyılın ortalarında Batı’da karşılaştıkları özgürlük, demokrasi, parlamento, anayasa gibi kavramları kendi yaşadıkları toplumun diline tercüme etmede büyük bir maharet göstermişlerdi.
Liberte için Hürriyet’i, parlamento yerine Şûra’yı kendi medeniyetlerinin anlam bagajları içinden yeniden keşfetmişler, hürriyet-i efkarı sahabe kıssalarıyla, kanun-u esasiyi adalet kavramıyla anlatmışlardı.
Sarıklı ihtilalci Ali Suavi Ayasofya hutbelerinde, Namık Kemal gazete yazılarında sık sık “Emr-i bil ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker’ âyetini, Müslümanların üzerine farz olan “İyiliği emredin, kötülükten men etme”yi hatırlatarak halkı sesini çıkarmaya cesaretlendiriyorlardı.
Bu entelektüel faaliyet o kadar tutmuştu ki Şûra Suresi 38. Âyet “Ve onlar, işlerini aralarında toplanıp istişare ederler” uzun yıllar Meclis-i Mebusan’ın, 1924’e kadar Büyük Millet Meclisi’nde kürsünün arkasında asıldı.
Bu yerli ve millî demokrasi kültürünün sonucu olarak 1918 ile 1919 arasında Anadolu’da İstanbul hükümetinin etkisinin azaldığı, Ankara’daki hükümetin de kurulamadığı bir fetret döneminde yönetim meselesini çözmeleri beklenen halkın ilk aklına gelen de yerel kongreler kurmak olmuştu. Yine İstiklal Harbi’ndeki her karar Meclis’te alındı. Zaten Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlık yetkilerini almak istemesinin sebebi savaş şartlarında bile her kararda meşruiyet arayan bu titizlikti. Polatlı’dan top sesleri gelirken, Erzurum’da kapatılan bir gazete için tartışmaların kesilmediği, Meclis-i Mebusan’dan Ankara’ya gelemeyen vekillerin yerine seçim yapılmasının onların haklarına girmek demek olacağının söylendiği o Meclis’teki meşruiyet kaygıları, İslam ile modern yönetim biçimleri arasında kurulan bu başarılı sentezin sonuçlarıydı.
Tek parti rejiminde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Fırka’ya gösterilen ve onları kapattıran büyük ilgi, 1946 seçimleri ve 14 Mayıs 1950’de sandık yıllar sonra ilk kez önüne geldiğinde halkın gösterdiği büyük olgunluk, demokratik refleks isyanın arkasında bu tarihi bagaj vardı. Yine 1961’de, Menderes’in idamından bir ay sonra darbecilerin getirdiği sandıktan DP’nin devamı olan partileri çoğunluk çıkaran, 1971 muhtırasına direnmiş Ecevit’i ilk seçimde ödüllendiren, 1983’te darbenin liderini dinlemeyip Özal’a oy veren siyasi olgunluk da bu tarihin doğal bir uzantısıydı. 4 kez partisi kapatılmasına rağmen Necmettin Erbakan’ı meşru siyaset çizgisinden saptırmayan da bu geleneğin içinden gelmiş olmasıydı. Hatta 1960, 1980 darbelerini yapan askerler bile farkında olmasalar da bu siyasi kültürün çocuklarıydı. Bu yüzden hemen kendilerine Danışma Meclisleri kurdular, sembolik de olsa yasama faaliyetini sürdürdüler ve zorunlu olmadıkları hâlde seçime gidip yetkilerini devrettiler.
Osmanlı’nın son dönemine ait bu yerli ve millî hürriyet ve demokrasi mirası sadece Türkiye’ye de ait değildi.
Örneğin Fransız devriminin ‘patrie’ kavramını Osmanlı dünyasına ‘Vatan’ olarak tercüme eden, Tanzimat sadrazamlarının Yeni Osmanlılar’ı gönderdiği gibi, Mısır’da Mehmet Ali Paşa’nın Avrupa’ya eğitime gönderdiği, Tercüme odası kurdurduğu Rifaa et-Tahtavi’ydi. Vatan şairi olarak tanınacak Namık Kemal kavramı onun çalışmalarıyla tanımıştı. Meclis, anayasa üzerine kurulu meşruti sistemi “usul-u meşveret” kavramı ve onun arkasında anlam bagajıyla tercüme eden de yine Tahtavi’nin öğrencisi Abdullah Ebüssuud olacaktı.
