Yıldıray OĞUR
İktidarı yıkan yabancı biri de değildi. Bu 60 yıllık iktidarın 22 yılına başbakan olarak imza atmış, Malezya’nın efsanevi lideri Mahathir Muhammed, 2003 yılında 77 yaşında emekliğe ayrıldığı siyasete 15 yıl sonra 92 yaşında dönerek eski talebelerini iktidardan etti ve dünya tarihinin en yaşlı Başbakan’ı unvanını aldı.
Ama bunu yalnız başına yapmadı. Mahathir’in seçime Başbakan adayı olarak girdiği Pakatan Harapan’ın (Umut Koalisyonu) esas lideri eski başbakan yardımcısı Enver İbrahim beş yıldır hapishanede. Malezya kanallarında sık sık hapishaneden bir hastaneye sevk edilmiş Enver İbrahim’in bu seçim zaferini televizyondan izlerken çekilmiş görüntüleri yayınlanıyor.
Toplam 11 yılı bulan mahpusluğunun sebebi ise epey belaltı yöntemlerle yapılan bir siyasi tasfiye operasyonu.
Şimdi müttefiki olan Mahathir Muhammed’in de bir zamanlar parçası olduğu (Daha sonra özür dilemişti) bu tasfiye operasyonunda, Malezya’nın gelecekteki lideri olarak bakılan İbrahim hakkında önce yolsuzluk dosyaları ortaya sürülmüş, onlar boş çıkınca bu kez eşinin şoförü onu kendisiyle eşcinsel ilişkiye girmekle suçlamıştı. Bu şeri hukukun geçerli olduğu Malezya’da ağır bir suç.
Enver İbrahim, altı yılını hapiste geçirdiği, yıllarca süren mahkemeler, çelişkili temyiz kararları sonrası serbest kaldıktan sonra 2008’de tekrar siyasete döndü. Muhalefet lideri olarak katıldığı 2013 seçimlerinden başarılı çıkmasına rağmen adaletsiz seçim sistemi yüzünden partisi iktidar olamayınca, İbrahim ve taraftarları sokaklarda sonuçları protesto ettiler.
Kısa bir süre sonra da Enver İbrahim hakkında yıllardır temyizde bekleyen cezalar onaylanıverdi ve İbrahim tekrar hapse girdi.
Ama o bu trajik hikayeden beş yıl sonra adını hapishaneden seçimleri kazanan liderler arasına yazdırmayı başardı.
Onu hapse attıran mevcut Başbakan Necip Rezak ve eşi hakkında ise milyar dolara varan yolsuzluk suçlamaları nedeniyle yurtdışına çıkış yasağı konmuş durumda.
Enver İbrahim, muhtemelen yarın çıkarılacak bir kraliyet affı ile hapishaneden çıkacak. Siyasete dönebilmesi için yasal sürenin dolmasından sonra da 92 yaşında dünyanın en yaşlı başbakanı unvanını alan eski hasmı yeni müttefiki Mahathir Muhammed’den başbakanlığı devralacak.
Seçimlere hapishaneden katılan liderler denince Türkiye’den ilk akla gelen isim ise şüphesiz hitabeti, hazır cevaplığı ve nüktedanlığıyla meşhur Osman Bölükbaşı.
1946 yılında siyasete Demokrat Parti’den giren ama DP’nin CHP’ye karşı politikalarını fazla ılımlı bulup istifa ederek Millet Partisi’ni kuran Bölükbaşı, hapishaneyle de ilk olarak 1949 yılında tanışmıştı. Suçlamalar ağırdı; “hükümeti devirmeye çalışmak, Bayar ve İnönü’ye suikast planı yapmak ve Ruslardan para almak.”
Bölükbaşı, bütün iddialar boş çıkıp hapishaneden tahliye edildikten kısa bir süre sonra gidilen 1950 seçimlerinde memleketi Kırşehir’den tek başına Meclis’e girmeyi başardı.
