Yıldıray OĞUR
“Şunu biliniz ki , bu konuşma için çok düşündüm. Sizlere , kendimi ifade edecek cümleleri bulabilmek için , oldukça zorlandığımı itiraf etmeliyim. Günün birinde , böyle ağır bir yükün altına gireceğim , aklıma bile gelmezdi. Evet , özgürlüğümle ilgili olarak , beni birilerinin anlaması , ilk kez böylesine önemli oluyor. Bu nedenle , Sayın Mahkemenize , kendimi anlatmayı başarabilmeliyim... Burada , siz Sayın Hakimlerin beni anlamasını sağlayamazsam, bunu çok pahalı bir bedelle , gençliğimle ödemek zorunda kalacağım.
Sayın Hakimler , sizler de ; geleceğim hakkında bir karar verdikten sonra , yani gençliğim ve hayatım hakkında bir yargıda bulunurken , umutlarım ve hayallerim konusunda konuştuktan sonra , geriye dönüp baktığınızda , bence bunu hak ettiğimi düşünmelisiniz. Hak ettiğim her ne ise, yargınız o çerçevede olsun . Bunu yapmalısınız bence . Çünkü yargılanmamı, bana verilen değerin bir göstergesi olarak görmek istiyorum ben . Tüm önyargılarınızı unutarak yapmalısınız bunu...
Eğer sizce ben , ceza almalı isem , bunun gerekçesini anlamak istiyorum . Cezalandırılmamın , hak ettiğim bir şey olduğu konusunda ikna olmak istiyorum. Bu konuda lütfen içtenliğime inanmanızı rica ederim . Bir genç için , kendisine haksızlık yapıldığını düşünmenin ne kadar zor olduğunu düşünün. Gençliğim bana , karşılaştığım haksızlıklara karşı, kayıtsız kalmamamı telkin ediyor çünkü.
Bu salondan , kendisine haksızlık yapıldığını düşünen biri olarak ayrılmanın , benim için ne kadar zor olabileceğini düşünün lütfen . Çünkü o zaman , sizlere haksızlık yaptıran şey her ne ise , tüm zayıflığıma rağmen , ona karşı kayıtsız kalmamak benim için bir zorunluluk olacak.
Şimdi sarf edeceğim şu cümleleri , söyleyip söylememeyi çok düşündüm. Ama sizlerin karşısında , içten olacağım konusunda kendime verdiğim söz , bu sözleri de zorunlu kılıyor.
Sayın Mahkeme , bu yargılamanın adil olmadığını , siyasal bir dava olduğunu söyleyenler de var. Savcının suçlamalarını , oldukça siyasal bulanlar da var. Ben bu işlerden o kadar anlamıyorum. Böyle bir ön yargıyla yaklaşamıyorum , beni yargılayacak olan sizlere . Sizler vicdanlarınıza hesap verdikten sonra , diğer insanları da ikna etmek zorunda olduğunuzu da düşünmelisiniz bence. Belki ben bu gün , Sayın Mahkemenizden farklı düşüncelere sahibim , belki sizden ayrı bir duruşla bulunuyorum hayatın karşısında .Ama adalet başka düşünenlere , yani ötekilere de adil olmalı bence . Değil mi ki o , birlikte paylaştığımız bir payda . Çünkü böyle bir zaaf gösterirse Sayın Mahkemeniz - ki bunu düşünmek bile istemiyorum inanın - birlikte inanarak , güçlendirip çoğaltabileceğimiz , yeryüzünde pek az şey kalmış demektir. Çünkü , birlikte sahip olduğumuz bir şey üzerinde tasarrufta bulunmuş olacaksınız , bu gün bana adaleti uygularken . Sizden beklenen , herkesin zenginleşerek bu salondan ayrıldığı bir uygulama . Çünkü , bu provası olmayan , tanrısal işin sorumluluğunu üstlenmiş hakimler olarak , adaleti siz temsil ediyorsunuz tarihin bu gününde. Evet bu konuşmamla , " dürüstçe bir kapıyı vurmak " benim yaptığım .Adaletin canlı geleneğiyle , o kapının bana da aralanacağı konusunda güvenmek istiyorum mahkemenize . Bu bağlamda , Albert Camus ' nün güzel bir sözünü hatırlatmak istiyorum sizlere ; "Düzen adına , haksızlık yapılmamalı dünyada " diyor Camus . Bizleri ,"düzene sokmak için " haksızlık yapmamanızı talep ediyorum ben de.”
Bu etkileyici ve samimi savunma bundan 19 yıl önce İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin soğuk salonlarında yankılanmıştı.
Savunmayı yapan, başörtüsü yüzünden İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden son sınıfta atılmış genç bir öğrenci olan Nilüfer Pehlivan’dı.
“Halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten” üç yıl hapis talebiyle tutuksuz yargılanan Pehlivan ve 29 sanığın suçu, 11 Ekim 1998 günü İstanbul’dan Ankara’ya kadar yüzbinlerce insanın elele tutuşarak başörtüsü yasağını protesto ettiği “İnanca Saygı, Düşünceye Özgürlük İçin Elele” eylemini organize etmekti.
Tarihi eylemden bir gün sonra Pehlivan ve öğrenci arkadaşları, aralarında gazeteciler, sivil toplum örgütlerinin başkanlarının olduğu 300’e yakın kişiyle birlikte gözaltına alındılar. Yurtları ve evleri basıldı, günlerce emniyette sorgulandılar. Neyse ki tutuksuz yargılanmak üzere üç gün sonra serbest bırakıldılar.
Aralarında Pehlivan’ın da olduğu 30 kişi hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde toplamda 90 yıl hapis istenen bir dava açıldı.