Geçen hafta AK Parti kongresiyle aynı günlerde Tahtavi’nin de Nahda Hareketi Partisi’nin 10. Kongresi toplandı. 44 yıllık hareketin, hayatı sürgünlerde, hapislerde geçmiş kurucusu, ideoloğu Raşid Gannuşi’nin kongrede karşısında iki aday daha çıkmıştı. Delegelerin 3/2’sini ikna etmeyi başaran Gannuşi yeniden partinin lideri seçildi. Kongreyi dünyada bir haftadır haber yapansa Nahda’nın dini ve cemaat işleriyle siyasi işleri birbirinden ayırma kararı ve Gannuşi’nin artık ‘İslamcı’ değil ‘Müslüman demokratız’ açıklamasıydı.
Ne kadar ilginçtir ki bu açıklamaları Türkiye’de tamahla karşılayanlar oldu. Halbuki bundan 15 yıl önce Aliya ve Gannuşi ile aynı fikri havzadan beslenmiş genç siyasetçiler tarafından kurulan AK Parti daha kurulurken kurucu genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “lider değil kadro partisi” olarak tarif edilmiş, kendilerine Müslüman Demokrat olarak diyenlere de Erdoğan "Bu nitelemeler; Müslüman veya demokrat olmadığımız için değil, ikisinin iki farklı düzlemde ele alınmasının gerekli olduğunu düşündüğümüz için doğru değildir” diye cevap vermişti. Sonra AK Parti, kendisini tanımlamak için Muhafazakâr Demokrat tarifini geliştirdi. Aynı Erdoğan 2011’de Arap Baharı’ndan sonra Mısır’a gidip Müslüman Kardeşlere “Laiklik” tavsiye etti.
Yine AK Parti, bir kadro partisi olarak kimsenin tanımadığı genç isimleri siyasete kazandırdı, o isimler Türkiye’de ekonomide, sağlıkta, ulaştırmada büyük reformlara imza attılar, bugün hepsi siyasetinin tecrübeli ve marka isimleri...
2007’de Cumhurbaşkanlığı’nı uzun yol arkadaşı Abdullah Gül’e, 2014’te parti genel başkanlığını danışmanlığını ve Dışişleri Bakanlığı’nı yapmış, partinin kurucuları arasında olmayan Ahmet Davutoğlu’na bırakmış Erdoğan, kurulurken belirlediği “kadro hareketi”ne sadık kaldı.
2014 yılında tümüyle kendisini ve ailesini hedef alan iki büyük badireyi halk mitingleri ve yerel seçimlerle bertaraf ettikten sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Erdoğan, kendisi için yapılan Dombra şarkısını bile uzun bir süre kabul etmediğini partinin seçim kampanyalarını yürüten Erol Olçak şöyle anlatmıştı:
“Sonra Sayın Erdoğan beni yanına çağırdı. Özel olarak kulağıma bu şarkının çok kişisel olduğunu isminin çok geçtiğini ve bu şarkıyı kullanmanın doğru olmayacağını söyledi. Hatta biraz itikadi problemlerden de bahsetti. Ve ‘bu şarkıyı kullanmak için acele etmeyelim ben iki gün düşünmeliyim’ dedi”
AK Partililer “dava” derken neyi kastediyor, tam bir tarifi yapılmadığı için bilmiyoruz. Ama bugüne kadar AK Parti kadrolarını oylarıyla Ankara’da iktidar yapan büyük kalabalıklar için davanın kısa hikâyesi böyle. Pek çok hatayı, ayıbı görmezden gelip 14 yıldır bu ‘dava’nın üzerinde titremelerinin sebebi de bu. Hamaset değil sahiden “yerli ve millî” demokrasi ve hürriyet mirasını omuzlarında taşıyan dünyadaki başka hareketlere örnek olmuş böyle bir tecrübenin bu kadar büyük badire atlatıldıktan, bunca kazanım elde edildikten sonra geriye sarıyormuş hissi verecek olaylarla ve görüntülerle anılması da en çok bu partinin Türkiye’nin yarısı demek olan seçmenlerini endişelendirir.
Hazreti Ömer’e adaletten saparsan seni kılıcımla düzeltirim diyen sahabi kıssalarıyla, Emr-i bil ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker kültürü içinde yetişmiş insanları, her eleştirilerinde ihanet kılıcıyla tehdit edemezsiniz.
Hele bir kitle partisinin medyasında yazdığını unutup minik sol gruplardaki tasfiyeci politbüro şefleri gibi hain üretme makinesine dönenlerin kendi davaları dışında herhangi bir davaya hizmet ettiklerini herhâlde kimse düşünmüyordur.
“Endişeli AKP’liler” diye dostlardan düşman üretmeyi teşhis sanıp, zengin evin mirasyedisi gibi herkese kapı göstererek, baba parasıyla hovardalık yapma hakkını maalesef siyasette kullananlar sadece tarihte kendilerini bir tarafında Aliya’nın bütün haşmetiyle durduğu bir hikâyede gülünç duruma düşürmüş olurlar.
Çünkü her ağacın kurdu özünden olur.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025