Etkili hitabeti, açık sözlülüğü ile DP’yi Meclis’te tek başına epey hırpalayan Bölükbaşı’nın 1953 yılında bu kez partisi “Atatürk’e hakaret, laikliğe aykırılık” iddialarıyla kapatıldı.
Millet Partisi kapatılınca Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kuran Bölükbaşı, 1954 seçimlerinde memleketi Kırşehir’deki neredeyse bütün oyları ve vekillikleri alarak Meclis’e tekrar girdi. Kırşehirlilerin bu ısrarı Celal Bayar ve Adnan Menderes’i o kadar kızdırmıştı ki Kırşehir’i cezalandırmak için ilçeye çevirdiler.
1957 yılında gidilen baskın seçimlerinden önce iktidar, seçim yatırımı olarak tekrar Kırşehir’i il yapmaya karar verdi. Kararla ilgili Meclis’teki oturumda yine Bölükbaşı sahneye çıktı. Devlet büyüklerine hakaret ettiği iddiasıyla Meclis’te dokunulmazlığı kaldırıldı.
Ne zaman tutuklanacağı beklenirken, tekrar il yapılma töreni içim gittiği Kırşehir’de büyük bir kalabalık kendisini karşıladı. Bu sırada Emniyet Müdürü’nün güvenlik için arabasına bindirdiği Bölükbaşı’nın tutuklandığını düşünen halk, Emniyet Müdürü ve polislere saldırdı. Çıkan olaylardan sorumlu tutulan Bölükbaşı hakkında bir kez daha tutuklama kararı verildi.
Onu tutuklamak üzere polislerin geldiği evinin önünde büyük bir kalabalık da toplanmıştı. Kapıdan çıkan Bölükbaşı çocuklarını dizine oturttu. Daha sonra büyükelçi ve milletvekili olarak Türkiye’ye hizmet edecek, geçen aylarda kaybettiğimiz oğlu Deniz’e dönerek “Sen iki günlükken yine bir tertiple babanı zindana atmışlardı. Senden tek bir şey istiyorum. Vatana ve babana layık bir evlat ol. Ancak böyle demokrasi bayrağı elden ele geçecek ve hiç yere düşmeyecektir” dedi. Sonra beş yaşındaki kızının önünde çöktü ve şöyle dedi: “Bana hükümet hiç diz çöktüremedi yavrum, ama sen çöktürdün. Ama bil ki baban senin alnına hiç leke sürdürmedi.”
Kalabalığın protestoları arasında Bölükbaşı, hapse götürüldü. Seçim kampanyasını hapisten yönetti. Hapishanede saçlarının zorla kazıtıldığı haberleri muhalefeti ayağa kaldırdı. CHP lideri İnönü ve DP’den ayrılmış isimlerin kurduğu Hürriyet Partisi, Bölükbaşı’nın serbest bırakılmasını istediler. Hapisteyken bir kez daha baba olan Bölükbaşı’nı kutlayan telgraflar gönderdiler.
Ama tutuklama, baskılar seçimlerde yine ters tepti ve Bölükbaşı başta memleketi Kırşehir olmak üzere, sandıklardan oylarını artırarak çıktı. Milletvekili yeminini yattığı Ankara Cezaevi’ndeki koğuşunda yaptı.
Partisini Köylü Partisi ile birleştirip, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni kurdu. 1959’da bir kere daha hapse girdi. Darbeden sonra partisi İnönü Başbakanlığındaki hükümete destek verince, 28 vekil arkadaşıyla birlikte partisinden istifa ederek tekrar Millet Partisi’ni kurdu.
Kurucusu olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ise 1969 yılında yeni bir adla siyasi faaliyetlerine devam kararı aldı; Milliyetçi Hareket Partisi olarak...
1957 seçimlerinden 61 yıl sonra bir kez daha seçimlere giderken bir muhalefet lideri hapiste.