İşte Nilüfer Pehlivan 19 yıl önce üç yıl hapsini isteyen biri asker olan Devlet Güvenlik Mahkemesi heyeti önünde bu savunmayı yaptı.
Ertesi gün Yeni Şafak gazetesinde “Ağlatan Savunma” olarak tam metni yayınlanan savunmanın üzerinden 19 yıl, 28 Şubat’ın üzerinden ise 21 yıl geçti.
https://www.yenisafak.com/arsiv/1999/temmuz/30/gundem/gund8.html
Bu 19 yılda Türkiye çok değişti. Artık sadece üniversitelerde değil kamuda da başörtüsü serbest. Avukatları duruşmalarına başörtülü girdiği için mahkeme heyetinin salonu terk ettiği günlerden, başörtülü hakimlerin olduğu günlere geldik. 28 Şubat atmosferini yaratan generaller bugün müebbetle yargılanıyor. 28 Şubatçıların iktidardan düşürdüğü daha sonra da kapattığı partinin devamı olan parti iktidarda.
Ama bazı şeyler hiç değişmedi.
O yüzden de 19 yıl sonra Nilüfer Pehlivan’ın savunması güncelliğini koruyor.
Bugün Türkiye’nin herhangi bir ilindeki bir ağır ceza mahkemesinde görülen bir davada, fikirleri, attığı bir tweet ya da katıldığı barışçıl eylemler için “halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla yargılanan bir üniversite öğrencisi, mahkemede bu savunmanın aynısını yapabilir.
Mahkeme heyetinden, farklı fikirleri olsa da önyargısız olarak yargılanmayı, suçluysa bile suçunu bilmeyi, düzeni korumak için kendisine haksızlık yapılmamasını isteyebilir.
Muhtemelen tutuklu yargılandığı için tahliye edilmeyi de.
28 Şubatçıları çok kızdıran eylemi organize eden Nilüfer Pehlivan ve arkadaşları, daha sonra DGM’lerin yerine kurulan Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan davadan delil yetersizliği ve zaman aşımı sebebiyle beraat etmişti.
Ama bugün bu suçtan yargılanan bir öğrenci hakkında bu kararın çıkması kolay değil.
Bugün artık, çok daha çeşitli bir medya olmasına rağmen, ertesi gün savunmasını tam sayfa yayınlayacak, onun haklılığını savunacak bir gazete bulabilmesi de...
19 yıl önce Nilüfer Pehlivan’ın bu tarihi savunmayı yaptığı mahkeme salonunda sanık sandalyesinde yanında oturan, onunla birlikte, aynı suçtan yargılanan gazetecilerden biri Ahmet Taşgetiren’di.
28 Şubatçıların Refah Partisi’ne açtığı kapatma davasında partisini savunan Necmettin Erbakan için yazdığı “Seni Seviyoruz Savunan Adam” yazısı slogana dönüşmüş ünlü yazar da evi basılarak gözaltına alınmıştı.
Onun da suçu “Özgürlük için Elele” eylemine destek vererek “halkı kin ve nefrete tahrik”ti.
Elele zincirine halkı çağırmak için Türkiye’yi dolaşmış, konuşmalar yapmıştı. Malatya’da yaptığı bir konuşmada söylediği “Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden inşa etmek lazım” sözünü polis “Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden imha etmek lazım” diye kaydedince hakkında Malatya DGM’sinde bir dava daha açılmış, avukatının ve kendisini “Kayıt incelensin” itirazlarını dikkate almayan mahkeme başkanı, “inşa edebilmek için önce imha etmek gerek”diyerek hakkında bir yıl hapis cezası vermişti. Neyse ki o ve Abdurrahman Dilipak hakkında verilen hapis cezası da Yargıtay’dan döndü.
Yıllar önce “Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden inşa etmek lazım” dediği için DGM’den hapis cezası almış, 28 Şubatçıların partisini kapatmaya çalıştığı Erbakan için “Seni Seviyoruz Savunan Adam” yazısını kaleme almış, başörtüsü için mücadele eden öğrencilerle birlikte DGM’de yargılanmış Taşgetiren, bugün de başka adaletsizlikleri eleştirdiği, Ankara’yı özgürlükler için yeniden inşa etmeyi savunmaya devam ettiği için 28 Şubat günlerinde bile yazabildiği gazetelerde yazamıyor.
28 Şubat’ın 21. yıldönümünde pek çok söz söylenecek. Geçmiş haklı olarak eleştirilecek, kazanımlar övülecek. “28 Şubat 1000 yıl sürecek” sözü hatırlatılacak.
Ama bütün bunlara rağmen Türkiye hala 19 yıl önce bir 28 Şubat mahkemesinde yapılan savunmanın güncel olduğu bir ülke. Hala düzen için haksızlık yapmak meşru, hala mahkemelerden adalet dileniliyor, hala inanca saygı ve düşünceye özgürlük için elele verilemedi, hala Ankara özgürlükler için yeniden inşa edilemedi. Ve hala bunları söyleyenlere pek hoş bakılmıyor.
O yüzden 28 Şubat’ın 21. yıldönümünde, 19 yıl önce Nilüfer Pehlivan’ın savunmasını tam sayfa yayınlamış gazetenin yöneticilerinin büyük zorluklarla çıkardığı bu gazetenin sayfalarından, 28 Şubat günlerinde savunan adamları ve savunan kadınları savunmuş Ahmet Taşgetiren’e bir selam gönderelim.
Bir selam da genç bir kadın öğrenci olarak 19 yıl önce bir Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin karşısına geçip sadece kendisi için değil herkes için adalet istemiş Nilüfer Hanım’a.
Ve sadece bilenmek için değil, esas gücün haklı olmaktan geldiğini yeniden hissetmek için de o günleri hatırlayalım.
Yazarlar
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025