Tıpkı 1957 seçimlerinde olduğu gibi diğer muhalefet liderleri, CHP’nin adayı Muharrem İnce ve Saadet Partisi’nin adayı Temel Karamollaoğlu, hapisteki Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın seçimlerin adil ve eşit olması için tahliye edilmesini istediler.
Bölükbaşı’nın kurduğu partinin devamı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Devlet Bahçeli ise uzun süre Meclis’te yan yana oturduğu, tokalaştığı, kendi partisinden daha çok milletvekili çıkarmış Demirtaş ile ilgili bu çağrılara, “kahraman” olduğunu söylediği iki mafya liderine af çıkarılmasıyla ilgili çağrıyla karşılık verdi.
Bütün dünya medyasında 24 haziran seçimleri ile ilgili en dikkat çeken konuların başında gelen altı cumhurbaşkanı adayından biri Demirtaş’ın 2016 Kasım’ından beri süren tutukluluğu, hakkında Meclis’e gönderilen 31 adet fezlekeden oluşan 514 sayfalık bir iddianameye dayanıyor.
Bu 31 fezlekeden 10’u 2011-2012 tarihlerine ait. Bu yüzden de 514 sayfalık iddianamenin üçte ikisi 2009 yılındaki, hazırlayan polis ve savcıların bugün FETÖ’den tutuklu olduğu KCK iddianamesinden alınmış.
Neredeyse tamamı kopyalanmış iddianamede Demirtaş’la ilgili olan sınırlı sayıdaki sayfalarda 2008-2009 yıllarında partideki bazı isimlerle yaptığı telefon görüşmelerinin tapelerine yer verilmiş.
Yine iddianamede 2011 yılında Demokratik Toplum Kongresi toplantılarında Demirtaş’ın yaptığı konuşmalar da deliller arasında yer almış.
Bu fezlekelerde Demirtaş’a örgüt üyeliği, suçluyu övme, terör propagandası gibi suçlamalar yapılmış.
Ama bu suçlamalarla ilgili iddianamede yer alan en somut kanıt, 2013 yılında Ali Turabi Doğanay tarafından İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmış bir ihbarda yer verilen 8 Mart 2013 günü Sözcü gazetesinin manşetinde çıkmış bir fotoğraf karesi.
Fotoğrafta Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Ahmet Türk gibi isimlerle birlikte Kandil’de Murat Karayılan’la birlikte kameralara poz verirken görünüyor.
Bakıldığında PKK ile ilişkiye bundan daha net bir kanıt bulmak zor.
İlginç bir şekilde savcılık Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan hakkındaki soruşturmayı tefrik etmiş, sadece Demirtaş hakkında Meclis’e yargılanması için fezleke göndermiş.
Ama işin daha tuhaf tarafı, Kandil’deki bu görüşmenin çözüm süreci sırasında devletin bilgisi dahilinde ve bazen devletin yardımlarıyla yapılmış müzakerelerden biri olması.
Yani devlet, PKK liderleriyle müzakere yürütmesi için kendi deniz aracıyla İmralı’da Öcalan’la görüşmeye gönderirken, Kandil’e gitmesi ve geri dönmesine izin verirken PKK’yla ilişkili olmakla suçlamadığı Demirtaş’ı beş yıl sonra PKK ile ilişkili olmakla suçluyor.
Halbuki dosyada çözüm sürecindeki bu görüşme trafiğinden daha net bir delil yok, Demirtaş’ın PKK ile siyasi ilişkisi de devletin bilmediği bir şey değil, aksine çözüm sürecinde istifade etmeye çalıştığı bir şey.
Ayrıca hakkında örgüt üyeliği, terör propagandasıyla ilgili fezlekeler Meclis’te dururken Demirtaş yıllarca Meclis’te parti grup yöneticiliği ve parti liderliği yaptı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, diğer bakanlar aralarında Devlet Bahçeli’nin olduğu liderlerle birlikte çalıştı, görüşmelerde bulundu, tokalaştı, sohbet etti.
O zaman dokunulmazlığını kaldırıp yargılayacak kadar ciddiye alınmayan fezlekelerin şimdi tutuklama, yargılama nedeni yapılması da tutarlı görünmüyor.
İddianamenin geri kalanındaki fezlekeler için de bu söylenebilir.
2014 yılındaki 6-7 Ekim olaylarını başlatan HDP’nin acil sokağa çıkma çağrısı ve 2015-2016’da hendek terörü sırasında yaptığı konuşmalar için de Demirtaş hakkında fezlekeler düzenlenmiş ve iddianamede bu fezlekelere yer verilmiş.
6-7 Ekim olaylarındaki çağrı ile ilgili iddianamede çağrı dışında herhangi bir soruşturma yapılmış görünmüyor. Çağrının nasıl yapıldığı, Demirtaş’ın bu çağrıdaki rolü hakkında savcılık herhangi bir araştırma yapmadan sadece çağrıdan hareketle suçlamalarda bulunmuş.
Ama 6-7 Ekim 2014 olaylarından sonra da Demirtaş’ın çözüm sürecinin aktörlerinden biri olarak kaldığı, Cumhurbaşkanı adayı olduğu, yüzde 10 oy aldığı, iki kere seçimlere girdiği, bütün ülkeyi dolaşıp kampanya yaptğı, mitinglerindeki bir bombalı saldırı üzerinde Cumhurbaşkanı tarafından arandığı, Başbakan’la koalisyon görüşmeleri yaptığı, hatta liderliğini yaptığı partinin seçim hükümetine bakan verdiği, darbeden sonra Meclis’te faaliyetlerine devam ettiği unutuluyor.
İki yıl sonra, çözüm süreci bittikten, siyaseten yollar ayrıldıktan sonra bu fezlekelerden tutuklu yargılama gerektiren suçlar çıkarılması da hukukun konjonktürle ilgisi hakkında pek de iyi şeyler söylemiyor.
Tabii ki bunlar HDP’nin ve Demirtaş’ın hendek terörü ve 6-7 Ekim olaylarında sorumluluğu yok anlamına gelmez. Ama karşımızda sadece hukuki bir mesele değil, siyasi bir mesele olduğunu da akıldan çıkarmamak gerek.
Yüzde 13 oy almış ve şimdi Meclis’teki parti grubu tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilmiş bir siyasetçinin tutuklu yargılanması Türkiye’deki demokrasinin standartları açısından iyi bir fotoğraf vermiyor.
Sadece dünyaya nasıl göründüğü de önemli değil.
Hendekler sonrası siyaseten bölgede büyük yaralar almış bir parti, vekillerin ve başta Demirtaş’ın uzun süreli tutukluluğu nedeniyle yeniden toparlanmış gözüküyor.
Sadece klasik HDP seçmenleri değil, muhafazakar Kürtler açısından da Demirtaş’ın durumu motive edici bir faktör haline geldi. Cumhur ve Millet ittifaklarına giremeyen HDP, sol ve PKK kimliğinden çok Kürt kimliğinde bir birleşmenin adresi oluyor. Ayrıca silahlı örgüte karşı, siyasi alanın zayıflatılması ve daraltılması günün sonunda silahlı örgütün işine yarayacak sonuçlar üretiyor. Halbuki devletin yapması gereken, meşru alanı siyaset yapmak isteyenlere açık tutmak olmalı.
Bütün bunlar bir devletin üzerinde ciddi ciddi ve soğukkanlılıkla düşünmesi gereken sonuçlar. Hapishanede yatan bir aday sandıktan yüksek bir oy aldıktan sonra geç olmuş olacak. Türkiye’den hem dünyaya hem de tarihe kötü bir fotoğraf kalacak.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025